Hücumcular iş yapmadı

28 Eylül 2009

Rijkaard sıkıntı yaşadığında öndeki üç hücumcuyu değiştiriyor, sonuca varıyordu. Eskişehir karşısında bu taktik işe yaramadı

Ne ilginç. Sezon başından beri metiyeler düzdüğümüz Galatasaray, her gün eleştirilen Fenerbahçe’nin iki puan gerisine düştü.
Galatasaray takımı dün gece iyi oynamadı. İyi oynamadan kazandığı bir iki maç oldu. Ancak bu kez çıkanların yerine giren hücumcular da etkisiz kalınca pozisyon üretemediler. Daha önce Ankara ve Kasımpaşa karşısında da kötüydüler ancak maçı çevrimesini bildiler. Çünkü öndeki hücumcular çok iş yapıyordu. Rijkaard sıkıntı yaşadığında öndeki üç hücumcuyu değiştiriyor, sonuca varıyordu.
Galatasaray’da kaleci, savunma ve orta sahada bir farklılık yoktu. Biraz savunmada değişiklik gördük. Hakan Balta stopere geçince, solda Uğur görev yaptı. Ancak bu tercih Galatasaray’ın kenar hücumlarını tek taraftan yapmaya mecbur bıraktı. Uğur’dan dolayı soldan hücum yapılamadı. Teknik Direktör Rijkaard oyun içinde bu sorunu giderebilmek için değişiklik yapabilirdi. Örneğin Mehmet Topal’ı stopere kaydırıp, Hakan Balta’yı tekrar sola geçirebilirdi. Ama bunu yapmadı. Eskişehir takımı da sadece sağdan gelen ataklara tedbir aldı.
Öndeki oyunculardan Keita ve

Yazının Devamı

Fenerbahçe büyüklüğü!

23 Eylül 2009

Haddim olmayarak İslam Çupi’nin “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğüdür, ne de kupa büyüklüğüdür” sözüne bir ek yapmak istiyorum; “Fenerbahçe büyüklüğü 6’da 6 hiç değildir”. Daum’un bunu kavraması lazım

Fenerbahçe’nin analizine geçmeden önce Teknik Direktör Daum ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Taraftarın ortaya koyduğu tepkiye ben de “hayır” diyorum. Oyunculara yapılan protestoya ben de katılmıyorum. Ama Daum’un alay edercesine verdiği demece de kesinlikle karşı çıkıyorum.
Hocanın “Fenerbahçe taraftarı hiç 6’da 6 gördü mü?” demesi hoş kaçmadı. Ayrıca bu takım sezon içinde 12’de 12 de gördü, 11’de 11 de gördü, 10’da 10 da gördü. Hatta Daum zamanında da 12’de 12’yi gördü. Bu taraftar 4-3 kaybedilen Beşiktaş derbisinden sonra hem de kaleci Pancu iken takımını ayakta alkışlayarak soyunma odasına yolcu etti. Haddim olmayarak İslam Çupi’nin “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğüdür, ne de kupa büyüklüğüdür” sözüne bir ek yapmak istiyorum. “Fenerbahçe büyüklüğü 6’da 6 hiç değildir”. Daum’un bunu kavraması lazım. Fenerbahçe, Daum’un kariyerinde çalıştırdığı en önemli kulüp. Öyle olmazsa apar topar dönmezdi zaten. Memleketinde kalırdı. Köln’den git diyen

Yazının Devamı

Arada uçurum var

22 Eylül 2009

Oyun aslında daha maçın başında kopardı. Ali Güneş’in çizgiden eliyle çıkardığı topu hakem kırmızı kart ve penaltı ile değerlendiremeyince son dakikaya kadar gitti


Oyun aslında daha maçın başında kopardı. Ali Güneş’in çizgiden eliyle çıkardığı topu hakem kırmızı kart ve penaltı ile değerlendiremeyince son dakikaya kadar gitti. Ali Güneş, Rüştü’nün, Volkan’ın çıkaramayacağı bir topu uzaklaştırdı. Hakem pozisyonu göremedi. Görse mutlaka verirdi ancak büyük hatası Kasımpaşa’nın direnmesini sağladı.
Galatasaray tartışmasız galibiyeti hak etti. İyi veya kötü oynadı demiyorum. Çünkü sayısız pozisyon buldu. Son bölümde beş dakika öyle bir baskı kurdu ki, Kasımpaşa’nın buna karşı koyması zaten imkansızdı. Nitekim dayanamadılar da.
Nonda bence bu takımın bir numaralı santrforudur. Fenerbahçeli Güiza’dan da Beşiktaş’ın tüm forvetlerinden de çok farklı ve etkili. İşini çok iyi yapıyor. Yedek kalmasına rağmen ne zaman görev verilse çıkıp oyununu oynuyor. Surat asmıyor. Baros onun kadar yedek kalsa belki Nonda kadar verimli olamazdı. Bunları gol attığı için söylemiyorum. Birincisi tam bir takım oyuncusu. Oyun bilgisi üst düzeyde. Alıyor veriyor, pozisyonları iyi kokluyor.
Hatırlarsanız

