İran nükleer krizi zamana bırakıldı

17 Nisan 2012

Ne daha fazla, ne daha eksik... Hafta sonu İstanbul’da İran nükleer sorunu konusunda yapılan görüşmelerden çıkan sonuç, tam beklendiği gibi oldu: Taraflar, yani İran ile P5+1 grubu, yeni bir müzakere süreci başlatmak konusunda mutabakata vardı.
Yetkililer 10 saat süren görüşmeleri “yararlı ve yapıcı” olarak nitelendirdiler. Gerçi bu toplantıda sorunun içeriğine ve özüne girilmedi, daha çok bundan sonraki süreçle ilgili yöntem ve prensipler konuşuldu. Ama önemli olan, tarafların bu süreci başlatmak kararlılığını göstermeleriydi. Tersini düşünürsek, daha işin başında böyle bir irade olmasaydı ve görüşmeler kesilseydi, şu anda bu kriz ciddi bir gerginlik, hatta bir çatışma tehlikesini yaratmış olacaktı.
İstanbul “uvertürü”
Bu bakımdan İstanbul, yeni bir sürecin “uvertürü” olarak kayda geçmiş oldu.
Sürecin devamı, 23 Mayıs’ta Bağdat’ta düzenlenmesine karar verilen toplantı ile sağlanacak. Dokuz yıldır gündemde bulanan bu meselenin öyle birkaç “celse”de halledilmesi söz konusu değil elbet. İstanbul buluşması tarafların işi zamana bırakmak eğiliminde olduklarını gösterdi.
İran bu zamanı, kendi nükleer programını geliştirmek için kullanacak. Tahran’ın beklentisi, bu arada

Yazının Devamı

Diplomatlar konuştukça...

14 Nisan 2012

Bugün İstanbul’da P5+1 grubu ile İran arasında yapılacak toplantı için uzmanlar İran krizinin halli için “son diplomatik şans” diyorlar.
Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Sarayı’ndaki ilk görüşmeler iyi giderse bu “yeni bir sürecin başlangıcı” olabilir.
Her halükârda, İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ile Almanya’nın, uzun bir aradan sonra müzakere masasına oturmaları, cesaret verici bir gelişme.
Bu konuda daha önceki toplantı Ocak 2011’de gene İstanbul’da yapılmış, sonuç alınamayınca herkes kendi yoluna gitmişti. Aradaki 15 ay içinde İran kendi nükleer programını geliştirmeye devam etmiş, Batılılar da İran’a karşı ekonomik yaptırımlarını ve baskılarını artırmıştır.
Aslında tarafların bu sorunu çözmek için yeniden bir araya gelme kararını vermeleri ve bu arada İstanbul’u da toplantı yeri olarak seçmeleri- hiç de kolay olmadı. Ama nihayet şartlar onları oturup konuşmaya zorladı.
- İran’ı P5+1 grubu ile masaya oturmaya sevk eden başlıca neden kuşkusuz uluslararası toplumun Tahran üzerinde artan ekonomik ve siyasal baskılarıdır. Özellikle ticari ve mali yaptırımlar artık İran’ın ekonomisi ve halkın günlük yaşamı üzerinde olumsuz etkilerini iyice

Yazının Devamı

Ateşkes sonrası...

13 Nisan 2012

Suriye’de dün sabah ateşkesin yürürlüğe girmesiyle birlikte sorulan soru, bunun kalıcı olup olmayacağıdır. Bunu, yanıtlanması aynı derecede zor bir dizi soru izliyor: Annan Planı’nın diğer maddeleri uygulanabilecek mi? Bu plan çökerse ne olacak? Diğer alternatifler nedir?.. Ve bütün bu bilinmeyenler veya belirsizlikler arasında, Türkiye nerede duruyor?
Ateşkesten başlayalım. Esad rejiminin baştaki itirazlarına rağmen silahları susturmaya razı olması -Rusya’nın dahil- dış güçlerin baskıları gibi sebeplerle de olsa önemli bir gelişme...
Annan Planı’nın diğer maddelerinin uygulanması için, ateşkesin kalıcı olması şart. Oysa bu ateşkes de pamuk ipliğine bağlı. Bunun yürürlükte kalması için direnişçilerin de silahları susturması gerek. Oysa direnişçiler bir komutanlık altında homojen ve disiplinli bir grup değiller. Bu cepheden gelebilecek ufak bir provokasyon dahi, Esad’a gene amansız bombardımanlarını başlatma fırsatını verebilir.
* * *
Annan Planı şu anda ölü sayılmasa da, canlı kalma ihtimali de pek yüksek değil. Türkiye daha baştan buna “ölü doğmuş” nazarıyla baktı. Buna karşılık Rusya ve Çin bu planı en uygun seçenek olarak görüyor. Batılılar da Esad’a pek güvenmemekle

Yazının Devamı

Çin’le “balayı”...

