Bir adam vardı, aslında halen de var, gönlünü kaptırdığı magazin yıldızıyla evlenmek için, eşinden boşanma kararı almıştı. Eşine ve çocuğuna daha az nafaka ödemek için, o dönem, babasının herkesin adını bildiği şirketinde asgari ücretli bir çalışan olduğunu iddia etmişti mahkemede... Oysa sevgilisiyle gittiği mekanlarda o dönemin asgari ücreti kadar hesap ödüyordu bir gecede...
Bir başkası vardı, o da şöhret basamaklarını tırmandığı dönemde, eşinden ayrılmaya karar vermişti.
Ayrılığa itirazım yok, daha az nafaka ödeyebilmek için sahte borç senetleri düzenlemiş sonra yakalanmış ve sahtecilikten yargılanmıştı.
Bazı erkekler, evlendikleri zaman bir başka dünya, bir başka sosyal statüye taşıdıkları kadınları, boşanırken, eski hallerine dönmeye
mecbur ediyor.
Bir canlı yayın sırasında Şeyma Subaşı’dan gelen mesajla gördük ki, Acun Ilıcalı onlardan biri değil... En azından ‘çocuğumun annesi’ sıfatının hakkını verecek kadar kapıları açık bırakmış. Kendisinden sonra devam eden yaşamı yargılamak yerine, yok sayarak medeni
Bir hediyenin sahibi kimdir? Hediyeyi veren kişi mi, yoksa alan kişi mi? Bu sorunun cevabı, hediye edilen şeye göre değişir aslında.
Demet Akalın, Berkay’a daha önce yaptığı gibi beşi bir yerde takmış olsa, Berkay ister satar, ister başkasına hediye eder, kimse karışamaz da bilemez de...
Ancak hediyenin türü değiştiğinde, işler biraz daha karmaşık hale gelebilir.
Mesela eşinizin annesinin, kendi annesinden kalan yüzüğü size hediye ettiğini düşünün. O yüzük satılmaz ancak emanetçisi olunur. Akalın, Berkay’ın eşi Özlem Ada Şahin’e bir saat hediye etmiş.
O markanın kadınlar için üretilen saatleri, 30 bin TL’den başlıyor, ortalama 70-80 bin TL seviyelerinde dolaşıyor.
İddia o ki, Berkay ve eşi hediye edilen bu saati satmak istemiş, bu sayede de Akalın’ın konudan haberi olmuş.
Çiftin iddiasıysa, Akalın’la konuşarak saati değiştirmek istedikleri yolunda...
“Mektubun tonu, bir emlakçının, sıhhi tesisat tamir edilinceye kadar kira ödemeyi durduran inatçı bir kiracıya yazacağı mektup tonunda.” The Guardian, İngiltere
“Trump kontrolden çıkıyor, aksi gibi davranmayı bırakmalıyız.” Washington Post, ABD
“Bu gerçek mi? Trump, Erdoğan’a ilkokul 3 seviyesinde yazılmış bir mektup gönderdi.” Vanity Fair, ABD
“1940’ların James Cagney mafya filmlerinde duyacağınız türden bir dille yazılan mektup Erdoğan’ı çok etkiledi (!), Türkiye Cumhurbaşkanı o mektubu çöpe attı.” Independent, İngiltere “ABD Başkanı tarafından yabancı liderlere yazılmış bazı mektupların hazırlık sürecinde yer almış biri olarak size bunun normal olmadığını söylemek isterim. Utanç verici.” Bush ve Obama dönemleri Ulusal Güvenlik Konseyi görevlisi Kelly Magsamen.
Yok geç kalmadım, hatta Kıvanç Tatlıtuğ’un önceki gün yaptığı açıklamayı da okudum. Konu, kimilerine göre kapanmış olabilir, bana göre kapanmadı, kapanmamalı da... “Niye?” diyeceksiniz, bu kadar kolay olmamalı bir ee bomba atmak!
Bir televizyon programında dile getirilen iddia ne? ‘ Tatlıtuğ, 2013 yılında bir reklam çekiminde tanıştığı model Sara Sampaio ile yurt dışında bir otelde buluştu. Otele ayrı ayrı girdiler ama sonra aynı odada buluştular.’ Bu iddia ekrana geldi ama haber olması için gereken ‘nerede?’ ve ‘ne zaman?’ gibi sorular cevapsız kaldı.
Merak etmek gerekiyor
Magazin programları genellikle gazetecilik değerleriyle barışık değildir ama en azından insan merak eder ve böyle bir iddiayı dile getirmenin, o ailede, o kişinin anne-babasında yaratacağı etkiyi de düşünür, empati duygusunu çalıştırır.
