Arap Baharı’nın yan etkilerinden biri de İsrail ile Arap komşuları arasında yeni gerginliklere yol açması tehlikesidir.
Bunun ilk örneği Mısır-İsrail cephesinde görülüyor.
Dört kez birbirleriyle savaşan Mısır ve İsrail, 1978’de Enver Sedat’ın cesur girişimi sonunda bir barış anlaşması imzalamıştı. Mısırlı liderin bir suikaste kurban gitmesine neden olan Camp David anlaşması, her şeye rağmen yürürlükte kalabildi.
İki komşu ülke arasındaki barış Sedat’ın halefi olan Hüsnü Mübarek döneminde de devam etti. Ticaretten turizme kadar birçok alanlarda sıkı ilişkiler kuruldu. Camp David anlaşması sayesinde Mısır ABD’den yılda ortalama 2-3 milyar dolarlık yardım alabildi.
Mübarek döneminde Mısır-İsrail sınırı güvenli hale geldi. Ancak bu durum bir “Soğuk Barış”ın ötesine gidemedi...
Hem dost, hem düşman
Geçen yılki halk ayaklanması sonucunda Mübarek’in devrilmesi, mevcut hassas dengeleri sarsmakta gecikmedi.
İsrail açısından Mübarek’in düşmesi büyük şok oldu. İsrailliler devrilen rejimin yerini almasına muhakkak güzü ile bakılan İslamcı kesimin, ilişkileri eskisi gibi sürdürmek istemeyeceği endişesine kapıldılar.
Mısır’da devrim sonrasında taşlar henüz tam oturmuş değil. Mecliste İslamcılar (Müslüman Kardeşler ve Selefiler) hâkim durumdalar. Bu ayki başkanlık seçimlerinden sonra Geçici Askeri Konsey çekilecek.
Yeni cumhurbaşkanının İsrail’e karşı politikasının ne olacağı meçhul, ama her halükarda bu politikanın geçmiştekinden farklı olacağı muhakkak. Liberal eğilimli güçlü aday (eski Dışişleri Bakanı ve Arap Birliği genel sekreteri) Amr Musa dahi önceki günkü bir demecinde, iktidara gelirse Camp David anlaşmasını iptal edeceğini açıkladı...
Bu konu şimdi Mısır’da siyasi çevrelerin gündeminde. Bu da İsrail’i tedirgin ediyor. Nitekim İsrail Genelkurmay Başkanı, Mısır’la sınır bölgesinde 30 bin kişilik bir askeri güç konuşlandırmak planından söz etti...
İki ülkenin “Soğuk Barış”tan “Soğuk Savaşa” doğru gitmekte olduğunu gösteren başka gelişmeler de var. Son zamanlarda Mısır-İsrail doğalgaz boru hattı birkaç kez sabotaja hedef oldu. Ve geçen hafta Mısır gaz şirketi, İsrail ile olan ikili anlaşmayı iptal etme kararını açıkladı. Gerçi bu kararın “ticari nedenler”le alındığı söylendi; ama bunun bir “siyasal arka planı”nın bulunduğu da açık...
Kısacası İsrail artık en önemli Arap komşusu olan Mısır’ı kaybediyor. Aradaki soğukluğun nereye kadar gideceği belli olmasa bile, bu yeni durum İsrail’i zora sokacağı ve bölgede yeni gerginliklere yol açacağı muhakkak.
Ne savaş, ne barış
Arap Baharı İsrail’i Suriye cephesinde de güç duruma düşürdü.
Aslında Suriye ile İsrail (Mısır ve Ürdün ile olan durumun aksine) hâlâ resmen savaş halindeler. Golan meselesi halledilmediği için, aralarında barış anlaşması yok.
Esad döneminde bu “ne savaş, ne barış” durumu devam etti. Esad’ın devrilmesi halinde bu statüko’nun sürüp sürmeyeceği meçhul.
İsrail hükümeti Suriye’de başından beri olup bitenlere seyirci kalmayı ve çatışmalara bulaşmamayı tercih etti. İsrail yetkilileri bu konuda beyanda bulunmaktan dahi çekiniyorlar. Ama özel konuşmalarında Esad’dan sonra gelecek yönetimin “İsrail için daha tehlikeli” olabileceğini de söylüyorlar.
Uzun lafın kısası: Arap Baharı bölgede çok şey değiştirmeye namzet. İsrail’in daha izole olacağı ve sıkışacağı bir ortamda, yeni gerginliklerin ve sürtüşmelerin yaşanması kaçınılmaz görünüyor.