Bitmeyen görüşmeler

5 Nisan 2011

Ortadoğu’daki sıcak olaylar arasında, Kıbrıs sorunu adeta unutuldu gitti. Bunu yadırgamamak lazım, çünkü Kıbrıs’ta sorunun çözümü bağlamında yeni bir şey yok. İki yıl önce başlayan “doğrudan müzakereler” hâlâ devam ediyor; ama bu da o kadar rutin bir hal aldı ki, artık bırakın Türkiye’de, Kıbrıs’ın iki kesiminde bile bu görüşmeler medyaya pek yansımıyor.
Peki, bu süreç böyle sonsuza kadar mı devam edecek? Tarafların “artık buraya kadar” deyip masadan kalkması ihtimali var mı? Kıbrıs Rum kesiminde mayısta, Türkiye’de haziranda yapılacak genel seçimler nedeniyle görüşmelere ara verilecek mi?
Geçen hafta sonu, Uluslararası Kriz Grubu (ICG) yöneticilerinin İstanbul’da yaptığı bir toplantıya katılan Kıbrıs Rum Baş Müzakerecisi Yorgo Yakovu ile son gelişmeleri konuşmak fırsatını bulduk.
Hemen belirtelim ki, eski Dışişleri Bakanı olan Yakovu’nun böyle bir toplantı için de olsa Türkiye’ye gelmiş olması önemli bir olay. Bu kendisine İstanbul’da yabancıların yanı sına Türklerle de görüşmek fırsatını sağladı.
Aslında Türklerle (Türkiyelileri kastediyoruz) Kıbrıslı Rumların gayriresmi bir ortamda da olsa bir araya gelip görüş alışverişinde bulunmasında yarar vardır.

Ümit var

Yazının Devamı

Libya ikilemi

2 Nisan 2011

Libya’ya karşı Koalisyon güçlerinin giriştiği hava harekâtı BM Güvenlik Konseyi kararının öngördüğü sınırları aşıyor mu? Esas amaç Kaddafi rejimini devirmek mi? İsyancılara aktif destek sağlamak için silah yardımı da yapılacak mı?
Halen Libya ile ilgilenen bütün başkentlerde bu sorular tartışılıyor.
Libya’daki halk hareketinin, Tunus’taki ve Mısır’daki gibi kısa zamanda rejimin devrilmesiyle sonuçlanmayacağı başından beri belliydi. Libya’da bir yandan isyancıların Bingazi merkez olmak üzere Doğu bölgesine hâkim olması, diğer yandan da Albay Kaddafi’nin iktidarda tutunmak için bütün güçlerini seferber etmesi, ülkeyi bir iç savaşa sürükledi.
Libya’daki olayı, Tunus ve Mısır’dakinden farklı bir yöne sevk eden bir faktör de, uluslararası camianın askeri bir müdahalede bulunmasıdır. Bu, Libya krizinin daha karmaşık ve çelişkili bir şekil almasına yol açmış bulunuyor.
* * *
Uluslararası toplumu ve özellikle NATO’yu ciddi bir ikilemle karşı karşıya bırakan başlıca çelişkiler şöyle:
- BM Güvenlik Konseyi’nin Kaddafi’nin kendi halkına karşı şiddet kullanmasını önlemek gerekçesiyle aldığı karar, “sivilleri korumak” amaçlı bir “uçuşa yasak bölge”nin kurulmasını öngörüyor.

Yazının Devamı

Yeni Ermeni yaklaşımı

1 Nisan 2011

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Nobel’e aday gösterilen ekonomist Daron Acemoğlu’nu OECD’ye büyükelçi olarak atamaya hazırlandığına ilişkin açıklaması, Türkiye’nin farklı ırk ve donelere mensup vatandaşlarına karşı tutumundaki olumlu bir değişikliği gösteriyor.
ABD’nin ünlü Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde öğretim üyesi olan İstanbul doğumlu 44 yaşındaki Prof. Acemoğlu, halen içinde bulunduğu yoğun akademik çalışmaları nedeniyle hemen yanıtlayamadığı bu teklifi yakında kabul ederse, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Ermeni (ve “gayrimüslim”) vatandaş, büyükelçi olarak bir dış görev üstlenmiş olacaktır.
Dışişleri Bakanı, bu atama kararının “ehliyet esas alınarak” yapıldığını söyledi. Atamayı onaylayan Başbakan da, hükümetin, “vatandaşın etnik kökenine bakmadan hareket ettiğini” belirtti.
Bu kararın Prof. Acemoğlu’nun üstün nitelikleri göz önünde bulundurularak alındığı kesin. Ancak bunun resmi devlet görevleri ile ilgili eski zihniyette ve uygulamada önemli bir değişiklik olduğunu da belirtmek gerek. Bu atama, iktidarın bir süreden beri farklı din kökenli vatandaşlara (yani “gayrimüslim”lere) karşı benimsediği akılcı ve cesur yaklaşımının yeni bir göstergesidir.