Yazının Devamı

Zor da olsa kazandı

21 Eylül 2009

Fenerbahçe kazanıyor doğru. Uzun yıllardır altıda altı yapmadı. O da doğru. İsteksiz de değiller. O da doğru. Ama üstüne basa basa söylüyorum yorgunlar

Demoralize Fenerbahçe’nin beklenmedik Twente maçından sonra açıkcası ben de nasıl oynayacağını merak ediyordum. Aldıkları yenilgi dün daha disiplinli olmalarını sağlamıştı. İlk yarının ortalarına kadar iyi oynadılar. Ama maçın genelinde yine iyi değillerdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye geçen hafta Trabzonspor karşısında hiç ummadığı farklı bir yenilgi almıştı. O mağlubiyet Belediye takımını kendine getirmişti. Açık oynamaya çalıştılar maçın başından itibaren. Ancak buna rağmen çok konsantre Bilica ve Lugano’ya takıldılar. İkisi de iyi oynadı. Hatta kaleci Volkan’ı zorlayacak pozisyon bile olmadı.
Fenerbahçe takımı bireysel anlamda yine kapasitesinin altında kaldı. İstek var, icraat yok. Bazı oyuncular çok yorgun. Bir şeyler yapmak istemelerine rağmen etkisizler. Örnek; Dos Santos. Çok istiyor ancak vücudu gitmiyor. Sezon başında geldi, sonra hemen maçlar oynamaya başladı. Brezilya’daki maç periyodundan tekrar yüksek antrenman programına girince yorgun düştü. Gökhan yine diri, yine istekli ama bitirici değil. Vederson transfer

Yazının Devamı

Mücadele de gitmiş

18 Eylül 2009

Son iki lig maçında Manisa ve Bursa’ya karşı Fenerbahçe takımı iyi oynamadı. Hatta kötü oynadı diyelim. Sadece bir şeyi iyi yaptılar, çok mücadele ettiler. Bir tanesinde öne geçmek için büyük savaş verdiler, 1-1’e yakalanmalarına rağmen yine maçı çevirdiler. İkincisinde Bursa’da öne geçtikleri maçta skoru korumak için boğuştular. Oyuna “hayır”, mücadeleye “evet” demiştik. Ama dün gece kötü oyuna, mücadele eksikliği de eklenince mağlubiyet geldi.
O iki maçta müthiş mücadele, takımı sıfıra gelecek kadar yormuş. Bütün oyuncular yorgundu. Vasat oynayan isim arıyorum, bulamıyorum. Oyunun bazı bölümlerinde Emre. O da biraz tempo yapınca yoruluyordu. Cristian orta yuvarlağa girdi, sanki sakın çıkma demişler. Bütün maçı orada geçirdi.
Gökhan’ın sezon başı temposu yok. Lugano - Bilica ikilisi uyumsuz. Biraz öne çıktıklarında savunma arkasına atılan toplarda ağırlar. Roberto Carlos yine idare ediyor. Kazım etkisiz. Santos’u hiç görmedim. Sadece Alex bir şeyler yapmak istiyordu. Tek pozisyon da onun kafasından geldi. Güiza da hiç yok. Volkan kötü günündeydi. Bu kadar olumsuzluğu sayınca kazanma şansın tabii ki olmuyor.
Bireysel anlamda kötü oynayabilirsiniz, ki Bursa’da böyleydi. Ama

