<#comment>#comment> Dünyada paraya yön verenlerin bakmadan edemedikleri Financial Times gazetesinin önceki günkü sayısında, gazetenin görüşü olarak yer alan değerlendirmede, Türkiye’nin ABD’den 92 milyar dolarlık bir mali destek istemesi "absürd" olarak niteleniyor ve şöyle deniyor: "Türk hükümeti, Türkiye’de hiç de popüler olmayan bir savaşı haklı gösterebilmek için, elindeki kartların önemini abartarak aşırı taleplerde bulunmuştur. Türk hükümetinin, IMF ile yapılan anlaşma çerçevesinde uygulanmakta olan iddialı ekonomik reform programından sıyrılmak için Irak kozunu kullanmak istediği anlaşılıyor. Washington bu talebe karşı direnmekte haklıdır. Savaşın Türkiye ekonomisine maliyeti konusunda sağlıklı bir tahmin yapmak olanaksızdır, kısa bir savaşın Türkiye’ye yararı bile olabilir. Fakat savaş olsun ya da olmasın, Türkiye IMF’nin ilham ettiği reformları mutlaka uygulamak, engelleyici bürokrasiyi ve yolsuzluk düzenini yıkmak zorundadır. Washington’un, savaşla ilgili bir mali destek paketini devreye sokarak Türkiye’nin yeniden yapılanma gereğinden sıyrılmasına olanak tanıması, kendi hedefleriyle çelişir."
AKP’nin ham hayali
Türkiye’deki siyasal durumun fevkalade duyarlı
İlk Körfez Savaşında büyük beklentilerle ABDyi destekleyen fakat sonuçta büyük zararlara uğrayan Türkiyenin bu kez ABDden sağlam güvenceler istemesi anlaşılır bir şey. Ağır bir faiz yükü altındaki ekonomimizin kaderini de etkileyebilir ABDden alınacak mali desteğin miktarı ve yapısı. Hibe oranının yüksek olması Türkiyeye ciddi rahatlık sağlayabilir.Ancak, ABD ile yapılan pazarlıkta havada uçuşan milyarlarca dolarlık rakamlarla ABDnin TBMMden çıkmasını dört gözle beklediği "tezkere" arasında doğrudan bağ kurulması ve sanki pazarlığın bu bazda sürdüğü izleniminin doğması rahatlık değil, tersine ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Türkiyede halkın temsilcisi olan Meclisin tabandaki eğilimleri bir kenara koyup ABDden gelecek desteğe göre karar vereceği izleniminin doğmasının içeride olduğu kadar dışarıda da olumsuz bir etki yapacağını sanıyorum. Irak savaşı konusunda ilkeli bir davranış içinde olacağını belirten hükümetin durumu netleştirmesinde yarar var. İktidara gelir gelmez kendini, gerçekten içinden çıkılması zor bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya bulan AKP yönetiminin, şu anda ABD yönetimiyle müthiş bir pazarlık içinde olduğu anlaşılıyor. Bu amaçla Washingtona giden Dışişleri
<#comment>#comment> İktidara gelir gelmez kendini, gerçekten içinden çıkılması zor bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya bulan AKP yönetiminin, şu anda ABD yönetimiyle müthiş bir pazarlık içinde olduğu anlaşılıyor. Bu amaçla Washington’a giden Dışişleri Bakanı Yakış ile Devlet Bakanı Babacan’ın Başkan Bush tarafından kabul edilmesi de sürdürülen pazarlığın önemini gösteriyor.
İlk Körfez Savaşı’nda büyük beklentilerle ABD’yi destekleyen fakat sonuçta büyük zararlara uğrayan Türkiye’nin bu kez ABD’den sağlam güvenceler istemesi anlaşılır bir şey. Ağır bir faiz yükü altındaki ekonomimizin kaderini de etkileyebilir ABD’den alınacak mali desteğin miktarı ve yapısı. Hibe oranının yüksek olması Türkiye’ye ciddi rahatlık sağlayabilir.
