DAVOS İsviçre Yalnızca çarpıcı rakamlar değil, bu yıl Davosta görmekte olduğu ilgi de Çinin dünya ekonomisinin en önemli oyuncularından biri haline geldiğini gösteriyor. ABDden sonra dünya ekonomisinin kaderini en fazla etkileyecek ülkenin Çin olduğunu söylemek mümkün. Bu nedenle Çin ekonomisiyle ilgili, Çinin şaşırtıcı başarısını anlamaya yönelik çok sayıda oturum düzenlenmiş durumda. Devlet Bakanı Ali Babacan dün bu oturumlardan birine panelist olarak katıldı. Toplantı "Yabancı doğrudan yatırım sermayesi çekmede Çin örneği tekrarlanabilir mi?" sorusuna cevap aramak üzere düzenlenmişti. Çinin başarılarının yanı sıra sorunlarının da bulunduğunu belirten Babacan, Türkiyenin ise üç hedefe kilitlenerek yabancı yatırım sermayesi çekmeyi hedeflediğini anlattı. Babacana göre bu üç hedef şunlardı:1- Siyasi istikrarın sağlanması. Babacan bu konuda önemli aşama kaydeden Türkiyenin Avrupa Birliği hedefine yönelik adımlarının da siyasi istikrarı pekiştireceğini söyledi.2- Makro ekonomik istikrarın sağlanması.3- Yabancı sermayenin yerli sermaye ile eşit koşullarda rekabet etmesini sağlayacak ortamın ve yatırım ikliminin oluşturulması. Türkiyenin hedefi Babacanın bu mesajı verdiği yemekli
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
DAVOS İsviçre
Yalnızca çarpıcı rakamlar değil, bu yıl Davos'ta görmekte olduğu ilgi de Çin'in dünya ekonomisinin en önemli oyuncularından biri haline geldiğini gösteriyor. ABD'den sonra dünya ekonomisinin kaderini en fazla etkileyecek ülkenin Çin olduğunu söylemek mümkün. Bu nedenle Çin ekonomisiyle ilgili, Çin'in şaşırtıcı başarısını anlamaya yönelik çok sayıda oturum düzenlenmiş durumda.
Türkiye'nin hedefi
"Dolar, euro ve yen karşısında daha da düşecek mi?" sorusuna cevap arayanlara karlar altındaki Davostan bir cevap verelim: Evet. Doların daha da düşmesi gündemde. Dünya Ekonomik Forumunun dünya ekonomisindeki olası gelişmelerinin tartışıldığı dünkü oturumunda dile getirilen görüşlerden biri buydu. Özellikle Merrill Lymchın başkanı Jacob Frenkel ısrarlı bu konuda. ABDnin dev bütçe açıklarını kısa sürede kapatmasının mümkün görünmediğini belirten İsrail Merkez Bankasının eski başkanı, "Dengelerin yeniden kurulması doların daha da değer kaybetmesiyle sağlanacak, ABD yönetimi de zaten bunu amaçlıyor" diyor. Çinle Japonyanın doları destekleyen, dolara dayalı kağıt alımlarını azaltması halinde olabilecekleri ise kimse düşünmek istemiyor. Dünya Ekonomik Forumunun dünkü öğlen oturumunun ayakta alkışlanan konuşmacısı eski ABD başkanı Bill Clinton dı. Küreselleşmenin ülkeler ve halklar arasında çok yönlü bir yakınlaşma ve karşılıklı etkileşim yarattığını, ancak bu etkileşimi bütünleşmeye dönüştürecek sistematik bir çabaya ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Clintonı dinlerken, özellikle bir noktada içim cız etti. Clinton, küreselleşmeyle birlikte sağlanan olumlu gelişmeleri sayarken bebek
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
"Dolar, euro ve yen karşısında daha da düşecek mi?" sorusuna cevap arayanlara karlar altındaki Davos'tan bir cevap verelim: Evet. Doların daha da düşmesi gündemde. Dünya Ekonomik Forumu'nun dünya ekonomisindeki olası gelişmelerinin tartışıldığı dünkü oturumunda dile getirilen görüşlerden biri buydu. Özellikle Merrill Lymch'ın başkanı Jacob Frenkel ısrarlı bu konuda. ABD'nin dev bütçe açıklarını kısa sürede kapatmasının mümkün görünmediğini belirten İsrail Merkez Bankası'nın eski başkanı, "Dengelerin yeniden kurulması doların daha da değer kaybetmesiyle sağlanacak, ABD yönetimi de zaten bunu amaçlıyor" diyor. Çin'le Japonya'nın doları destekleyen, dolara dayalı kağıt alımlarını azaltması halinde olabilecekleri ise kimse düşünmek istemiyor.
