Önce "içeriden" başlamalı...

16 Ocak 2008

Yorum Başbakan'ın belli başlı tespitlerini şöyle sıralayabiliriz: İleriye dönük, uzun soluklu bir girişim olan "Medeniyetler İttifakı"nın öncelikli hedefi, yeni kuşaklara kültürel farklılıklar karşısında "uyum duyarlılığını" aşılamaktadır... Herkes kendi coğrafyasında, önyargılara ve hoşgörüsüzlüklere karşı duyarlılığı geliştirmeli ve gereken tedbirleri almalıdır... Farklılıkları "öteki" olarak görüp dışlamak, ayrışma, çatışma ve bölünme başlangıcı olur. Çokluk, içeride de birlik tesis eder... "Medeniyetler İttifakı" çerçevesinde geliştirilecek stratejiler, ulusal düzeyde önemli ihtiyaçlara cevap verecek, aynı zamanda ortak küresel faaliyetin yapı taşlarını oluşturacaktır... Stratejimiz çoğulculuk, farklılıklara saygı, işbirliği, diyalog, insan haysiyetine saygı ve kadın-erkek eşitliği ilkelerine dayanmaktadır... BAŞBAKAN R. T. Erdoğan'ın dün Madrid'de başlayan "Medeniyetler İttifakı Forumu"nda, eşbaşkan olarak yaptığı açılış konuşmasında, ifade ettiği görüşler ve verdiği mesajlar, bu yeni uluslararası harekete yön verecek niteliktedir. Medeniyetler İttifakı hareketinin Madrid'deki Forum'la "eylem aşaması"na girdiği bir sırada Başbakan'ın bu tespitleri herkes için bir ilham

Yazının Devamı

Forum'dan beklenen...

15 Ocak 2008

Yorum "Medeniyetler İttifakı 1. Forumu" aslında bir araya getirdiği ülke sayısı ve katılımcıların nitelikleri itibariyle, ses verecek olan bir olay...Forum'un çalışma programı, bu kez katılımcıların sadece fikir alışverişinde bulunmakla kalmayacakları, örgütlenme ve daha önce hazırlanan bir raporun içeriği üzerinde somut kararlar alacakları umudunu veriyor. Başbakan R. T. Erdoğan ile, İspanya Başbakanı J.L.R. Zapatero'nun 2005 yılında ortaya attıkları "Medeniyetler İttifakı" projesi, şimdiye kadar Türkiye ve İspanya'nın ev sahipliği yaptığı bir dizi toplantıya konu oldu. Birleşmiş Milletler'in aktif şekilde desteklediği bu fikir, bugün Madrid'de başlayacak olan iki günlük bir konferansla, artık "yaşama geçme aşaması"na giriyor. "Medeniyetler İttifakı" fikri, özellikle 11 Eylül saldırısından sonra Batı ile İslam dünyası arasında beliren "çatışma" tehlikesini bertaraf etmek, farklı din ve kültürler arasında yakınlaşma sağlamak amacıyla ortaya atılmıştı.Mallorca'dan İstanbul'a ve BM'nin New York'taki merkezine kadar, çeşitli yerlerde yapılan toplantılarla bu fikir adım adım olgunlaştırılmış ve uluslararası destek gören bir projeye dönüştürülmüştür.Şimdi gelinen "eylem aşaması"

Yazının Devamı

ABD mi, AB mi?

12 Ocak 2008

Yorum Bu görüş, TV ekranlarına yansıyan bazı açık oturumlarda da ifade edildi.İlk bakışta, ABD ile temasların sıklaştığı, işbirliğinin geliştiği, buna karşılık AB ile ilişkilerin durgunlaştığı bir ortamda, Türk dış politikasının ibresinin Washington'a doğru kaymakta olduğu izlenimini edinmek mümkün.Ama bu, gerçekten Ankara'nın temel tutumunda bir "sapma" -yani ilişkilerindeki önceliği ve tercihi ABD'den yana koyma- anlamına mı geliyor?Hükümetin böyle bir niyeti olduğunu sanmıyoruz. Doğrusu da olmamasıdır.Türk dış politikasında uzun yıllardan beri ABD'nin de, AB'nin de, önemli, fakat ayrı ve birbirleriyle örtüşmeyen bir yeri olmuştur. Ulusal çıkarlar da, bu dengeli ve çok boyutlu stratejinin aynen devam ettirilmesini gerektiriyor.ABD ve AB ile ilişkileri birbirinin karşı "alternatif"i olarak değil, "tamamlayıcı"sı olarak bakmakta yarar vardır... Başlıktaki soruyu sormaya gerek var mı acaba? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD ziyaretine, Türkiye'nin yeni eğilimi veya tercihi olarak bakanlar var. Cumhurbaşkanı Gül'ün Washington'daki görüşmelerinin sonucu, Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden rayına oturmakta olduğunu gösteriyor. Bu ilişkilerin "stratejik ortaklık" düzeyinde olup

Yazının Devamı

Ya çözüm, ya taksim!

