Basketbol coachu

27 Ekim 2002


<#comment>Galatasaray’ın Brugge mağlubiyetine, taraftarları kadar en az Altay camiası da üzülmüştür. Çünkü bu maçtan sonra Galatasaray’ı seyircisi de terkedince, yüklü bir hasılat bekleyen ev sahibi ekip hayal kırıklığı yaşadı.
Fatih hoca takımın sistemi ile uğraşmaktan en sonunda çıldıracak. Beynini sadece bunun üstüne yoruyor ve maçlarda sistem üzerinde çok değişiklik yapıyor.
Hemen üç - dört yıl önceye dönelim, Galatasaray’ın ilk on birini küçük çocuklar bile biliyordu. Şimdi ise bir an önce takım kadroları gelsin diye gazeteciler meraklarından çatlıyorlar.
Galatasaray Altay maçına, Brugge maçının ilk yarısındaki sistemle başladı. Sadece Christian hariç, Emre-Almaguer değişikliği de vardı. Daha maçın başında Christian mükemmel ara pasıyla (Sezon başından beri topları bekliyor) ofsayt kokan pozisyonda Cihan’ı topla buluşturdu. Devamında da Balic golü buldu.
13. dakikada Cihan’ın rövaşatası direkten dönerken Altay’a bu pozisyonun devamı beraberlik getirdi. Önce araya atılan topla İbrahim kaleciyle karşıya kaldı, Mondragon çıkardı. Kornerin devamında da gol oldu.
Eski köye yeni adetler geliyor Galatasaray’da. Yedikleri gol Brugge maçındaki ilk golün de

Yazının Devamı

Lorant da kadro dışı!

26 Ekim 2002


<#comment>Allah, Allah. Böyle bir şey ne duydum, ne de gördüm. Eğer yazılanlar doğruysa, - ki doğru herhalde, kimse itiraz etmedi - Lorant’ın izin verdiği Fenerbahçe takımı pazartesi günü birden bire antrenmana çıktı. Futbol takımlarında teknik direktörler program yaparlar, bu sezonluk olur. Ama maç programındaki değişikliklere göre de haftalık programı yaparlar. Bunu da oyuncularına iletirler.
Lorant da bu izin günlerini değerlendirmek, belki de transfer görüşmesi yapmak için Almanya’ya gidiyor. Oyuncular da izine... Bu da çok doğal...
Birden bire hocanın haberi yokken, ani bir kararla pazartesiye antrenman konuyor. Bazı futbolcular evlerinden, bazıları cepten haberdar ediliyor. Belki de İstanbul dışına gidenlere de apar - topar ulaşılıyor ve antrenmana çağrılıyor.
O yetmiyor bir de Adana maçının kaseti seyrediliyor.
Lorant antrenmana salı günü katılıyor. Oyuncular, "Çok ağır idman yaptık, bugün bize bindirme" diyorlar.
Ey sevgili Lorant. Bu kadar olaydan sonra bavulunu alıp gitmediğine şaşırıyorum. Bulmuşsun Apo’yu, Oktay’ı gönderiyorsun. Ama sen de bir günlük de olsa kulüpte kadro dışı kaldın!

Yazının Devamı

Bu oyuna iyi sonuç

24 Ekim 2002


<#comment>Fatih Terim herkesi şaşırtarak değişik bir on bir ile sahaya çıkarken, inandığı ve kendisini Dünya’nın en iyi teknik direktörleri arasına koyan doğru sistemi, yani hücumda 4 - 3 - 3, top rakipteyken, 4 - 3 - 2 - 1’e dönen bir düzen ile başladı. Arka dörtlünün önünde, orta sahanın ortasında Mehmet Polat, sağında Cihan, solunda Ergün.. Forvetteyse, sol çizgide Baliç, sağ çizgide Pinto, ortada da Arif...
Baliç ve Pinto top rakipteyken geriye gelip, orta sahayı kalabalık hale sokuyorlardı. İlk 20 dakikada Galatasaray hedefine ulaştı. Rakibe pozisyon vermezken, kendi hücumlarında da birkaç kanat atağında pozisyon bulmaya çalıştı. Bu dönem Galatasaray’ın sahada olduğu tek bölümdü.
Ama 20. dakikadan sonra Brugge’ün atakları başlayınca, Galatasaray defans dörtlüsü, her nedense birden ofsayt taktiğine başladı ve kalesinde dört tane yüzde yüz pozisyon gördü. Mondragon dördüncü pozisyonda direnemedi ve Galatasaray ilk yarıyı 1 - 0 mağlup kapadı.
İkinci yarı Fatih Terim, Mehmet Polat - şey (Felipe) değişikliğiyle inanılmaz bir riske girdi. Bana göre hatalı değişikliğin problemini Galatasaray yaşamaya başladı. İnanamadım. Bir oyuncu, ancak bu kadar vurdumduymaz

Yazının Devamı

Ölü toplar

21 Ekim 2002


<#comment>Takımların kadroları elimize ulaştığında karşılaşmanın çok mücadeleci ve az pozisyonla geçeceğini tahmin ettik. Çünkü Beşiktaş’ın Sergen dışında yaratıcı ve üretken oyuncusu yoktu sahada. Denizlispor ise çok koşan ve savaşan bir ekipti. Stoperleri dışında, orta sahası da adam markajıyla oynuyordu. Bu yapıdaki iki takım önce birbirini boğmak isteyecek, bulduğu ender pozisyonları da gole çevirmeye çalışacaktı. En önemli silah da duran toplar olacaktı.
Zaten maçın ilk 10 dakikasında yanılmadığımızı anladık. Karşılıklı sertliklerle gelen 6 - 7 ölü top ve üst üste üç sarı kart birden seyrettik. Topu ayağına kim alırsa alsın, başında hemen bir rakip bitiyordu. Paslar isabetli olmuyor, organize ataklar gelişemiyordu. Koca 45 dakikada sadece 20 dakika oyun oldu. Diğer zamanda top ya taçta, ya da faul atışı için dikildiği yerdeydi.
Karşılıklı güç gösterisi içinde iki önemli frikik oldu. İki takım da golleri bu frikiklerden buldu. Denizlispor’un attığı golde Cordoba’nın hem yer tutuşu, hem de barajdaki kararı yanlıştı. Kaleyi cepheden gören bir atışta dörtlü baraj kurdurması anlamsız. Ne gariptir ki, takımdaki diğer arkadaşları da tecrübelerine rağmen onu uyarmadılar.