Ancak, ABD ile yapılan pazarlıkta havada uçuşan milyarlarca dolarlık rakamlarla ABD’nin TBMM’den çıkmasını dört gözle beklediği "tezkere" arasında doğrudan bağ kurulması ve sanki pazarlığın bu bazda sürdüğü izleniminin doğması rahatlık değil, tersine ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Türkiye’de halkın temsilcisi olan Meclis’in tabandaki eğilimleri bir kenara koyup ABD’den gelecek desteğe göre karar vereceği izleniminin doğmasının içeride olduğu kadar dışarıda
Bayram da geldi, geçti ama ekonomimiz üzerindeki koyun pazarlığı sürüyor. IMF ve ABD yönetimi ile sürdürülen bu çetin pazarlıkta kimin kolu kimin elinde kalacak ve bu arada nereye gideceğini bilemeyen koyun, yani ekonomi, bakımsızlıktan ölecek mi, kalacak mı henüz belli değil. İktidara gelirken "piyasanın içinden geldiklerini" ve "çok iyi pazarlıkçı" olduklarını açıklayan AKP yetkilileri, belki de iyi niyetle bu iyi bildikleri şeyi yapmaya çalışıyorlar ama IMF ile pazarlığın, onların bildiği koyun pazarlığından biraz farklı yaklaşımlar gerektirdiğini henüz kavramış değiller galiba. Bu arada yaşanan zaman kaybının ekonomi için ne kadar önemli olduğunu da gözardı ediyorlar. Haftalardır süren bu pazarlık sürecinin sonunda IMFnin nelerden vazgeçmeyeceğini ve ABD desteğinin IMFnin onayına alternatif olamayacağını anlayacaklar herhalde ama bu zaman kaybının faturasını gene biz ödeyeceğiz. Daha doğrusu, bu koyun pazarlığı sürerken yükselen faizlerle, duran yatırımlarla, düşen iş hacmiyle, başını kaldıran enflasyonla bu faturayı zaten ödemekteyiz. Bayram incileri 10 Şubat Pazartesi: Kemal Dervişin "ekonomide alarm zillerinin çaldığını" belirten raporunun gazete sayfalarında geniş yer
<#comment>#comment> Bayram da geldi, geçti ama ekonomimiz üzerindeki ‘koyun pazarlığı’ sürüyor. IMF ve ABD yönetimi ile sürdürülen bu çetin pazarlıkta kimin kolu kimin elinde kalacak ve bu arada nereye gideceğini bilemeyen ‘koyun’, yani ekonomi, bakımsızlıktan ölecek mi, kalacak mı henüz belli değil. İktidara gelirken "piyasanın içinden geldiklerini" ve "çok iyi pazarlıkçı" olduklarını açıklayan AKP yetkilileri, belki de iyi niyetle bu iyi bildikleri şeyi yapmaya çalışıyorlar ama IMF ile pazarlığın, onların bildiği koyun pazarlığından biraz farklı yaklaşımlar gerektirdiğini henüz kavramış değiller galiba. Bu arada yaşanan zaman kaybının ekonomi için ne kadar önemli olduğunu da gözardı ediyorlar. Haftalardır süren bu pazarlık sürecinin sonunda IMF’nin nelerden vazgeçmeyeceğini ve ABD desteğinin IMF’nin onayına alternatif olamayacağını anlayacaklar herhalde ama bu zaman kaybının faturasını gene biz ödeyeceğiz. Daha doğrusu, bu ‘koyun pazarlığı’ sürerken yükselen faizlerle, duran yatırımlarla, düşen iş hacmiyle, başını kaldıran enflasyonla bu faturayı zaten ödemekteyiz.