11 Nisan 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin ziyaretine geniş yer veren Çin TV kanallarından birine göre iki ülke arasındaki “flört dönemi bitti”; dolayısıyla taraflar şimdi bağlarını daha güçlü bir zemine oturtmalı... Beijing’deki bir gazete ise ilişkilerin artık “balayı dönemine girdiğini” öne sürüyor...
İster “flört” ister “balayı” deyin; Türkiye ile Çin’in birlikteliklerini epey ilerlettikleri ve bunu daha da ilerletmeye kararlı oldukları bir gerçek.
Karşılıklı diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1971’den bu yana iki ülke arasındaki ilişkilerde görülen gelişmenin bir özelliği de, geniş bir alana yayılmasıdır. Tabii ticaret başından beri itici güç olmuştur; ama özellikle son yıllarda ilişkiler siyasetten savunmaya, turizmden kültüre kadar birçok alanı kapsamaya başladı. Ekonomik alandaki faaliyet de artık sadece ticaret değil. Başbakan’ın ziyaretinde öne çıkan nükleer enerji ve teknolojide işbirliği, bu yeni alanların başında yer alıyor.
* * *
Ankara ve Beijing’in ilişkilerini hızla genişletme ve geliştirme hedefinin kendi genel politikalarının öncelikleri arasında yer almasının nedenleri vardır.
- Türkiye için bu hedef, benimsediği “çok boyutlu dış politika” konseptinin ve

Yazının Devamı

Çin’le ilişkilerde Uygur faktörü

10 Nisan 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 günlük Çin ziyaretine, Şincan Uygur Özel Bölgesi’nden başlaması, buranın yol üstünde bir uğrak yeri olmasının ötesinde, siyasal ve duygusal bir anlam taşıyor.

Bu bir Türk Başbakan’ın, Uygur Türklerinin ata yurdu olan topraklara gerçekleştirdiği ilk ziyarettir. Bölgenin başkenti Urumçi’de halkın gösterdiği sıcak ilgi ve sevgi, karşılıklı olarak duyulan yakınlığın bir göstergesi.

Bu yakınlık, çok eskilere giden tarihi ve kültürel bağlardan kaynaklanıyor. Büyük coğrafi mesafe ve farklı siyasal ortam bu duyguları zayıflatmamıştır.

Yakın geçmişte Şincan bölgesinde Uygurlarla Çinli Hunlar arasında çıkan çatışmalar ve Beijing’deki merkezi hükümetin izlediği sindirici politika, Türkiye ile Çin arasında uyuşmazlığa ve gerginliğe yol açmıştı. Şimdi bu sıkıntılar geride kalmış bulunuyor ve iki taraf da, Uygur bölgesine bir “dostluk ve işbirliği köprüsü” olarak bakıyor.

Bölge artık eskiden olduğu gibi Türklerin ziyaret edemediği kapalı bir ülke değil. Aksine şimdi Türkiye ile yeni ulaşım hatları açılıyor, işadamları, ziyaretçiler buralara gelmeye teşvik ediliyor.

Türkiye için de bu bölge yatırım yapılabi- lecek, ekonomik ve teknolojik işbirliği kurabilecek bir

Yazının Devamı

Bosna’dan çıkarılacak dersler...

