Barroso’nun işi zor... Bizim de...

10 Nisan 2008

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Türkiye-AB ilişkileri konusunda işi daima çok zor olmuştur.
Birliğin yürütme organının başı, bir yandan Türkiye’nin tam üyeliğini savunmaya ve buna karşı çıkan malul ülkeleri ikna etmeye çalışıyor; diğer yandan da Türkiye’nin belirli kriterlere uymasını ve ev ödevini yapmasını sağlamak için uğraşıyor.
Her iki alanda da İspanyol kökenli diplomatın başarısızlığa veya düş kırıklığına uğradığı haller olmuştur.
Barroso bugün -Komisyon’un Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ile birlikte- Türkiye ziyaretini, bu zorluklarına yenilerinin de eklendiği bir sırada gerçekleştiriyor.
Bu kez güçlükler, yargının AKP’yi kapatma girişiminden ve bunu izleyen tartışmalardan kaynaklanıyor.
Barroso’nun kritik misyonu, bir yandan Türkiye’ye AB’nin (özellikle gecikmiş reformlar konusunda) beklentilerini ve kapatma davasıyla ilgili ilkesel pozisyonunu anlatmak, öte yandan da Türk siyasetinin ve toplumunun çeşitli kesimlerinin düşüncelerini ve

Yazının Devamı

Demokrasi ikilemi

9 Nisan 2008

DEMOKRASİLERDE seçim sonuçlarını önceden kestirmek çok zor, ama “yarı demokrasilerde” sandıktan kimin çıkacağını -veya kimin çıkamayacağını- tahmin etmek kolay.
Mısır’da dün yapılan yerel seçimler işte bu ikinci kategoriye giriyor. Nitekim bu ülkede, seçim sonucunu öğrenmek için, oy sayımının tamamlanmasını ve resmi sayıların açıklanmasını beklemeye gerek yok. Çünkü, esas muhalefetin boykot ettiği bu seçimleri kimin kazanacağı önceden belli. Tabii ki iktidar partisi...
Diğer ülkelerde olduğu gibi, Mısır’da, yerel seçimlerin merkezi yönetim üzerinde fazla bir tesiri yoktur. Bu seçimlerin sonucu Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in geniş yetkilerini de etkileyecek değildir.
Ancak Mısır’daki bu seçimler üzerinde durmamızın nedeni, köklü bir geçmişi olan bölgemizdeki bu ülkenin geçirmekte olduğu siyasal sancıları incelemeye değer görmemizdir.

Göstermelik adımlar
Son 30 yılda, Mısır’ın siyasi hayatına halen 80 yaşında olan

Yazının Devamı

Batı, tavır almakta zorlanıyor

8 Nisan 2008

Batılı ülkeler ve kurumlar, Türkiye’de yargının AKP’ye karşı dava açma kararı ve onu izleyen gelişmeler konusunda “resmi” bir politika oluşturmakta zorlanıyorlar.
AB ve belirli ölçüde ABD, Yargıtay Başsavcısı’nın girişiminden hemen sonra, ilk tepkilerini açıkladılar. Ancak Brüksel’de ve Washington’da resmi ağızlar birkaç satırlık demeçlerinden sonra, “bekle-gör” tutumunu benimsediler. Ve sözü, görüşlerini çok daha açık ifade eden gazetecilere, akademisyenlere ve artık görevde bulunmayan diplomatlara bıraktılar...
ABD’de ve Avrupa’da resmi makamlar Türkiye’de son olup bitenler karşısında nasıl bir tavır almak gerektiği hususunda, şaşkın ve mütereddit durumdalar.
Gerçekten son olaylar onları bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor: Tepki göstermemeleri olanaksız. Buna karşılık, aldıkları tavrın AKP davası konusunda bölünmüş olan Türk toplumunda farklı biçimde algılanması ve sonuçta bir kesimi memnun ediyor görünürken diğer bir kesimi

Yazının Devamı

NATO nereye koşuyor?

5 Nisan 2008

NATO zirvesi ne kadar başarılı oldu? İttifak, Bükreş’teki 3 günlük toplantıdan daha güçlü çıkabildi mi?
Resmi beyanlara bakılırsa, bu dorukta NATO’nun rolünü ve etkinliklerini artıracak bazı somut sonuçlar alındı. Örneğin, “genişleme” bağlamında, iki yeni ülkenin -Hırvatistan ile Arnavutluk’un- üyeliği kesinleşti... Afganistan‘daki savaşa Fransa’nın 700 kişilik bir muharip güç göndermesi karara bağlandı... Ayrıca Fransa‘dan NATO’nun askeri kanadına döneceği sözü alındı... Avrupa’da antibalistik füze savunma sisteminin kurulması yönünde bir adım atıldı ve ABD ile Çek Cumhuriyeti arasında “füze kalkanı” konusunda mutabakata varıldı...
Bunlar bardağın dolu tarafında görülen olumlu gelişmeler.
Ama bardağın boş tarafında hissedilen eksiklikler veya olumsuzluklar da var. Örneğin “genişleme” bağlamında, Makedonya‘nın üyeliği, Yunanistan’ın isim üzerindeki itirazları yüzünden, gerçekleşemedi. Ayrıca Ukrayna ve

Yazının Devamı

“Alakart” değişiklik!

