Soğuk barıştan soğuk savaşa...

2 Mayıs 2012

Arap Baharı’nın yan etkilerinden biri de İsrail ile Arap komşuları arasında yeni gerginliklere yol açması tehlikesidir.

Bunun ilk örneği Mısır-İsrail cephesinde görülüyor.

Dört kez birbirleriyle savaşan Mısır ve İsrail, 1978’de Enver Sedat’ın cesur girişimi sonunda bir barış anlaşması imzalamıştı. Mısırlı liderin bir suikaste kurban gitmesine neden olan Camp David anlaşması, her şeye rağmen yürürlükte kalabildi.

İki komşu ülke arasındaki barış Sedat’ın halefi olan Hüsnü Mübarek döneminde de devam etti. Ticaretten turizme kadar birçok alanlarda sıkı ilişkiler kuruldu. Camp David anlaşması sayesinde Mısır ABD’den yılda ortalama 2-3 milyar dolarlık yardım alabildi.

Mübarek döneminde Mısır-İsrail sınırı güvenli hale geldi. Ancak bu durum bir “Soğuk Barış”ın ötesine gidemedi...

Hem dost, hem düşman

Geçen yılki halk ayaklanması sonucunda Mübarek’in devrilmesi, mevcut hassas dengeleri sarsmakta gecikmedi.

Yazının Devamı

Arap halklarının ‘uzun’ yürüyüşü

1 Mayıs 2012

“Arap dünyasında diktatörlükler dönemi bitti. Artık dikta rejimine dönüş yok... Ama devrim tamamlandı diyemeyiz. Hedef özgürlüğe barışçı yoldan ulaşmak olmalı. Kendi geleceğimizi kendimiz belirleyeceğiz”...

Bu sözler 2011 Nobel Barış Ödülü’nü alan Yemenli aktivist Tawakkul Karman’a ait. Yemen’deki halk hareketine öncülük eden ve Arap ülkelerinde “Devrimin Anası” adıyla anılan 32 yaşındaki kadın politikacı, CHP’nin hafta sonunda İstanbul’da düzenlediği “Arap Halklarının Demokrasi ve Özgürlük için Yürüyüşü” başlıklı konferansta, halen bu yürüyüşün hangi noktaya geldiğini anlattı.

Tawakkul Karman’ın dediği gibi, Arap devrimi diktatörlükleri yıktı ve yıkmaya devam ediyor. Tunus, Mısır, Libya’da eski rejimler yok: Yemen’de yönetim değişti; Bahreyn hâlâ kaynıyor ve tabii Suriye’de mücadele bütün şiddetiyle devam ediyor.

Ancak devrimin gerçekleştiği ülkelerde dahi, Tawakkul Karman’ın deyişiyle bu süreç tamamlanmış değil. Bu nedenle sürtüşmeler, sıkıntılar yaşanıyor. Her ülke kendi şartlarına uygun bir yol arıyor. Ama bu arada çeşitli güçler devrimi kendi tarafına çekmek peşinde. Bu da farklı beklentilere yol açıyor...

Belirsizlik dönemi

Konferansta çeşitli Arap ülkelerinden gelen

Yazının Devamı

Fazla iddialı...

28 Nisan 2012

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu TBMM’de hükümetin Ortadoğu politikasıyla ilgili ifade ettiği görüşleri, daha önce başka vesilelerle farklı şekillerde dile getirmişti. Ama bu kez düşüncelerini çok daha net ve kesin biçimde ortaya koydu, böylece kendi deyişiyle belirlediği “misyon”a açıklık getirdi.
Konuşmadaki şu çarpıcı cümleleri bir daha okuyalım:
- “Türkiye olarak bundan sonra Ortadoğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz. Bu değişim dalgasının öncüsü olmaya devam edeceğiz... Burada biz bu misyonun gereğini yaptık, yapmaya da devam edeceğiz”...
- “Yeni bir Ortadoğu doğuyor. Bu Ortadoğu’nun sahibi, öncüsü, hizmetkârı olmaya devam edeceğiz... Türkiye bu sesin her yerde savunucusu olacak”...
- “Zihnimizde nasıl yeni bir Türkiye iddiası varsa, yeni bir Ortadoğu iddiası da var”...
- “Yeni Ortadoğu iddiasının temelinde barış düzeni var. Kim ne derse desin, bu düzenin öncüsü de sözcüsü de Türkiye olacaktır”...
* * *

Yazının Devamı

Bahreyn Baharı ne durumda?