Yazının Devamı

Wilton Park’ta Türk imajına düşen gölge

30 Mart 2011

Wilton Park, uluslararası meseleler üzerine düzenlediği toplantılarıyla tanınan, prestijli bir İngiliz düşünce kuruluşudur.
İngiltere’nin güneyindeki Sussex bölgesinde, 16. yüzyıldan kalma bir malikanede faaliyetini sürdüren Wilton Park, her yıl Avrupa başta olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerinden önde gelen siyaset adamlarını, diplomatları, akademisyenleri, yazarları bir araya getirir. Katılımcılar, tarihi köşkün huzur verici havası içinde, güncel sorunları serbestçe tartışırlar ve fikir üretmeye çalışırlar.
Bizim de daha önce toplantılarına birkaç kez katıldığımız Wilton Park bu kez gündemine Türkiye’yi almaya ve konferansını İstanbul’da yapmaya karar verdi.
Hafta sonu gerçekleşen “Günümüz Dünyasında Türkiye’nin Açılım Politikaları” başlıklı iki günlük konferansta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve İngiltere Devlet Bakanı Lord Howell başta olmak üzere, birçok önemli katılımcı, Türk dış politikasındaki yeni yönelişleri ve gelişmeleri enine boyuna irdelediler.
Wilton Park’ın Sussex’teki mekânından çıkıp yabancı katılımcıları, Türk meslektaşlarıyla buluşturmak üzere İstanbul’a gelmesi, anlamlı bir davranış. Bu, yabancı konuklara Türkiye ile ilgili tartıştıkları

Yazının Devamı

Fırsat mı sıkıntı mı?

29 Mart 2011

Prensip olarak Türkiye’nin Arap dünyasındaki değişim akımı ile ilgili tavrı açıktır: Ankara halk hareketlerini destekliyor, gösterilerde dile getirilen talep ve beklentilerin yerine getirilmesini istiyor. Türk liderler bu alanda kendi deneyimlerini bölge ülkeleriyle paylaşmaya ve onlara yardım etmeye hazır olduklarını belirtiyorlar.
İlk bakışta Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeler, bu bölgede aktif roller üstlenmeye hevesli Türk diplomasisi için yeni fırsatlar yaratıyor. Gerçekten Arap dünyası büyük bir transformasyona sahne olurken, Türkiye’nin “düzen kurucu” bir bölgesel güç olarak devreye girmesi şansı da artıyor.
Örneğin, Mısır’da Mübarek rejiminin devrilmesinden sonra, Türkiye Kahire’deki yeni yönetimle direkt üst düzey temas kuran ilk ülke oldu. Cumhurbaşkanı Gül ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kahire’de askeri yöneticilerle olduğu gibi muhalefet lideriyle de, bu geçiş döneminde neler yapılması gerektiği konusunda görüş ve tavsiyelerini paylaştılar.
Mısır’la yeni bir işbirliğinin kurulmasını kolaylaştıran faktör, Ankara’nın Kahire’deki halk ayaklanmasını desteklemesi ve Başbakan’ın tam zamanında Hüsnü Mübarek’e (Tahrir Meydanı’nda yankılanan) “artık

Yazının Devamı

Karışmalı mı, karışmamalı mı?