Clinton ve iç acısı
Dünya Ekonomik Forumu'nun dünkü öğlen oturumunun ayakta alkışlanan konuşmacısı eski ABD başkanı Bill Clinton 'dı. Küreselleşmenin ülkeler ve halklar arasında çok yönlü bir yakınlaşma ve karşılıklı etkileşim yarattığını, ancak bu etkileşimi bütünleşmeye dönüştürecek sistematik bir çabaya ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Clinton'ı dinlerken, özellikle bir noktada içim cız etti. Clinton,
Bu forumların amaçları ve nitelikleri farklı kuşkusuz. Örneğin dünyanın dört bir yanından 80 - 100 bin kişinin, "Farklı Bir Dünya Mümkündür" iddiasını güçlendirmek amacıyla katıldığı, Hindistanın Mumbai (Bombay) kentindeki Dünya Sosyal Forumu ile işadamı ağırlıklı yaklaşık 2 bin kişinin katılımıyla bugün Davosta başlayacak olan Dünya Ekonomik Forumu, yalnızca yapıldıkları mekânların iklimi bakımından değil, pek çok bakımdan farklı nitelikte toplantılar. "Farklı bir dünya" özleminin Mumbaideki anlamıyla Davostaki anlamı arasında da önemli farklar var herhalde. Dünyanın ve insanlığın sorunları forumlarda çözümlenebilseydi bugüne dek çözümlenmemiş sorun kalmazdı herhalde. Özellikle son günlerde baş döndürücü bir "forum trafiği" yaşanıyor. Dünyanın gidişatını etkileyebileceği düşünülen siyasetçiler, devlet adamları, akademisyenler, işadamları ve sivil toplum temsilcileri forumdan foruma koşarak güncel sorunları tartışıyor, çözüm önerileri üretmeye çalışıyor. Davostaki Dünya Ekonomik Forumunun bu yılki ana teması "Güvenlik ve Zenginleşme İçin İşbirliği". Dünya Ekonomik Forumunun Başkanı Prof. Klaus Schwab, "Belirsizliklerle dolu, kırılgan bir dünyada yaşıyoruz. Bu yıl Davosta
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dünyanın ve insanlığın sorunları forumlarda çözümlenebilseydi bugüne dek çözümlenmemiş sorun kalmazdı herhalde. Özellikle son günlerde baş döndürücü bir "forum trafiği" yaşanıyor. Dünyanın gidişatını etkileyebileceği düşünülen siyasetçiler, devlet adamları, akademisyenler, işadamları ve sivil toplum temsilcileri forumdan foruma koşarak güncel sorunları tartışıyor, çözüm önerileri üretmeye çalışıyor.
Bu forumların amaçları ve nitelikleri farklı kuşkusuz. Örneğin dünyanın dört bir yanından 80 - 100 bin kişinin, "Farklı Bir Dünya Mümkündür" iddiasını güçlendirmek amacıyla katıldığı, Hindistan'ın Mumbai (Bombay) kentindeki Dünya Sosyal Forumu ile işadamı ağırlıklı yaklaşık 2 bin kişinin katılımıyla bugün Davos'ta başlayacak olan Dünya Ekonomik Forumu, yalnızca yapıldıkları mekânların iklimi bakımından değil, pek çok bakımdan farklı nitelikte toplantılar. "Farklı bir dünya" özleminin Mumbai'deki anlamıyla Davos'taki anlamı arasında da önemli farklar var herhalde.
Barışı kim istiyor?
Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yılki ana teması "Güvenlik ve Zenginleşme İçin İşbirliği". Dünya Ekonomik Forumu'nun Başkanı Prof. Klaus Schwab,
Kopenhag yetmiyor, ABnin Lizbon kriterleri de var AB üyeliği için gerekli görülen siyasi ve hukuki kriterlerin bir çoğunu yerine getiren Türkiye ekonomik kriterlere uyumu da tamamlama çabasında. Biz bir yandan bu çabayı sürdürürken bir yandan da genç nüfusumuzun ve girişimcilik potansiyelimizin AB'nin geleceğine katkıda bulunabileceğini vurguluyoruz. Küresel rekabet liginde iddiasını sürdürebilmek için işgücü verimliliği, istihdam yaratma, yeni teknolojilerden yararlanma, yenilikçilik ve girişimcilik gibi alanlarda bir atılım gerçekleştirmesinin şart olduğunu kavrayan Avrupa ise ABD'nin ekonomik üstünlüğüne son verecek bir atılım peşinde. Türkiye 1987 yılında Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusunu yaptığında başbakan olan rahmetli Turgut Özal "uzun ve ince bir yol"a girdiğimizi söylemişti. Aradan geçen 17 yılda bu yolun ne kadar uzun ve ince olduğunu çok daha iyi anladık ve 2004 yılına geldik. 1987 yılında hâlâ "Doğu Bloku" ülkesi sayılan Polonya, Çekoslovakya (şimdi Çek Cumhuriyeti), Macaristan gibi ülkelerin resmen AB'nin tam üyesi olmalarına dört ay kaldı, biz ise bu yılın sonunda tam üyelik görüşmeleri için vize alabilirsek bayram edeceğiz. AVRUPA'yı 2010 yılında dünyanın en
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Türkiye 1987 yılında Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusunu yaptığında başbakan olan rahmetli Turgut Özal "uzun ve ince bir yol"a girdiğimizi söylemişti. Aradan geçen 17 yılda bu yolun ne kadar uzun ve ince olduğunu çok daha iyi anladık ve 2004 yılına geldik. 1987 yılında hâlâ "Doğu Bloku" ülkesi sayılan Polonya, Çekoslovakya (şimdi Çek Cumhuriyeti), Macaristan gibi ülkelerin resmen AB'nin tam üyesi olmalarına dört ay kaldı, biz ise bu yılın sonunda tam üyelik görüşmeleri için vize alabilirsek bayram edeceğiz.
AB üyeliği için gerekli görülen siyasi ve hukuki kriterlerin bir çoğunu yerine getiren Türkiye ekonomik kriterlere uyumu da tamamlama çabasında. Biz bir yandan bu çabayı sürdürürken bir yandan da genç nüfusumuzun ve girişimcilik potansiyelimizin AB'nin geleceğine katkıda bulunabileceğini vurguluyoruz. Küresel rekabet liginde iddiasını sürdürebilmek için işgücü verimliliği, istihdam yaratma, yeni teknolojilerden yararlanma, yenilikçilik ve girişimcilik gibi alanlarda bir atılım gerçekleştirmesinin şart olduğunu kavrayan Avrupa ise ABD'nin ekonomik üstünlüğüne son verecek bir atılım peşinde.
Lizbon stratejisi
AVRUPA'yı 2010 yılında