Yazının Devamı

Gol atan galip geldi

16 Eylül 2009

Beşiktaş’ın orta sahası Galatasaray maçının aynısıydı. Savunmadaki tek fark İsmail’in yerine İbrahim Üzülmez vardı. Öndeki üçlü ise Serdar Özkan hariç farklıydı. Nobre santrfor, solda Serdar Özkan, sağda Holosko.
Rakip Manchester United da hemen hemen beklenen kadro ile çıktı. Dörtlü savunmanın önünde üçlü; Scholes, Carrick ve Anderson. Onların önünde sağda Valencia, solda Nani ve forvette Rooney. Her şeyi iki takım için de aynıydı. Oyuncuların pozisyon almaları dahil. Ama arada tek bir fark bulunuyordu, o da iki takımın önde oynayan açıklarının kalite farkı. Nani ve Valencia müthiş oynadılar.
İki teknik adam da değişiklikleri öndeki oyuncular için kullandı. Ferguson da Mustafa Denizli de sonradan oyuna soktukları isimlerden fazla bir verim alamadılar. Manchester adına ne Owen, ne Berbatov, ne de Park iyi değildi. Beşiktaş’ın değişiklikleri de takıma hareket getirmedi.
Aslında ortada bir maç oldu. Beşiktaş kesinlikle rakibi karşısında ezilmedi. Ama hemen hemen hiç pozisyon bulamadı. Çünkü Manchester çok organize bir takım. Gerçi onlar da pozisyon bulamadılar. Yakaladıkları iki üç pozisyon yüzde yüz bile değildi. Ama o kadar sakin oynadılar ve çok pas yaptılar ki, oyunun

Yazının Devamı

Beşiktaş havlu atmaz!

15 Eylül 2009

Beşiktaş, ilginç bir kadro ile çıktı. Rakibi ile puan farkını ya 3’e düşürecekti, ya 9’a çıkaracaktı, ya da oyunu tutup gol atan galibe oynayacaktı.
Mustafa Denizli oyun felsefesini farkı 3’e düşürmek üzerine belirlemişti. Özellikle orta sahada. Topla gidebilen oyuncuları oynattı. Hatta Ekrem’i orta sahanın ortasında kullandı. Önünde Tabata’yı, ileri uçta da Yusuf, Serdar Özkan ve Nihat üçlüsünü görevlendirdi. Hepsinin özellikleri dripling yapabilmeleriydi.
Denizli maçtan sonra basın toplantısında “duran toplardan korkuyordum” dedi. Korktuğu da başına geldi. Takım kısalmıştı ve bunun faturasını ödedi. Mustafa hoca aslında planlarında haklı çıktı. Savunmada yaşayacağı sıkıntıyı bildi, ama üç puanı getirecek pozisyonları da üretti. 3-4 net pozisyon kaçırdı. Hem de en iyi oyuncusu Serdar Özkan ile. Beşiktaş kulübede çok kuvvetliydi. Geçen sezon şampiyonluğu getiren Bobo, Nobre, Holosko kenarda oturuyordu. Tello 18’e bile alınmamıştı.
Beşiktaş geçen yılki rakipleri ile çekişmiyor. Galatasaray ve Fenerbahçe çok farklı. O yüzden geriden gelip yine uzun vadede onları geçerim hesapları bu kez tutmayabilir. Gözüken de o zaten.
Denizli ve öğrencilerinin Manchester maçından sonra acil

Yazının Devamı

Kötü futbol, sıkı maç

14 Eylül 2009

Belki Fenerbahçe iyi oynamadı ama iyi savaştı. Geçen yıl böyle maçları hiç kazanamadılar. Ortaya koydukları mücadele büyük takımların ortaya koyduğu mücadeledir


Trabzon ve Bursa gerçek deplasmanlar büyük takımlar için. Çünkü ciddi bir seyirci potansiyelleri var, ciddi bir yerel basınları var. Bu yüzden oyuncular sürekli yüksek motivasyon içindeler. Özellikle büyük maçlara iyi hazırlanıyorlar. Seyirci baskısı da rakipler için üst düzeydedir.
Bursa’da dün iyi bir maç oldu mu? Hayır... Ama çok sıkı, sert bir maç izledik. Ayrıca maçın kötü geçmesinde hakemin de büyük rolü vardı. Ortada giden oyunda, iki taraf için de fazla pozisyon yokken Alex’in müthiş golüyle Fenerbahçe öne geçti.
İkinci yarıda savunmada bekleyip çabuk çıkmak istedi Fenerbahçe. Ama beklenen kontratakları yapamadı. Bursaspor da bende tipik bir kontra takımı izlenimi bıraktı. Sercan kaliteli kalabalık defans oyuncuları arasında kayboldu. Hedef forvetleri olmadığı için geniş alan oyuncuları olan Turgay ve Sercan ile Fenerbahçe’yi zorlayamadılar. Pozisyon üretemediler. Lugano ve Bilica göbekte çok dikkatliydi. Konsantrasyonlarını bir an olsun kaybetmediler. Hemen hemen sıfır hatayla da maçı tamamladılar.
Gökhan

Yazının Devamı