25 Mart 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere hükümet yetkilileri son günlerde her fırsatta Arap dünyasında değişimin, dış müdahaleler olmadan, bizzat kendi halkları tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Hafta başında partisinin grup toplantısındaki konuşmasında “bölgemizde tarih yazılıyor” diyen Başbakan, dönüşümün her ülkenin kendi iç dinamikleri ile yapılmasının önemine işaret etti.
Tunus ve Mısır’daki gelişmeler, bunun olumlu örneklerini oluşturuyor. Bu iki ülkede de değişim -yani yıllanmış diktatörlüklerin devrilmesi- hiçbir dış müdahale olmadan ve fazla kan dökülmeden, halk hareketleri sayesinde gerçekleşti.
Ne yazık ki, bölgedeki halk hareketlerinin “domino etkisi”, Tunus ve Mısır’daki gibi olmadı. Libya’da Muammer Kaddafi’nin halkın ayaklanan kesimine karşı aldığı tavır bir iç savaşa ve bu da uluslararası camianın müdahalesine yol açtı.
Aynı şekilde, Yemen’de ve Bahreyn’de mevcut diktatörlükler halkın sesini dinlemek yerine, sokaklara dökülen insanlara ateş ediyor. Suriye dahil, diğer bazı ülkeler de halen halk hareketlerini şiddete başvurarak bastırmaya uğraşıyor.

Her şey olabilir

Yazının Devamı

Çelişkiler dünyası

23 Mart 2011

Libya’da iktidarda Muammer Kaddafi değil de örneğin Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salah veya Bahreyn Kralı El Halifa gibi bir lider olsaydı, “sivillere karşı girişilen saldırıları durdurmak” gerekçesiyle dış güçlerden bir Koalisyon kurulur ve ortak bir askeri harekâta girişilir miydi?
Şüphesiz ki hayır. Eğer uluslararası camiayı (pratikte Batılıları) böyle bir “misyon” üstlenmeye sevk eden neden, sadece yıllardan beri süren bir dikta rejiminin kendi halkına karşı uyguladığı şiddete son vermek olsaydı, saydığımız bu iki ülkeye karşı çoktan bir müdahalede bulunması gerekirdi.
Yemen’de Salah yönetimi iki aydan beri devam eden halk hareketini, kanlı bir şekilde bastırmaya çalışıyor. Geçen cuma günkü olaylarda 50’den fazla kişi öldü, yüzlerce insan yaralandı... Bahreyn’de ordu haftalardan beri devam eden gösterileri, Suudi Arabistan’dan ve Arap Emirlikleri’nden getirilen 1500 kişilik bir kuvvetin de desteğiyle şiddetle dağıtıyor.
Bu iki olay karşısında uluslararası camiadan hiç ses çıkmıyor. En yakın ülkeler sadece “nasihat” vermekle yetiniyor. Ama ne Kral Halifa’nın ve de Abdullah Salah’ın bu tavsiyelere uymaya niyeti var. Onlar pek “dış müdahale”den korkmuyorlar. Çünkü ikisi

Yazının Devamı

Libya’da ucu açık belirsizlik dönemi

22 Mart 2011

Libya’ya karşı yürütülen uluslararası hava operasyonu, pek çok soruya yol açtı. Harekâtın niteliği ve olası sonuçları hakkındaki soruların bir kısmının şu anda kesin bir yanıtı yok. Ancak görünen o ki, Libya uzun bir “savaş süreci”ne giriyor. Velev ki, Muammer Kaddafi bir şekilde çekilmeye razı olsun, bu da şu anda uzak bir olasılık...
Halen zihinleri kurcalayan ve belli başlı bazı soruları yanıtlamaya çalışalım:
- Koalisyon güçlerinin hedefleri ve beklentileri nedir?
BM Güvenlik Konseyi’nin verdiği yetki, sivilleri korumaya yönelik bir uçuşa yasak bölge oluşturmak ve gerekli görülecek bazı askeri önlemler almaktır. Koalisyon yetkilileri son hava operasyonlarının bu çerçevede yürütüldüğünü belirtiyorlar. Yani, gerek sivillere karşı Kaddafi güçlerinin giriştiği saldırıları durdurmak, gerekse hava sahasını kontrol etmek için, Libya hava ve kara gücünün kırılması gerektiğini öne sürüyorlar.
Nitekim bombardımanlardan sonra, Libya hava savunma sistemi çökertilmiş ve isyancıların hâkim olduğu bölgelere karşı saldırılar durdurulmuş durumda.
Yani askeri alanda gelişmeler, Koalisyon’un beklentileri doğrultusunda. Ne var ki, özellikle operasyonlar sırasında sivillerin ölmesi, bazı

Yazının Devamı