11 Ocak 2008

Yorum Kuşkusuz şu anda 2008'in gerçekten bunca yıllık Kıbrıs sorununa çözüm getirip getirmeyeceği öngörüsünde bulunmak, imkânsız.Ancak diplomatların bazı beklentiler ve umutlar içinde olması da sebepsiz değil.Güney Kıbrıs'ta önümüzdeki ay yapılacak başkanlık seçimlerinden sonra, Kıbrıs meselesinde yeni bir hareketlenme bekleniyor. Bu yönde şimdiden bazı hazırlıklar yapılıyor.Nitekim önümüzdeki günlerde BM'nin de daha aktif olarak devreye gireceği, Genel Sekreter'in adaya yardımcılarını göndereceği anlaşılıyor. ABD ve İngiltere de bu girişimlere destek veriyor.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Washington'da Bush yönetimi, New York'ta da BM Genel Sekreteri Ban ki Moon ile bu konuda yaptığı görüşmeler de, bu hazırlık çalışmalarının bir parçasını oluşturuyor. 2008 Kıbrıs için bir "çözüm yılı" olabilecek mi? Yılbaşından beri diplomatlar bu soruyu tartışıyorlar. Soruya kesin yanıtları yok, ama beklentileri var. Uzunca bir durgunluk döneminden sonra, Kıbrıs'la ilgili "müzakere süreci"nin Rum kesimindeki seçimlerin ardından yeniden başlayacağına kesin gözüyle bakılabilir. Ancak yeni müzakere sürecinin, yılbaşından beri duyduğumuz "2008, çözüm yılı olabilir" sözünü doğru çıkarıp

Yazının Devamı

Türkiye'nin rolü ne kadar önemli?

10 Ocak 2008

Yorum Bu soru Cumhurbaşkanı Gül'ün, Washington'da Başkan Bush ile yaptığı görüşmeler vesilesiyle tekrar tartışılıyor.Görüşmelerin bir bölümünde Gül, Bush ile (tam da Amerikan liderinin Ortadoğu seyahatine çıkmasına saatler kala) Filistin sorunundan Pakistan'daki krize varıncaya kadar, çeşitli problemler üzerindeki görüşlerini ve kişisel deneyimlerini paylaştı, bu konularda Türkiye'nin inisiyatiflerini ve katkılarını anlattı...Washington'dan gelen haberler, Amerikan tarafının, bu bilgileri ve tespitleri ilgi ve takdirle karşıladığına işaret ediyor. En azından Türk tarafında hâkim olan izlenim bu...Aslında Türk diplomasisinin bölgesel sorunlarla ilgili son çabaları, uluslararası camianın -ve yabancı medyanın- dikkatini çekiyor. Ancak Türkiye'nin bu çabaları ne kadar etkili oluyor? İlgili ülkeler ve özellikle Batı, bu role ne kadar değer veriyor? TÜRKİYE'nin bölgesel anlaşmazlıkların çözümünde oynadığı rolün önemi nedir? Ankara bu çabalarında ne kadar etkili oluyor, ne ölçüde sonuç alıyor. Bush-Gül görüşmesi vesilesiyle gördük ki, Türkiye'de "kanaat liderleri" -ve siyasetçiler- arasında farklı iki görüş hâkim. Kimine göre, Türkiye gerçekten bölgesel sorunların hallinde rol sahibi

