Enkazın altından çıktığında kurtarıcısının parmağını bırakmayan Elif çizimli kupanın satışa sürülmesine çok kızdı herkes.
Elif’in yaşadıkları, “En zor durumda bile ümidini kaybetme” fikrini taşıyor, ortak bir sevinci anlatıyor.
O fikrin ve sevincin yayılması, kupa ve hediyelik eşyalara basılması kötü değil.
Kötü olan, bu işi akıl eden firmanın “Hepsini ben kazanayım” tavrı.
İzmir’de depremin ardından tamamen yıkılan bina sayısı için 7 diyen de var, 17 diyen de.
Beklenen Marmara Depremi için 7.5 büyüklüğüne göre yapılan modellemelerde 48 bin binanın çok ağır ve ağır hasar göreceği tahmin ediliyor.
İzmir’de yıkılan binalara ulaşımda sorun yaşanmadı, İstanbul’da sorun büyük.
Yıkılan binalar nedeniyle, Fatih, Beyoğlu, Şişli, Alibeyköy, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Esenler gibi ilçelerde, onlarca noktada, bina hasarına bağlı olarak tek ve çift şeritli yollar kapanabilir diyor modelleme çalışmaları.
Akbaba sadece leş yiyen bir hayvan olduğu için kötü değildir.
Onu kötü kılan, ölmekte olanın başında, ağzının suları akarak beklemesidir.
İzmir’de bir deprem oldu, insanlar öldü, onlarca can enkaz altında kaldı.
Ve akbabalar hemen teşhisi koydular; deprem, zina, içki âlemleri yüzünden oldu diye.
Dört yaşında enkaz altında, kedi sesi çıkararak köpeklerin kendisini bulmasını isteyen Buse,
Doğanlar Apartmanı’nın enkazı altındaki anne ve 4 çocuğu,
Alışveriş merkezinin kasasında para ödemek için beklerken depreme yakalanan 3 kadın ve daha nicesi...
Hak etmediler böyle bir kötülüğü, Türkiye de hak etmiyor bu kötüleri, bu akbaba ruhlu insanları.
Hani cesedi Bodrum’da bir kumsala vuran Aylan bebek vardı, hatırladınız mı?
Fransızların mizah dergisi Charlie Hebdo bir karikatürünü çizdi Aylan’ın.
O karikatürde, Ege Denizi’nde boğulmasaydı, büyüyünce, Paris’te kadınları taciz edecek biri diye çizmişlerdi Aylan’ı.
Charlie Hebdo’yu vicdan ve ahlak yoksunluğuyla itham ediyorum.
***
“Fikir özgürlüğü diyorsunuz ama Fransa’da “Ermeni soykırımı olmamıştır demek suç” diyenlerimiz var.
Fransa Anayasa Konseyi o ceza yasası maddesini iptal etti.
Okulların açıldığı gün, İstanbul’un trafik durumunu, pandemi sürecinde özel okullar ile veliler arasında yaşanan para kavgasını eğitim haberi zanneden medyanın, insanların eksiklikleriyle dalga geçme hakkı yoktur.
Türkiye’de yetişen bir öğrenci ortaokulu bitirinceye kadar, AB üyesi ülkelerde okuyan akranlarından 15 saat daha az matematik, 51 saat daha az fen bilimleri, 188 saat daha az sosyal bilimler ve 285 saat daha az sanat eğitimi alıyor.
Türkiye’de gazetelerin günlük toplam tirajı 1 milyon 762 bin, Şeyma Subaşı’nın takipçisi sayısı 3.1 milyon.
Türkiye’deki yüzden fazla üniversitenin rektörlerinin toplam takipçi sayısı bir Şeyma Subaşı etmiyor.
Türkiye’de yetişen bir öğrenci, sınavlara hazırlanmak için, kurs, etüt gibi yerlerde okuldaki kadar zaman geçiriyor.
Bu seneki üniversite sınavında matematikte 40 soruda 5.5, fen bilimlerinde 20 soruda 2.6 doğru cevap ortalamamız var. Bal yapmayan arılara benziyoruz.
İki yıllık meslek yüksekokullarının da kapısını açan üniversite birinci basamak sınavında
İşlediği cinayeti, “Namusumuzu temizledim” diye anlattı Melek Aslan’ı Diyarbakır’da sokak ortasında öldüren kardeşi.
24 yaşındaydı Melek, Adıyaman Kahta’dan çıkmış, Dicle Üniversitesi’nde matematik okumuştu.
Melek’i kardeşi öldürdü, cinayeti, bir zamanlar çok sevdiği, birlikte yuva kurmak istediği alçak azmettirdi.
Peki, neydi Melek’i ailesinin gözünde “namussuz” kılan?
Sevdiği adamla yaşadıkları mı, sevdiği adamın aileyi Melek’in cinselliği konusunda doldurduğu cümleler mi?
Kendi evladına değil de, saplantılı bir ruh hastasının sözlerine nasıl inanır insan?
Kendisinden başka kimseye zarar vermemiş olan Melek kimileri için “namussuz”, vergi kaçırıp, nüfuz ticareti yapıp, hakkından fazlasını alıp, hepimizin hakkını yiyenler “namuslu”, öyle mi?
Maalesef öyle zira namusu yanlış yerde arıyor, yanlış kodluyoruz.
Fotoğrafını gördüğünüz genç adam bir rüyayı yaşıyor.
Adı Pedri, İspanya 2. Ligi’nden bu sezon Barcelona’ya geldi, geleceğin Iniestası’yı deniliyor ona.
Tüm dünya Pedri’nin gol de attığı Şampiyonlar Ligi maçına taksi ve elinde plastik poşetle gelmesini konuşuyor.
Benim aklıma gelense, Emre Belözoğlu’nun 17 yaşına dair anıları.
"Bundan böyle Türk burgeri yerine Yunan burgeri satacağız.”
Suudi Arabistan merkezli Savola Group’un açıklamasından aldım bu cümleyi.
Açıklama tek cümle olsa, “Türk burgeri de ne, döner mi sandınız” der, güler geçerdim.
Ama öyle değil, “Büyük vatanımıza karşı görevimiz” deyip, “Türkiye’den gelen herhangi bir malı almamakla da övünmüşler.
Savola Group Türkiye’de Yudum zeytinyağlarının sahibi.