27 Nisan 2012

Geçen yılın başlarında Arap Baharı’nın “domino etkisi”ni gösterdiği ülkelerden biri de Bahreyn idi. Kuzey Afrika’daki halk hareketi ilk başarılı sonuçlarını Tunus’ta ve Mısır’da -ve daha sonra Libya’da- sergilerken bunun dalgaları Körfez’e kadar uzandı ve Bahreyn ile Yemen’i de kapladı. Tabii bu arada çok güçlü bir dalga da Suriye’yi vurdu...
Suriye hâlâ fena halde çalkalanıyor. Yemen’de kanlı olaylardan sonra 33 yıllık diktatör Abdullah Salih’in ülkesini terk edip ABD’ye sığınmasından sonra, durum bir nebze yatıştı.
Bahreyn’e gelince... 14 Şubat 2011’de başlayan gösteriler eski hızını kaybetmekle beraber, halk hareketi zaman zaman varlığını hissettiriyor. Örneğin geçen hafta Formula-1 etkinliği sırasında olduğu gibi...
Yani bu ülkede de, nisbi sükznet, krizin son bulduğu ve rejimin tehlikeyi atlattığı anlamına gelmiyor.
* * *
Bahreyn’de durum ilk bakışta görünenden çok daha karışık. Dolaysıyla bu ülkedeki gelişmeleri, kendi özellikleri çerçevesinde değerlendirmek lazım.
Bahreyn toplam 750 km karelik bir alana yayılmış irili ufaklı 35 ada üzerinde kurulan 41 yıllık bir devlet. İlginç bir özelliği de, 1.2 milyondan ibaret olan nüfusunun yüzde 54’ünün yabancı, ve

Yazının Devamı

Şimdi de Irak krizi

25 Nisan 2012

Suriye yetmezmiş gibi, şimdi Irak da eklendi... Bütün dikkatlerin Suriye üzerinde toplandığı bir ortamda, Irak yeni bir kriz odağı oluyor. Özellikle Türkiye için...
Irak’ta olanlara kısaca göz atalım.
ABD’nin geçen yılın bitiminde Irak’tan çekilmesinden sonra, ülke savaş ve işgalin enkazından kalkıp toparlanacağına, bir iç kavga ve istikrarsızlık dönemine girdi. Bağdat ve diğer birçok kentte bombalı saldırılar birbirini izledi, can ve mal güvenliği ortadan kalktı. En kötüsü, bu çatışmalar giderek mezhepsel boyutlara bürünmeye başladı.
Başbakan Nuri el Maliki ve hükümeti bu kanlı olayları durduramadı. Şii Başbakan otoritesini aşırı biçimde kendi tercihleri lehinde kullandı. Bu ise Sünnileri, Kürtleri öfkelendirdi. Özellikle Maliki’nin, Sünni olan cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi’ye karşı cephe alması krizi kızıştırdı. Sonuçta El Haşimi Bağdat’ı terk edip Erbil’e sığındı.
Irak bu şekilde mezhepsel, etnik ve bölgesel ayrışmaya -hatta ciddi bir bölünmeye- doğru giderken, El Maliki Suriye’de Esad rejimine arka çıkmaktan ve İran’la sıkı işbirliği kurmaktan da geri kalmadı.
Bu hafta El Maliki’nin Tahran’a gidip Ayetullah Hamaney dahil, İran liderleriyle görüşmesi ve

Yazının Devamı

Sarkozy veya Hollande, ne fark eder?