7 Nisan 2012

Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’nın ana caddesinde bir konser... Caddenin ortasında dizilmiş 11.541 kırmızı sandalye boş bırakılmış...
Bu caddede başlayan silahlı saldırılarda ve sonra kente yayılan çatışmalarda ölen 11.541 kişinin anısına...
Bu buruk konser, dün Bosna’da kanlı olayların başladığı tarihin 20. yıldönümü münasebetiyle başkentte düzenlenen çeşitli etkinliklerin muhakkak ki en çarpıcısıydı...
Saraybosna’da olanlar, Bosna’da 6 Nisan 1992’de başlayan ve üç yıldan fazla süren büyük insanlık dramının sadece bir parçasıydı.
Ülkenin bağımsızlığa kavuşmasından hemen sonra, Sırpların buna karşı çıkarak mozaik nüfusun diğer unsurlarını oluşturan Müslümanlara ve Hırvatlara saldırması, 100 binden fazla kişinin ölmesine, 3 milyona yakın insanın da göç etmesine yol açan acımasız iç savaşı tetiklemişti...
Bu facianın 20. yıldönümünde, o günleri yaşamış olanlar, şimdi kendilerini birdenbire böyle bir kardeş kavgasının içinde nasıl bulduklarını anlamaya çalışıyorlar, böyle bir felaketin bir daha tekrarlanmaması dileğinde bulunuyorlar. Ne Bosna’da, ne de başka bir ülkede...

Yazının Devamı

İran’la mesafe neden açılıyor?

6 Nisan 2012

İran yetkililerinin Türk dış politikasını eleştirmeleri, yeni bir olay değil. Ama son günlerde Tahran’dan Türkiye’ye karşı peş peşe yükselen çatlak sesler, eleştirilerin ötesinde, ağır suçlama, hatta tehdit boyutlarını aldı. Hem de Başbakan Erdoğan’ın İran’a yaptığı ve başarılı diye nitelenen- resmi ziyaretinin hemen ardından...
Bu kampanyanın odağındaki konu, Suriye krizidir. Tahran “Suriye Halkının Dostları” konferansının İstanbul’da yapılmasına çok bozuldu anlaşılan... Güdümlü İran gazetelerinin bu vesile ile yazdıklarının yanı sıra, İranlı yetkililer ağır ifadelerle Türkiye’yi hedef aldılar.
İran Meclisi Başkanı Ali Laricani, İstanbul’un ev sahipliği yaptığı ülkeler grubunu “Suriye’nin Düşmanları” diye nitelendirdi ve Türkiye’nin de bu girişimi ile İsrail’e hizmet ettiğini ileri sürdü.
Daha vahimi, İran’ın Birleşmiş Milletler’deki Büyükelçisi Beşar Caferi, Türk hükümetinin Esad’a karşı izlediği politikanın “bu ülke tarafından bir savaş ilanı olduğunu” iddia etti...
İranlıların Türkiye’ye karşı kampanyada işledikleri diğer konu, nükleer kriz ile ilgili. Bu sorunun ele alınacağı uluslararası toplantının 13 Nisan’da İstanbul’da yapılmasının beklendiği bir anda,

Yazının Devamı

Annan’dan umut var mı?

4 Nisan 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Ankara’da AK Parti Meclis grubundaki konuşmasının Suriye ile ilgili bölümü, hükümetin Esad rejimine karşı net duruşunu bir kez daha ortaya koydu.
Açıkçası Ankara “Esad’sız bir Suriye” istiyor. Şam diktatörüne artık hiç güvenmiyor. Beşar Esad’ı muhatap alıp kendisiyle görüşenlerin çabalarından hiçbir sonuç beklemiyor. Bunun sadece Esad’a zaman kazandırdığına ve daha çok kan dökülmesine yol açtığına inanıyor.
Aslında bu, Erdoğan hükümetinin aylardan beri savunduğu politikanın özünü oluşturuyor. Başbakan’ın İstanbul’daki “Suriye Halkının Dostları” konferansındaki ve dün de Meclis grubundaki konuşmaları, bu tutumu net biçimde teyit etmiştir. Hem de, BM ve Arap Birliği özel temsilcisi Kofi Annan’ın Suriye misyonunu yürüttüğü en kritik noktasında...
Aralarında Rusya’nın ve hatta İran’ın da içinde bulunduğu geniş bir uluslararası topluluğun desteğiyle temaslarını sürdüren eski BM Genel Sekreteri’nin Esad’a verdiği ultimatum, şimdilik işe yaramış görünüyor. Şam, 10 Nisan’a kadar tanklarını ve ağır silahlarını kentlerden çekmeyi ve Annan’ın 6 maddelik planının diğer şartlarını da yerine getirmeyi taahhüt etmiş görünüyor. Şimdi bir BM heyeti bu

Yazının Devamı