Yorum Bu görüş, TV ekranlarına yansıyan bazı açık oturumlarda da ifade edildi.İlk bakışta, ABD ile temasların sıklaştığı, işbirliğinin geliştiği, buna karşılık AB ile ilişkilerin durgunlaştığı bir ortamda, Türk dış politikasının ibresinin Washington'a doğru kaymakta olduğu izlenimini edinmek mümkün.Ama bu, gerçekten Ankara'nın temel tutumunda bir "sapma" -yani ilişkilerindeki önceliği ve tercihi ABD'den yana koyma- anlamına mı geliyor?Hükümetin böyle bir niyeti olduğunu sanmıyoruz. Doğrusu da olmamasıdır.Türk dış politikasında uzun yıllardan beri ABD'nin de, AB'nin de, önemli, fakat ayrı ve birbirleriyle örtüşmeyen bir yeri olmuştur. Ulusal çıkarlar da, bu dengeli ve çok boyutlu stratejinin aynen devam ettirilmesini gerektiriyor.ABD ve AB ile ilişkileri birbirinin karşı "alternatif"i olarak değil, "tamamlayıcı"sı olarak bakmakta yarar vardır... Başlıktaki soruyu sormaya gerek var mı acaba? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD ziyaretine, Türkiye'nin yeni eğilimi veya tercihi olarak bakanlar var. Cumhurbaşkanı Gül'ün Washington'daki görüşmelerinin sonucu, Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden rayına oturmakta olduğunu gösteriyor. Bu ilişkilerin "stratejik ortaklık" düzeyinde olup olmadığı tartışmasını bir yana bırakırsak, birçok önemli alanda ortak çıkarlara dayalı işbirliğinin kurulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kuzey Irak'ta PKK ile mücadele bu alanların başında geliyor. Genel olarak Irak başta olmak üzere birçok bölgesel meselede ve enerji gibi konularda da benzer bir ortak anlayış oluşmuş görünüyor.Türk-Amerikan ilişkileri yıllardan beri inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 2003'ten sonra "iniş"e geçen ilişkiler, şimdi tekrar "çıkış"a yöneliyor. Ama bu demek değildir ki, bu ilişkiler her konuda, her zaman bu "trend"i izleyecek. Ankara ile Washington'un farklı düşüneceği ve davranacağı (örneğin Ermeni tasarısından İran politikasına varıncaya kadar) olaylar pekâlâ çıkabilir...Ancak Washington'daki son temaslar şunu gösterdi ki, iki taraf da, ilişkilerin iyi ve işbirliğinin canlı tutulması konusunda güçlü bir siyasi iradeye sahiptir. Çünkü ikisi de, birbirine ihtiyaç duymakta, birbirinin dostluğunu ve desteğini kaybetmek istememektedir. ABD ile işbirliği Böyle bir kararlılıkla Türkiye-ABD ilişkileri tekrar öne çıkarken, AB ile ilişkiler açıkçası durgunluğunu koruyor. Her ne kadar "müzakere süreci" kesilmediyse de, AB üyelik yolu tıkanmış görünüyor. İşte bazı yorumcuları, Ankara'nın giderek ABD yörüngesine kaydığı ve AB "hevesi"nin zayıfladığı sonucunu çıkarmaya sevk eden tablo budur...Aslında yukarıda belirttiğimiz gibi, Türk diplomasisi böyle bir tercih (ve dolayısıyla sapma) yapmış değil. Ama kabul etmeli ki, AB ile ilişkiler (çoğu Türkiye'den kaynaklanmayan malum nedenlerden ötürü) gevşemiştir, yavaşlamıştır.Ancak AB'nin Türkiye için ifade ettiği değerler ve çıkarlar, bu ilişkilerin geri plana itilmemesini gerektiriyor.ABD ile yakınlaşma sağlanırken, AB'den uzaklaşmak için sebep de, yarar da yoktur. skohen@milliyet.com.tr AB ile durgunluk