Boston Üniversitesi ABD’nin en köklü ve seçkin eğitim kurumlarından biridir. Tarihi Boston kentinde 1839 yılında kurulan bu üniversitenin 17 fakülte ve bölümünde halen 31 bin öğrenci okumakta ve 4 bin öğretim üyesi çalışmaktadır.
Bu üniversite her zaman yabancı öğrenciler için bir cazibe odağı olmuştur. Şu sırada Boston Üniversitesi’nde 139 ülkeden 5464 yabancı genç okuyor.
Türk öğrencilerin de rağbet ettiği Boston Üniversitesi’nden günümüze dek mezun olanların sayısı 500’ü buluyor. Aralarında çeşitli sektörlerde çalışan önemli isimler de var.
Bunlardan biri olan Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı-Dinçer, önceki akşam Hilton Oteli’nde, Boston Üniversitesi’nin iki değerli profesörünün düzenlediği “2012 ABD Başkanlık Seçimlerinin Küresel İlişkilere Etkileri” konulu konferansına ev sahipliği yaptı.
Eski mezunların da katıldığı bu toplantıda, üniversitenin Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Virginia Sapiro ile Siyaset Bölümü Başkanı Prof. Graham Wilson, seçim ortamındaki ABD’nin halen karşılaştığı sorunlar ve bunların adayların tutumuna yansımaları üzerinde analizlerini sundular.
* * *
Genelde ABD’deki seçimlerde belirleyici faktör ekonomidir. Ciddi bir mali krizin ardından, bu yılki seçimlerde dikkatlerin ve tartışmaların ekonomik sorunlar üzerinde odaklanması doğal.
Prof. Sapiro’nun deyişiyle ABD ekonomisinin şimdiki durumu Başkan Obama için “hem iyi, hem kötü haber. İyi haber, ekonomide son aylarda görülen toparlanma ve özellikle işsizlikteki gerileme trendidir. Kötü haber ise, işsizlik oranının hâlâ yüksek olmasıdır.”
Yapılan son anketler, ABD ekonomisinin düzelme eğiliminin Obama’nın şansını arttırmakta olduğunu gösteriyor. Özellikle orta sınıf ve kadınlar arasında Obama’nın popülaritesi yükseliyor.
Ancak Prof. Sapiro, deneyimli bir politikacı olan Cumhuriyetçilerin olası adayı Mitt Romney’in gücünün ve şansının da gözardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Kendisiyle sohbetimizde Obama’nın gene son nabız yoklamalarına göre bir hayli ilerde gösterilmesine ne diyeceğini sorduğumuzda yanıtı “ben her şeye rağmen Obama için bahse girmem” şeklinde oldu...
Konuşmasında daha çok dış politika sorunları üzerinde duran Prof. Wilson ise, bu konunun Obama’nın güçlü yanını oluşturduğunu belirtti. Onun deyişiyle Obama dış ilişkilerde “ölçülü, dengeli, akılcı” bir yol izledi. Selefi George W. Bush’un aksine, tek yanlı müdahalelerden uzak durdu.
Gerçekten Obama geçen seçim kampanyasında verdiği sözü tutarak Amerikan kuvvetlerinin Irak’tan çekilmesini gerçekleştirdi, Afganistan için de bir çekilme planı ve takvimi ortaya koydu.
Prof. Wilson Amerikan halkının “Arap Baharı” konusunda “fazla heyecan duymadığını”, demokrasiye önem verdiği halde Ortadoğu’daki olaylara, belirsizlikler nedeniyle bulaşmamayı yeğlediğini belirtti.
* * *
Aslında Obama’nın tutumu da bu doğrultuda. Özellikle İran ve Suriye konusunda izlediği temkinli politika bunu gösteriyor.
İran krizinde Obama diplomasi seçeneğine öncelik verirken, İsrail’in askeri bir harekâta girişmemesi için baskı altında tutuyor.
Suriye meselesinde ABD Başkanı Esad’a karşı kesin bir tavır almakla beraber, askeri opsiyonu dışlayarak uluslararası diplomatik girişimleri destekliyor.
Obama’nın bu tutumu Prof. Wilson’un ona atfettiği özelliklerden kaynaklandığı gibi, bunda “seçim kaygıları”nın da rol oynadığı kuşkusuz.
Herhalde çok zorlayıcı bir sebep çıkmadıkça, Obama’nın seçimlerin yapılacağı kasım ayına, hatta yeni başkanın fiilen görevine başlayacağı Ocak 2013’e kadar ABD dış politikasını “arka koltuktan” yönlendirmeyi ve temkinli davranmayı tercih edeceğini söyleyebiliriz.