Yazının Devamı

Arayış sürüyor

20 Ekim 2002


<#comment>Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. Galatasaray bir maç eksiği ve puan farkıyla lider. Fatih hoca geride kalan Avrupa ve Lig maçlarında rakip ve oyunun gidişatına göre, skora göre oyuncu ve sistemi değiştiriyor... Örneğin içerde oynadığı maçlarda 4-2-4 oynayıp, riske giriyor. Bu riskin karşılığında da orta saha üstünlüğünü rakibe veriyor ve pozisyonlar yiyor. Barcelona gibi bir takımla oynarken bile bundan vazgeçmiyor. Dolayısı ile skor olarak geriye düşüyor ve maçı kaybediyor.
Fakat orta sahada üç koşan oyuncu oynattığı zaman da, bu oyuncuların ofansif eksiklikleri yüzünden pozisyon üretmekte zorlanıyor. Bunun işte bütün örneklerini geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi Diyarbakır maçında da gördük. İlk yarıda 3 - 4 tane net kaçırılması zor olan pozisyonları kalesinde gördü. Ama ölü toptan da olsa öne geçmesini de bildi. İlk yarıdaki sistem ve oyun anlayışı, oyuncu kadrosu bıyıktı.
İkinci yarıda ise Fatih hocanın yıllardır inandığı koşan orta saha üçlüsü, göbekte Suat, sağda Batista, sol da Cihan hemen önlerinde Felipe dörtlüsüne döndü. Bu kez Diyarbakır’ın hemen hemen hiç pozisyonu yok ama enteresandır Galatasaray’ın da bir - iki kontratak dışında

Yazının Devamı

RIDVANCA

19 Ekim 2002


<#comment>Fenerbahçe gündemini oluşturan birinci madde

Feyenoord - Fenerbahçe: 1-0 Oğuz - Lorant kavgası
Fenerbahçe - Feyenoord: 0-2 Oğuz - Lorant kavgası
Gaziantep - Fenerbahçe: 3-3 Oğuz Lorant kavgası
Malatya - Fenerbahçe: 2-0 Oğuz Lorant kavgası

Yazının Devamı

Ortega-Lorant

12 Ekim 2002


<#comment>Gelmesi önce hayal denilen Ortega’nın, transferi gerçekleşince, çeşitli görüşler ortaya atılmıştı.
Çok kişi "İyi transfer" derken, bir bölüm de "Yanlış transfer" yorumunu yaptı.
Allah yukarıda, ben de oyunculuğundan dolayı değil, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan, asıl iki kenar ve santrfor alınmasının daha faydalı olacağını düşünenlerdendim. Aynı düşüncem değişmedi.
Belki; Ortega kalitesinde olmasa da, aynı mevkide oynayabilecek, beş tane iyi oyuncusu var Fenerbahçe’nin.
Hatırlarsak; Ortega sezon başında oynatılmayınca veya oyundan çıkarılınca Lorant’a çok saldırıldı. Ancak zaman Lorant’ı haklı çıkardı.
Ortega gibi büyük oyuncular, söylenildiği gibi uyum sorunu yaşamazlar. En azından bu dönemi, kısa bir sürede aşarlar. Afrika’ya da gitseler, uzaya da çıksalar, uyum dönemini çabuk aşarlar.

Yazının Devamı

Ortega resitali

7 Ekim 2002


<#comment>Son üç maçtır çok iyi mücadele ederek taraftarının yeniden güvenini kazanan Fenerbahçe dün sanki İzmir’de değil de, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda gibiydi. Sarı - Lacivertliler takımlarını yalnız bırakmadı ve muhteşem bir Ortega seyretmenin keyfiyle evlerine döndüler.
Uzun yıllardır böyle bir maç görmemiştim. Topu ayağına alan her oyuncu 30 - 40 metre gitti ve pozisyona girdi. Altay Teknik Direktörü Ümit Turmuş ilk yarıda resmen Rus ruleti oynadı. Takımına 4-3-3, zaman zaman da 4-2-4 sistemini uygulattı. Fenerbahçe’nin işini kolaylaştırdı. Öne geçtiler ama galibiyeti koruyamadılar. Hele Ogün’ün Ortega’nın tek pası ile attığı ikinci gol tamamen taktiksel bir hatanın ürünüydü.
Eğer ikinci yarı Ümit Turmuş sistemi değiştirerek orta sahayı kalabalık tutmasa, dün gece Atatürk Stadı’nda tarihe geçecek bir karşılaşma izlerdik.
Teknik Direktör Lorant, Mirkoviç’in sakatlığı nedeniyle doğal olarak yine Johnson’u defansa çekti, Ogün’ü orta sahaya monte etti. Fenerbahçe iyi futbol oynamasa da, oyuncuların istekli ve arzulu futbolları sonuç için yetiyor. Herkes çok koşuyor. Takımın temposu gözle görülür şekilde arttı. Genç oyuncuların da girmesiyle pres gücü çoğaldı. Tüm

Yazının Devamı