4 Nisan 2008

AKP’nin kapatılması davası, Erdoğan hükümetini bundan sonra izleyeceği politikalar bağlamında, bir yol kavşağına getirdi: Ya tamamen bu davaya odaklanıp partinin kapatılmasını önleyecek siyasal ve hukuki önlemlerle meşgul olacak veya yargı süreci devam ederken esas devlet işlerine, bu arada reform programına, ekonomiye, dış politikaya ağırlık verecek...
Geçen günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, İstanbul’da Türkiye-AB ilişkileri üzerinde düzenlenen Wilton Park Konferansı’nda, Avrupalı yetkililer ve aydınlar, ikinci şıkkın tercih edilmesinin yararları üzerinde durdular. Buna benzer tavsiyeler çeşitli yabancı başkentlerdeki siyasi çevrelerden ve basından da geldi...
Ama en önemlisi tabii, Başbakan Erdoğan’ın Stockholm’den verdiği mesaj oldu: Türkiye yapılması gereken acil neler varsa yapacak...
Bu, Başbakan’ın İsveç ziyaretine başlamadan önce söylediği “Biz işimize bakacağız” tarzındaki sözlerini de teyit ediyor.
Diğer bir deyişle, AKP yönetimi Anayasa Mahkemesi’nin açtığı yargı süreci sırasında, ivedi

Yazının Devamı

Olaya nasıl bakıyorlar?

2 Nisan 2008

WILTON Park, İngiltere’nin önde gelen düşünce kuruluşundan biridir. Merkezi İngiltere’nin güneyindeki Sussex bölgesinde, uçsuz bucaksız kırların ortasında Wiston House adlı eski bir şatoda bulunan bu kurum, yıl boyunca güncel uluslararası konular üzerinde konferanslar düzenler. Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinden gelen akademisyenler, politikacılar, diplomatlar, yazarlar gündemdeki sorunları Wiston House’un o sakin atmosferi içinde enine boyuna tartışırlar ve yeni fikirler üretmeye çalışırlar...
Wilton Park, bazen bu tür konferansları konuyla direkt ilgisi olan ülkede de düzenler. İşte Wilton Park yöneticileri bu hafta “Türkiye’nin AB’ye Katılım Süreci” başlıklı temayı görüşmek için İstanbul’u seçti.
Aralarında devlet yetkililerinin ve önemli isimlerin de bulunduğu 25 Avrupa ülkesinden yüze yakın katılımcı ve konuşmacı, dünden itibaren, 3 günlük bir konferans için Conrad Oteli’nde bir araya geldiler.
Türkiye-AB ilişkilerini

Yazının Devamı

NATO’nun zor zirvesi

1 Nisan 2008

Kim hayal edebilirdi bir gün NATO zirvesine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katılacağını?
Sadece o mu? Sovyetler Birliği’nin eski 7 cumhuriyetinin (Ukrayna’dan Gürcistan’a, Moldova’dan Özbekistan’a kadar) liderlerinin böyle bir NATO toplantısında yer alacağını da kim düşünebilirdi?
Yarın Bükreş’te başlayacak olan 3 günlük NATO zirvesi, bu bakımdan ittifakın 59 yıllık tarihinin en geniş toplantısı olacak. Ve kuşkusuz, en önemlilerinden biri de...
Bunun önemi sadece 26 “üye”, 23 “ortak” dahil, 60 ülkenin liderlerinin bir araya gelmesinden ibaret değil. Bu zirve, Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin geleceğini olduğu kadar, bizzat NATO’nun kaderini de belirleyecek.
Soğuk Savaş’tan sonra dünya konjonktürü bu kadar değişmeseydi, elbet böyle “genişletilmiş” bir toplantı gerçekleşemezdi. Henüz 20 yıl öncesine kadar NATO ile Varşova Paktı karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa iki cepheye bölünmüştü...
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra bütün dengeler

Yazının Devamı

Balkan açılımı

29 Mart 2008

Başbakan R.T. Erdoğan’ın Ankara’da siyasi tansiyonun yükseldiği sırada, bir Balkan gezisine çıkması, Türkiye’nin bu bölgeye verdiği önemi gösteriyor.
Aslında bu ziyaret, bir süreden beri Türk diplomasisinin Balkanlar’a açılımı çerçevesinde, bölge ülkeleriyle gerçekleştirdiği yoğun temasların bir devamını oluşturuyor.
Daha önce çeşitli vesilelerle Balkan ülkeleri liderlerini kendi başkentlerinde ziyaret eden veya Ankara’da ağırlayan Başbakan bu kez de Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan’ı programına aldı.
Bir ayağı Balkanlar’da olan ve bölgede aktif bir rol oynamaya çalışan Türkiye’nin, bu coğrafyayla da yakından ilgilenmesi çok doğal.
Kaldı ki, Balkanlar son zamanlarda artan jeostratejik değeri ve de olaylar nedeniyle, ABD ve Rusya başta olmak üzere, birçok küresel aktörün aktif ilgi  -ve aynı zamanda rekabet- alanı haline gelmiş bulunuyor.

Rekabet alanı
Zaman zaman çıkar çatışmalarını öne çıkaran ve gerginlik yaratan bu rekabetin çeşitli

Yazının Devamı