Yorum Bu olayların çoğulcu demokrasiyi yaşatmaya çalışan ve aslında Kara Afrika'nın nadir istikrarlı ülkelerinden biri olan Kenya'da patlak vermesi, ilginç. Oysa Batılı gözlemciler 1963'te bağımsızlığa kavuşan bu eski İngiliz kolonisini, komşularına ve diğer Afrika ülkelerine bir "model" veya örnek olarak gösteriyorlardı.Şimdi katliamlara sahne olan Kenya, 1994 yılında feci bir etnik temizliğin cereyan ettiği Ruanda'ya benzetiliyor. Daha doğrusu, kanlı çatışmaların önüne geçilemezse, Kenya'nın da "Ruanda'laşacağı" iddia ediliyor.Kara Afrika'nın "kara bahtı" mı bu acaba? Günlerden beri dünya medyasında öne çıkan başlıca haber, Kenya'daki kanlı olaylarla ilgili. Bu Kara Afrika ülkesinde seçimleri izleyen saldırıları ve etnik çatışmaları, hepimiz TV ekranlarından dehşetle izliyoruz... Aslında Kenya'da kanlı çatışmalara yol açan olay, hafta sonu yapılan seçimler üzerinde çıkan anlaşmazlığın sonucudur.Bu seçimleri 6 yıldır iktidarda olan Başkan Mwai Kibuki'nin kazandığı ilan edilince, onun rakibi olan Raila Odinga seçimlere hile karıştığı iddiasıyla bu sonuca itiraz etti.Oy verme işlemini yerinde izleyen yabancı gözlemciler de seçimlerin pek dürüst bir şekilde yapılmadığını tespit
Yorum Benazir'in suikasta kurban gitmesinden sonra, seçimlerin hiç yapılmayacağı, veya yakın bir tarih belirlenemeyeceği tahmin edilmişti.Şimdi Seçim Komisyonu'nun Pakistanlıların 6 hafta sonra sandık başına gideceğini ilan etmesi, gene de "demokrasi adına" olumlu bir gelişme sayılıyor... Tabii büyük siyasi partilerin seçim tarihini erteleme kararını kabul etmesi ve ülkede gerginliğin yatışması şartıyla...Ne var ki, seçimlerin daha önce belirlenen tarihte yapılmasında ısrar eden politikacıların ve onları destekleyenlerin tavrı, bu yönde pek umut vermiyor. Seçimlerin ertelenmesi kararı, Pakistanlıları bölen çeşitli nedenler listesine ekleniyor. PAKİSTAN'da 8 Ocak'ta yapılması beklenen seçimlerin 18 Şubat'a ertelenmesi, ilk bakışta fazla yadırganacak bir olay olarak görünmeyebilir. Benazir Butto'nun öldürülmesinin ülkede büyük bir gerilim yaratması, bu arada çıkan karışıklıklarda seçim merkezlerinin yakılması, böyle bir ertelemeyi zorunlu kıldı denebilir. Özellikle Benazir Butto'nun Halk Partisi 'nin, daha baştan, seçimlerin "mutlaka zamanında yapılmasını" istemesinin sebebini anlamak kolay. Bu menfur suikast, halkın bu partiye olan sempatisini artırmıştır. Bu ortamda -özellikle
Yorum Dış politikada Bunun başlıca nedeni, geçen yılın -hatta bazı konularda geçmiş yılların- birtakım sorunları 2008'e miras bırakmış olmasıdır.Kıbrıs ve Ege gibi "müzminleşmiş" meselelerden tutun, Kuzey Irak'taki PKK varlığı ve Ortadoğu'daki denge değişiklikleri gibi nispeten yeni durumlara varıncaya kadar birçok sorun, bu yıl Türk diplomasisini yakından meşgul edecek.Bu problemler zaman zaman sıkıntılar yaratacak, Ankara'yı zorlayacak. Zaman zaman da Türkiye'nin yeni açılımlar yapması için fırsatlar yaratacak.Bu belli başlı konulara bir göz atalım: BÜTÜN işaretler yeni girdiğimiz 2008 yılının da geride bıraktığımız 2007 gibi, Türkiye'nin dış politikası açısından epey hareketli ve yoğun geçeceğini gösteriyor. Geride kalan yılın son haftalarında Türkiye'nin giriştiği sınır ötesi operasyonların PKK'nın beli kırıldığı ana kadar devam edeceği açık. Şimdiye kadar uluslararası camia buna açık veya üstü kapalı onayını vermiştir. 2008'de bu desteğin devamı, operasyonların kapsamına ve amacına (yani sınırlı kalmasına) bağlı olacaktır.PKK'nın o bölgede etkisizleşmesi halinde, "askeri sonuç" elde edilmiş olacaktır. Bu sonuç hızlı alınırsa, yabancı ülkelerden tepkiler ve dolayısıyla