Yazının Devamı

Bush'un Ortadoğu seferi

9 Ocak 2008

Yorum Bush ise önceliği Irak'a ve son zamanlarda İran'a verdi; "Genişletilmiş Ortadoğu Stratejisi" gibi fikirler ortaya attı, ayrıca bol bol demokrasi diskurları çekti...Bush, başkanlık süresinin sonuna yaklaştığı bir sırada, nihayet bölgeye bir seyahate çıkmaya karar verdi.Bugün başlayacak olan bu 8 günlük turun ağırlık noktası İsrail ve Filistin (Batı Şeria)... Diğer ziyaret edeceği yerler, Körfez ülkeleri ve Mısır...Bush'un giderayak böyle bir geziyi nihayet gerçekleştirmesi, Ortadoğu stratejisine damgasını vuran ve -eğer başarılı olursa- barışı sağlayan Başkan olarak tarihe geçmek arzusuyla ilintili görülebilir. Ne var ki, bu da çok büyük bir iddia olur. Hele mevcut koşullar ve de Bush'un seleflerinden daha düşük olan yetenekleri dikkate alınırsa... ABD Başkanı George W. Bush'un iktidarda bulunduğu 7 yıl zarfında, Ortadoğu sorunlarının odak noktası olan İsrail ve Filistin topraklarına bir kere olsun gitmemesi, öteden beri yadırganan bir husustur. Oysa selefi Bill Clinton (ve daha önceki başkanlar) sürekli olarak Arap-İsrail anlaşmazlığı üzerinde çalışmışlar ve bölgeyi sık sık ziyaret etmişlerdi. Amerikan yetkilileri bu Ortadoğu turunu iki amaca bağlıyorlar. Birincisi,

Yazının Devamı

Gül-Bush zirvesinden ne beklenir?

8 Ocak 2008

Yorum Birincisi, bunun 1996'dan beri bir Türk cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk resmi ziyaret olması...İkincisi, Beyaz Saray'dan davetin, Başbakan R. T. Erdoğan'ın Başkan Bush ile henüz iki ay önce yaptığı görüşmenin hemen ardından gelmesi...Üçüncüsü de, bu gezinin, Başkan Bush'un ilk kez Ortadoğu seyahatine çıkışının hemen öncesine rastlaması...Öylesine önem atfedilen bir ziyaretin biraz da "ekspres" veya bazı gözlemcilerin deyişiyle "fast - food" niteliğini taşıması, ilk bakışta yadırganabilir. Cumhurbaşkanı'nın bu ziyarette öğle yerine akşam yemeğine davet edilmesi, ABD Kongresi'nde bir konuşma yapması iyi olurdu tabii. Ama bu tür "protokoler" etkinliklerin gerçekleşmemesi, resmi ziyaretin "anlam ve önemini" azaltmaz.Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyareti için de mühim olan "ekspres" görüşmelerin verimli geçmesi ve beklentileri karşılamasıdır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD ziyaretinin önemini belirtmek için bir dizi neden saymak mümkün. Beklentiler bağlamında şunu belirtmek lazım: Bu ziyaretten olağanüstü bir sonuç çıkmayacak. Ziyaretin mahiyeti ve amacı da bu değil zaten.Başbakan Erdoğan'ın Beyaz Saray'da Başkan Bush ile görüşmesi böyle bir nitelik taşıyor ve dolayısıyla

Yazının Devamı

ABD'de değişim... Ama ne yönde?

5 Ocak 2008

Yorum Gerçekten aday adaylarının belirlenmesi ve seçim kampanyası, genelde kasım başlarındaki seçim gününden aylar (neredeyse bir buçuk yıl önce) başlar.Aday adayları oraya çıktıktan sonra geleneksel "start" işareti, aslında ufak bir eyalet olan Iowa'da verilir.Iowa'da iki partiyi, yani Demokratlar ile Cumhuriyetçileri destekleyenler, ayrı ayrı kendi favorilerini seçerler. Tabii birinci olan Demokrat ve Cumhuriyetçi aday, kendi partisi ve taraftarları arasında daha avantajlı duruma gelir, yarışa morali daha yüksek girer. Ama bu, "uzun ve çetin yol"un sonunda galip geleceği anlamına gelmez.Bu bakımdan Iowa'daki ön seçimleri Demokratlardan Barack Obama'nın, Cumhuriyetçilerden de Mike Huckabee'nin kazanmasını, kasım ayındaki "final"e kalacaklarının garantisi olarak görmemeli...* * *Ama Iowa önseçimlerinde Demokrat cephede Hillary Clinton ve John Edwards, Cumhuriyetçi cephede de Mitt Romney, John McCain ve Rudy Giuliani gibi tanınmış aday adayları varken, Obama ve Huckabee gibi ulusal düzeyde politikaya yeni giren isimlerin öne geçmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir gelişme.Bu önemi birkaç noktada özetleyelim: ABD'de Başkanlık seçimi, çok uzun ve çetin bir yoldur. Tevekkeli

Yazının Devamı