<#comment>#comment>Fenerbahçe, Malatyaspor yenilgisinden sonra belki iyi oynamıyor ama en azından artık mücadele ediyor ve koşuyor. Koştuğu zaman da maçın belli bölümlerinde kalitesini ortaya çıkarıyor, golleri buluyor. Hele bir kaç kaliteli isim de oyuna ağırlığını koyunca sonuca gitmekte sıkıntı çekmiyor. Tribündeki seyircinin de beklediği bu zaten. Takımlarını hırslı ve kazanma arzusu içinde görünce keyif alıyorlar.
AIK Solna tam Fenerbahçe’ye göre bir rakipti. Hem ilk maçta alınan avantajlı skor, hem de rakip takımın savunmasındaki ağır oyuncular Serhat ve Ortega gibi hızlı ayaklara rahat dripling ve pozisyon şansı yarattı. Özellikle ilk 35 dakida aynı Elazığspor maçında olduğu gibi Ümit Özat çok olumlu hücum girişimlerinde bulundu. Yakalanan dört pozisyonun hepsinde imzası vardı. Ama korkarız ki, bu iyi oyunun karşılığı Lorant tarafından her an cezalandırılabilir ve Altay maçında yedek kulübesinde oturabilir.
Fenerbahçe aradığı golü bulduktan sonra daha bir şey anlamadan kalesinde beraberlik golünü gördü. Bu oyunun tüm seyrini değiştirdi. Çünkü skor avantajını koruyabilseler, kontrataklarla daha rahat pozisyonlar bulabilirlerdi. Bu nedenle ikinci yarıya doğal olarak
<#comment>#comment>Herhalde maçın en ilginç noktası Fenerbahçe’nin 1,5 orta ile oynamasıydı. Serhat, Revivo ve Ortega, orta sahayı desteklemeden ilerde kalmayı tercih edince, sadece Stevic ile Ceyhun, Elazığspor’un dört futbolcusuyla baş etmeye çalıştı. Lorant’ın böylesine garip ve yanlış karar vermesi, takımını rakibin tarzına mahkum etmesi, inanılır gibi değil. Alman hocanın, maç öncesinde rakibi hiç incelemediği, sistemlerini öğrenmediği o kadar belliydi ki, ben kendi adıma, forma renklerini bile bildiğinden şüpheliyim.
Böyle bir düşünce artık Dünya’nın hiçbir takımında yok. Geçen hafta Barcelona’nın yıldızları, Kluivert, Luis Enrique ve Saviola da aynı tarzda oynuyorlardı ama top rakibe geçtiğinde üçü birden geri dönüp, defansa katkı yapıyordu.
Fenerbahçe’nin öne geçtiği ilk yarının son üç dakikasında, Ümit Özat’ın takımın kaderini değiştirdiğini gördük. Libero kimliğinden sıyrılıp, orta sahayı desteklemeye karar verince, orta sahada dengeyi kuran Fenerbahçe, kalite farkı ile iki gol birden buldu. Ümit maç boyuncu mükemmel oynadı. Maçı çeviren kararı ile Fenerbahçe "yeni" teknik direktörünü de kazandı.
Elazığspor bu dakikalarda korkmadan oynasa, rakibini yenmek istese
<#comment>#comment>Fatih Terim Barcelona maçı sonrasında takımını toparlamak istiyordu. Hafta içinde oynayacağı Brugge karşılaşması ikinci tur için hayati önem taşıdığından, İstanbulspor karşısında farklı bir kadro yapmak istedi. Felipe ve Arif’i dinlendirmeyi amaçladı. Haftalardır forma hasretinde olan Emre Aşık, Balic ve Ümit Karan’ı ilk onbirde sahaya sürdü. Bu karşılaşmada hem aç futbolcularını kazanmak, hem de İstanbulspor’u yenmeyi amaçladı. Bir taşla, iki kuş vuracaktı.
Formaya açlar
"Aç" futbolcuların performansı Brugge maçı için de önemli ölçü olacaktı Terim için. Yenmesi halinde çok büyük avantaj kazanacağı bu karşılaşma öncesinde, ya yeni bir kadro yapısı oluşturacak, ya da önceki takımıyla yola devam edecekti.
Bu anlayış içinde Hasan Şaş ve Balic’in orta sahadan forvete sağladıkları önemli bir katkı söz konusuydu. İki oyuncu da top rakibe geçtiğinde kendi defanslarının önünde set oluşturmayı başarıp, rakibe baskı da uyguladılar. Ümit Karan bulduğu golle moral kazandı.
<#comment>#comment>Uzun yıllardır son bir haftada gördüğüm futbolu, Dünya veya Avrupa Şampiyonası’nda dahi görmedim. Ne şanslıyım ki, geçen haftaki Roma maçındaki Real Madrid’i ve dünkü Barcelona’yı seyrettim.
Barcelona takımı her yönüyle Galatasaray’dan daha iyi. Hiç zannetmesinler ki, Galatasaray çok kötü günündeydi. İspanyollar öylesine organize olmuş ki, yılların ofansif orta saha oyuncu Mendieta bile orta sahanın sağ dışında oynuyor. Yani defansif özelliğini de geliştirmiş. Top rakibe geçtiği zaman da en uçtaki Kluivert ve hemen arkasında oynayan Saviola ve Luis Enrique de inanılmaz hücum presi yapıyorlar. Zaten yıllardır Barcelona’yı nasıl bilirsiniz diye sorduklarında, "Öylesine ayağa pas yaparlar ki, hemen hemen topu rakibine hiç vermezler" cevabını alırız.
İşte bunları düşünerek Fatih Terim orta sahayı defansif yöndeki oyuncularla kalabalık tutarak en azından rakibin bu bölgedeki üstünlüğünü ele almak istedi. Nispeten ilk yarıda bunda başarılı oldu. Ama ne kadar doğru düşündüğü ikinci yarıda Hasan Şaş - Sarr değişikliği ile, yani, 4 - 2 - 4’e döndüğünde ortaya çıktı, oyun tamamen Barcelona’nın hakimiyetine çti.
Fatih hoca 70. dakikada önce Christian’ı çıkarıp