Yorum Gelin 2008 yılında dünyada ve Türkiye'nin dış ilişkilerinde neler olabileceği konusunda bir fikir egzersizi yapalım.Buna başlamadan, 2007 yılı konusundaki öngörülerin bir bilançosunu çıkaralım.Ben kendi "skor"umu açıklayayım: "Genel Dünya" ile ilgili 10 sorudan 9'unu tutturabilmişim. İyi bir sonuç!.. "Dış Politika" ile ilgili 5 sorudan doğru tahmin edebildiklerimin sayısı ise sadece 2. Zayıf bir sonuç!..Ya sizin "skor"unuz nasıl? Eğer 2007'ye ait "test"in kupürünü bulamıyorsanız, canınız sağ olsun! Bu yılkini daha iyi saklarsınız herhalde...İşte 2008 yılına ait sorular:*** Yıllardan beri sürdürdüğümüz geleneğe göre, yeni yılın ilk gününde bir "yılbaşı testi" ile gene karşınızdayız. 1- ABD'de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerini kim kazanacak?a) Rudolph Giulianib) Hillary Clintonc) Barack Obama2- Irak'ın geleceği ne olacak?a) Bölünecekb) ABD işgalinde kalacakc) Demokratik düzen kurulacak3) Güney Kıbrıs'taki seçimlerde kim başkan seçilecek?a) Tasos Papadopulosb) Dimitri Hristofyasc) Yanis Kasolidis4) Pakistan'da neler bekliyorsunuz?a) Askeri darbeb) Müşerref'e suikastc) Seçim ve siyasal süreç5- İran'ın nükleer programı ne olacak?a) BM yaptırım uygulayacakb) İsrail
Yorum Geride bırakmaya hazırlandığımız yıl, hareketli ve yoğun olmanın dışında, başka önemli özellikler de taşıyor.1) Gerçi temelde dış politikanın yönünde ve önceliklerinde fazla bir değişiklik yok. Ankara'nın dış ilişkilerinin "Batı'ya yönelik" vasfı 2007'de de devam etti. Birçok aksamalara ve sıkıntılara rağmen...Ama bu stratejiye yıl boyunca birtakım açılımlar eklendi. "Doğu'ya yönelme" bağlamında yeni adımlar atıldı, özellikle komşu ülkeler ile ilişkiler ve bölgesel rol oynama çabaları ivme kazandı...2) Diğer yeni özellikler arasında dış ilişkilerde siyasete ilaveten ekonomiye de ağırlık verilmesi, bu arada özellikle "enerji kartı"nın oynanması hususu da yer alıyor.3) Nihayet diğer bir özellik de, dış politikanın şekillendirilmesinde ve de uygulanmasında, hükümetin dışında diğer devlet kurumlarının ve hatta belirli ölçüde sivil toplumun da daha aktif bir pay almasıdır... Çok hareketli ve yoğun bir yıl... 2007 yılının dış politika bilançosunu bu sözlerle özetlemek kâfi değil. Bu zaten bir süredir hep böyle gidiyor. Birinci maddeden başlayalım.Evet, Türkiye bu yıl yaşanan birçok sıkıntıya rağmen, dış politikasının "Batı'ya yönelik" hedef ve önceliklerini korudu.AB ile müzakere