24 Nisan 2012

Sonuç anketlerin öngördüğü gibi gerçekleşti: Fransa’daki başkanlık seçimlerinin ilk turundan Sosyalist François Hollande birinci, “Gaulist” Nicolas Sarkozy ikinci çıktı. Dolayısıyla -gene beklendiği gibi- iki hafta sonra yapılacak olan ikinci turda finalist iki rakip aday yarışacak. Ya Hollande kazanacak ya da Sarkozy...
Önce konuyu Türkiye açısından ele alalım: Bizim için ne fark edecek?
Aslında bu soruyu birçok Fransız, Fransa’nın geleceği için de soruyor.
Ama Türkiye -ve de Fransa’da yaşayan Türkler- için esas soru, direkt bizi ilgilendiren konularda, Sarkozy ile Hollande arasında, önemli bir tutum farkı olup olmadığıdır.
Açıkçası pek yok.
* * *
Ermeni soykırımı inkâr yasası etrafındaki tartışmalarda ikisinin de aynı görüşte oldukları, hatta Ermeni kökenli seçmenlere şirin görünme yarışına giriştikleri açıkça görüldü.

Yazının Devamı

Ortadoğu’da ‘mümkünün sınırları’

20 Nisan 2012

Türkiye’nin son yıllarda Ortadoğu’da bir “bölgesel güç” olarak ortaya çıktığı, herkesçe kabul edilen bir gerçek.
Türkiye’nin bu duruma erişmesinde çeşitli faktörler rol oynuyor. Ülkenin siyasal istikrara kavuşması, ekonomik potansiyelinin büyümesi ve daha aktif bir dış politika izlenmesi bunların başında geliyor. Kuşkusuz AK Parti iktidarının -kısmen kendi ideolojik eğilimlerinden dolayı- bölge ülkelerine büyük yakınlık duymasının ve liderlik rolünü üstlenmek istemesinin de bunda geniş payı var.
Türkiye bu nitelikleriyle gerçekten Ortadoğu’da söz sahibi olan ve etkisini hissettiren bir güç olmayı başarmıştır. Ama bu kapasitenin sınırları nedir? Hükümetin belirlediği hedeflerle ülkenin halihazırdaki olanakları arasında bir uyum var mı?
Ülkemizin önde gelen düşünce kuruluşlarından Ankara merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK)’nun yayınladığı bir rapor, bu soruyu yanıtlamayı amaçlıyor.
“Türkiye’nin Ortadoğu’daki Güç Kapasitesi: Mümkünün Sınırları” başlıklı rapor, Türkiye’nin bölgesel stratejileri ile ilgili siyasal ve ekonomik yetenek ve olanaklarını derinlemesine ve objektif olarak inceliyor.
Raporda tespit edilen yetersizliklerin ışığında varılan

Yazının Devamı

Obama’nın ‘Arka Koltuk’ stratejisi

18 Nisan 2012

Boston Üniversitesi ABD’nin en köklü ve seçkin eğitim kurumlarından biridir. Tarihi Boston kentinde 1839 yılında kurulan bu üniversitenin 17 fakülte ve bölümünde halen 31 bin öğrenci okumakta ve 4 bin öğretim üyesi çalışmaktadır.
Bu üniversite her zaman yabancı öğrenciler için bir cazibe odağı olmuştur. Şu sırada Boston Üniversitesi’nde 139 ülkeden 5464 yabancı genç okuyor.
Türk öğrencilerin de rağbet ettiği Boston Üniversitesi’nden günümüze dek mezun olanların sayısı 500’ü buluyor. Aralarında çeşitli sektörlerde çalışan önemli isimler de var.
Bunlardan biri olan Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı-Dinçer, önceki akşam Hilton Oteli’nde, Boston Üniversitesi’nin iki değerli profesörünün düzenlediği “2012 ABD Başkanlık Seçimlerinin Küresel İlişkilere Etkileri” konulu konferansına ev sahipliği yaptı.
Eski mezunların da katıldığı bu toplantıda, üniversitenin Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Virginia Sapiro ile Siyaset Bölümü Başkanı Prof. Graham Wilson, seçim ortamındaki ABD’nin halen karşılaştığı sorunlar ve bunların adayların tutumuna yansımaları üzerinde analizlerini sundular.
* * *
Genelde ABD’deki seçimlerde belirleyici faktör ekonomidir. Ciddi bir mali

Yazının Devamı