‘Koyun’un durumuyla yakından ilgilenen yazarınız, çoğu kimsenin tatil yaptığı bayram haftasını, hangi akla
"Geceleri gözüne uyku girmediğini" söyleyen Başbakan Abdullah Gülün bu koşullarda rahat bir uyku çekmesi daha uzunca bir süre mümkün olmayabilir. Ben Sayın Gülün ve ekibinin Irakta barışçı çözüm yollarını sonuna kadar deneme konusunda içten bir çaba gösterdiğine inananlardanım. Bu çabanın sonuç vermeyeceğinin baştan belli olduğunu belirtip bu çabayı eleştirenlere de hiç katılmıyorum. Savaşa teslim olmanın maliyeti böyle bir çabayı gerektiriyordu.Başbakan Gülün uykusunun kaçması için başka nedenler de var. Ekonomide IMFnin talepleriyle AKPnin seçim vaatlerini bağdaştırmanın kolay olmayacağını görüyor Gül. ABDden mali destek koparmanın ne kadar zor olduğunu da. Üstelik "geçici başbakan" statüsünden de kurtulmuş değil Sayın Gül. Belki de ancak görevi Erdoğana devretme günü geldiğinde Gül biraz daha rahat bir uyku çekebilir. ABDnin olası bir müdahale sonrasında Iraktaki varlığının on yıl sürebileceğini belirten Başbakan Gül, "Amerika ile komşu oluyoruz" derken (Sabah gazetesi, 9 Şubat 2003) Türkiye için önemi henüz yeterince anlaşılmayan bir olasılığa dikkat çekmiş. Irakın işgali gerçekleşir ve ABDnin Türkiyenin de içinde yer aldığı bölgeyi tümüyle yeniden "dizayn etme" projesi hayata
<#comment>#comment> ABD’nin olası bir müdahale sonrasında Irak’taki varlığının on yıl sürebileceğini belirten Başbakan Gül, "Amerika ile komşu oluyoruz" derken (Sabah gazetesi, 9 Şubat 2003) Türkiye için önemi henüz yeterince anlaşılmayan bir olasılığa dikkat çekmiş. Irak’ın işgali gerçekleşir ve ABD’nin Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgeyi tümüyle yeniden "dizayn etme" projesi hayata geçirilirse Türkiye için de zorluklar, tehditler ve belki de yeni fırsatlarla dolu bir dönem başlayacak. Böyle bir dönemde ülkeyi yönetmek daha da zorlaşacak.
"Geceleri gözüne uyku girmediğini" söyleyen Başbakan Abdullah Gül’ün bu koşullarda rahat bir uyku çekmesi daha uzunca bir süre mümkün olmayabilir. Ben Sayın Gül’ün ve ekibinin Irak’ta barışçı çözüm yollarını sonuna kadar deneme konusunda içten bir çaba gösterdiğine inananlardanım. Bu çabanın sonuç vermeyeceğinin baştan belli olduğunu belirtip bu çabayı eleştirenlere de hiç katılmıyorum. Savaşa teslim olmanın maliyeti böyle bir çabayı gerektiriyordu.
Başbakan Gül’ün uykusunun kaçması için başka nedenler de var. Ekonomide IMF’nin talepleriyle AKP’nin seçim vaatlerini bağdaştırmanın kolay olmayacağını görüyor Gül. ABD’den mali destek koparmanın
Bugün anlaşılan gerçekler 3 Kasım sonrasında algılanabilseydi ve günün sonunda IMFnin zorlamasıyla alınacak olan önlemler işin başında alınabilseydi Türkiye ekonomisi 2003 yılına çok daha hazırlıklı girebilirdi. İsmet Berkanın dünkü Radikalde belirttiği gibi, geçen yılın eylül ayında tamamlanması gereken IMF ile 4. Gözden Geçirme, derhal bitirilebilir ve 2003 bütçesi de o sırada hazırlanabilirdi. Böylece, olası Irak savaşı nedeniyle artması kaçınılmaz olan risk faktörünün makul düzeyde tutulması sağlanabilir ve bu faizlere de olumlu biçimde yansırdı. Irakı işgal etmeye kararlı görünen Başkan Bush, Saddam için "oyun bitti" anlamına gelen "game over" deyimini kullanmış. "Amerikan işgali"ni yarın ele almak üzere şimdilik bir kenara bırakarak ekonomimizdeki gelişmelere dönecek olursak, AKP yönetimi için de ekonomide oyunun bittiğini ve gerçeklerle yüzleşme zamanının geldiğini söyleyebiliriz. Büyük umutlarla ve iyi niyetlerle göreve başlayan AKP yönetiminin ekonomideki ilk üç ayını iyi kullanamadığı ve 3 Kasım günü görülebilecek temel gerçekleri ancak IMF sınavında ikmale kaldıktan sonra anlayabildiği giderek daha net biçimde ortaya çıkıyor. Geç kavranan gerçekler 2002 yılında ciddi