Yorum Seçimlere az bir zaman kala bir toplantıdan diğerine koşuna Butto'nun hayatının tehlikede olduğu biliniyordu. Geçen ekim ayında ülkesine döndükten kısa bir süre sonra uğradığı bombalı bir saldırıdan kıl payı ile kurtulmuştu. Ancak terörün tırmandığı bir ortamda, kendisine karşı yapılan tehditlerin ardı arkası da kesilmiyordu.Benazir Butto, buna rağmen programını ve hareketlerini kısıtlamadı. Gerçekten cesur bir liderdi. Pakistan'ı bu karmaşadan kurtarmayı, elbirliği ile istikrar ve demokrasiye kavuşturmayı esas misyonu sayıyordu.Butto cesaretinin kurbanı oldu. Ama onunla birlikte kurban olan, Pakistan'ın iç barışı, istikrarı ve demokratik geleceğidir. Pakistan'daki gelişmeleri yakından izleyenler için Benazir Butto'nun Ravalpindi'deki bir seçim mitinginde öldürülmesi bir sürpriz olmayabilir, ama olayın Pakistanlılar başta olmak üzere bütün dünya için büyük bir şok olduğu kesin. Oysa son haftalarda, siyasal süreç iyi işliyordu: Devlet Başkanı Pervez Müşerref askeri üniformayı çıkarmış, olağanüstü hali kaldırmış, Butto gibi yurt dışında yaşamak zorunda kalan muhafazakâr lider Navaz Şerif'in Pakistan'a dönmelerini sağlamış ve 8 Ocak'ta seçimlerin yapılmasına karar vermişti.Ne
Yorum Bunun arkasında başka bir neden olup olmadığını bilemiyoruz. Ancak Kosova meselesinin çok hassas bir döneme girdiği şu günlerde bu ziyaretin gerçekleşmemesi, bizce daha iyi oldu... Aslında bu, ikinci erteleme. Dışişleri Bakanı bu gezisini 11 Aralık'ta yapacaktı. Ancak Kosova Temas Grubu'nun nihai raporunu 10 Aralık'ta yayımlayacağı anlaşılınca, bu ziyaretini ileri bir tarihe atmayı yeğledi.Şu anda da Kosova sorunu kritik bir noktada. BM Güvenlik Konseyi'nde son yapılan toplantılarda bir anlaşma sağlanamadı. Öte yandan Sırbistan, Kosova'nın bağımsızlığını engellemek için yoğun bir kampanya içinde. (Bu arada Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç geçenlerde Ankara'ya da geldi). Buna karşılık Kosova'nın yeni seçilen hükümeti, dış güçler anlaşamadığı takdirde, tek yanlı olarak bağımsızlığı ilan etmeye kararlı. Kosova yöneticileri bir süre daha bekleyecek, ama sonuç alınamazsa, mart veya nisan ayında mutlaka bağımsızlığını ilan edecek.Esas dananın kuyruğu da o zaman kopacak. Bu bağımsızlığı tanımaya hazır çok ülke var. Ama buna karşı olanların sayısı da az değil. Asıl kaygı verici olan husus, dış güçler ve bölge ülkeleri arasındaki sürtüşmelerin Balkanları yeniden bir barut fıçısı
Yorum Biz birinci şıkkı daha muhtemel görüyoruz.Gerçi iki liderin de Kürt oldukları ve ikisinin de başında bulundukları örgütlerin (KYB ile KDP) uzun yıllar aynı amaçla mücadele ettiği hatırlanınca, ikinci şık da geçerli görünebilir.Ancak gerçekte Türkiye'nin askeri müdahalesi karşısında Talabani ve Barzani'nin farklı tavır sergilemesi için birçok neden var: Talabani bugün Irak devletinin başında, Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor. Dolayısıyla bu mevkinin gerektirdiği sorumlulukla konuşmak ve hareket etmek zorunda. Nitekim operasyonlar hakkında benimsediği tavır ve üslup, Bağdat yönetiminin resmi politikasını aksettiriyor.Barzani, Kuzey Irak'ta Bölgesel Kürdistan yönetiminin başında bulunuyor. Onun bütün amacı, bölgedeki Kürt oluşumunu pekiştirmek, fiilen sağlanan özerkliği daha ileri aşamalara götürmektir. Bu bakımdan kendisi artık bir Iraklıdan çok bir Kürt milliyetçisi olarak konuşmakta ve davranmaktadır.Farklı aşiretlere ve ideolojik gruplara mensup olan Talabani ile Barzani geçmişte de zaman zaman birbirlerine ters düşmüşler, hatta çatışmışlardır. İkisinin mizaci, üslubu da farklıdır. Türkiye'nin Kuzey Irak'a karşı sürdürdüğü operasyonlar konusunda Celal Talabani ile Mesut