Mesela bu iddiayı dile getirenler, Sampaio ile Tatlıtuğ sosyal medya hesaplarından birbirlerini takip ediyorlar mı, hiç bakmadılar... Ben baktım, 54 kişiyi takip ediyor Tatlıtuğ, aralarında Sampaio yok. Sampaio da 633 kişiyi takip ediyor,
Babasının işi nedeniyle çocukluğu dünyanın çeşitli yerlerinde geçmiş birisidir Kerem Bürsin...Çok kültürlü yaşamı bilen, millet hoşlansın diye cümleler kurmayan, özü sözü bir adam olarak şekillenmişti kafamda.Ama açık sözlü olmakla, başkalarını kırmak arasını durduk yere aştı.Mesela, bir önceki cümlede “İstemiyorum” diye bahsettiği genç bir kadını “Bir baktım kız soyunmuş, poz verir gibi duruyor. Kımıldamıyordu, neredeyse nefes almıyordu. Kıza ‘İyi misin?’ diye sormak zorunda kaldım” diye anlatmış.Adını vermemiş olması çok fark etmiyor, o genç kadın kimse, bu cümleleri duyduğunda, ne utanmış, ne üzülmüştür.Yıllar sonra bir ünlünün röportajına meze olarak katılmak, istenmediğinin herkese anlatılması çok ama çok kırar insanı.Sonra rüyasına giren ‘en aşık olduğu’ eski sevgililerinden birini yıllar sonra araştırdığını anlatmış.O zaman nişanlı ve şimdi iki çocuğu olan bir kadından söz etmiş. Okuyanı “Aaa, benden söz
Mart 2008’te Kudüs’teydim.Mart 2008’te Kudüs’teydim.
Bir Yahudi Okulu’na saldırı haberi geldi.
Doğu Kudüs’ten saldırının olduğu yere gidecek taksi bulamadım uzunca bir süre.
Sonra ancak Yahudi Mahallesi’nin girişine 2 kilometre kadar yaklaşmayı kabul eden bir taksi buldum.
Bir takipçisi, sosyal medya üzerinden kahramanlık mesajları veren Alişan’a, bir zamanlar askerden kaçmak için, para ödeyerek, bir futbol kulübünde kendisini lisanslı futbolcu olarak gösterdiğini hatırlatmış.
Doğru, 2009 yılının gündem maddelerinden biri olmuştu bu mesele.
Aslında Alişan şanssız bir isim yoksa Türk popunun yıldızı olan bir sürü isim, askere gitmemek ve bedelli askerlik yapabilmek adına, yurt dışında eğitim görmeye başlamış, şirket kurmuş ya da oralardan bir yerlerden çalışma izni almıştı.
Ne o popçuları ne de Serdar Ortaç’ı, asla Alişan kadar konuşmadı Türkiye.
Ortaç denilince çoğu kişinin aklına Ahmet Kaya’nın linç edilemeye çalışıldığı gece gelir.
Oysa 1998’de ‘Askerlikten kısmen veya tamamen kurtulmak için hile yapmak’ suçlamasıyla Mamak Askeri Cezaevi’nde 54 gün hapis yattı Ortaç.
Milyonda bir görülen, ‘göz akı iltihabı’ teşhisi konmuştu ama teşhise rağmen yasal süreç işledi ve ardından hapis cezası geldi.
‘Bergüzar Korel’in ablası Zeynep Korel, ABD’de gündelikçi olmuş, evlere temizliğe gidiyormuş.’‘Bergüzar Korel’in ablası Zeynep Korel, ABD’de gündelikçi olmuş, evlere temizliğe gidiyormuş.’Kanal D’de ekrana gelen ‘2. Sayfa’ programının bu özel haberini herkes aldı, fotoğraflarla galeriler yaptı.Okumayı sevmeyen, başlığa bakıp, fotoğraf kareleriyle fikir sahibi olmayı tercih eden insanlarız maalesef. Öyle olduğu için de yaşam mücadelesi veren bir kadın portresi olarak algıladık Zeynep Korel’i, hatta “Ablasına yardım etmiyor mu?” diye Bergüzar Korel’e söylenenleri de gördüm sosyal medyada...Oysa kendi sınırlarını ve sabrını deneyen bir kadın var karşımızda.Röportajında ikinci bir Martha Stewart olmaktan söz ediyor ya Zeynep Korel, kimse dönüp bakmadı ‘Kim bu kadın?’ diye.10 yaşında çocuk bakmaya başlayan, üniversite eğitimi için modellik yapan, evlendikten ve kısa süren borsa kariyerinden sonra bir arkadaşıyla evinin bodrum katında milyon dolar’lık yemek