AB'ye gereken cevap verilmeli

12 Aralık 2007

Yorum AB dışişleri bakanlarının oluşturduğu Konsey'in yayımladığı sonuç bildirgesinin Türkiye bölümünde, "katılım müzakereleri" yerine "hükümetlerarası konferans" ifadesinin kullanılması ve Türkiye'nin "müzakerelerin amacının üyelik olduğu" hususuna doğrudan değinilmekten kaçınılması, retoriğin ötesinde bir tavır değişikliği sergilediği için, çok önemlidir.Diplomatlar, bu "kelime cambazlığı"nın pratikte fazla bir şey değiştirmediğini söyleyebilirler. Ama gerçekte bu AB'nin, Türkiye'nin üyeliği konusunda geri bir adım attığını açıkça ortaya koyuyor.Eğer bu metin, bu cuma günü, AB zirvesinde de aynen benimsenecekse, -ki bu olasılık yüksek- bunun "anlam ve önemini" küçümseme çabası, hiç inandırıcı olmayacaktır. MESELE sadece bir-iki sözcüğün bizleri rahatsız edecek şekilde kullanılmasından veya kullanılmamasından ibaret değil. Konsey'den çıkan şekliyle, sonuç bildirgesindeki ifadelerin anlamı şudur: Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu her fırsatta ortaya koyan Sarkozy Fransa'sı, bu kez "katılım müzakereleri" ve "üyelik amacı" gibi terimlerin, metinde yer almasını engellemekle, diğer 26 üye ülkeyi de peşinden sürüklemiştir. Aslında Türkiye'nin üyeliğinden yana olan İngiltere,

Yazının Devamı

Kosova senaryoları

11 Aralık 2007

Yorum Uluslararası camianın (özellikle ABD, AB ve Rusya'dan oluşan "troyka"nın) girişimiyle yapılan görüşmelerde, Sırbistan'a ve Kosova'daki Arnavut yöneticilerine her türden öneri sunuldu: "Tam bağımsızlık", "kontrollü bağımsızlık", ABNATO "himayesinde" bağımsızlık, Belgrad'a bağlı "geniş otonomi", konfederal sistem, Hong Kong "modeli", BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) formülü vesaire...Bunların hiçbiri üzerinde Arnavutlarla Sırplar arasında bir mutabakat sağlanamadı.Artık tartışılacak formül de kalmadı galiba. Gerçi Rusya, "diplomaside çözüm tükenmez" fikriyle, müzakerelerin uzatılmasını istiyor ama, bunun işe yarayacağı konusunda fazla bir umut da kalmadı doğrusu. Bu nedenle, uluslararası camianın geniş kesimi (ABD, AB dahil) bundan sonra, BM Güvenlik Konseyi'nin artık kararını vermesi gerektiğini savunuyor. Bunun tarihi de belli: 19 Aralık...Bağımsızlık ne zaman?Geçen ay Kosova'daki seçimleri kazanan Kosova Başbakanı Haşim Taci, müzakere sürecinin son bulacağı 10 Aralık'a kadar bir sonuç alınmaması halinde, kendisinin hemen o tarihte bağımsızlık ilan edeceğini söylemişti.Bu, seçim zaferinin sarhoşluğuyla söylenmiş bir laftı. Şimdi Kosova lideri, daha soğukkanlı davranmak

Yazının Devamı

Atina ile "çift yol" politikası

8 Aralık 2007

Yorum "Güven artırıcı önlemler" diye adlandırılan bir konsepte dayalı bu politika, bir yandan gerginlik yaratan sorunları mümkün olduğu kadar dondururken, diğer yandan iki ülke -ve özellikle iki halk- arasında bir yakınlaşma sağlamayı amaçlıyor.Bu stratejiden beklenen sonuç, ikili ilişkilerin yumuşaması ve böylece temel anlaşmazlıkların çözümü için müsait bir ortamın yaratılmasıdır.Ankara ve Atina'nın son yıllarda bu "çift yol" diplomasisinde epey mesafe kat ettikleri ortada.İki ülkede de gerilim bulutları dağıldı, yerini yakınlaşma havası aldı. Gerek devlet, gerekse halk düzeyinde temaslar sıklaştırıldı, ticaretten turizme kadar çeşitli alanlarda işbirliği yolları açıldı.İşte, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın hafta içinde Yunanistan'a yaptığı resmi ziyareti -ve sonuçlarını- bu gelişmelerin ışığında değerlendirmek gerek... TÜRKİYE ve Yunanistan, birbirlerini savaşın eşiğine getiren 1998 krizinden sonra, böyle durumlara bir daha düşmemek amacıyla, yeni bir strateji benimsemişlerdir. Her siyasi veya diplomatik olayın olduğu gibi, bu gezinin de iki yüzünü görmek mümkün. Ama hemen belirtelim ki, bu olayda madalyonun olumlu yanı daha ağır basıyor.Gerçekten bu ziyaret -Babacan ile

Yazının Devamı

İran krizinin sonu mu?

6 Aralık 2007

Yorum Krizin nedeni, bütün uyarılara rağmen İran'ın nükleer silah programını sürdürmesiydi.Tabii Bush'un "askeri opsiyon"dan ve hele bir "üçüncü dünya savaşı"ndan söz etmesi, çok ürkütücü idi. Ama çok kimse, "ABD Başkanı'nın bir bildiği olsa gerek" diye düşünüyordu.Son zamanlarda İran'ın nükleer silah üretimi için gerekli uranyum zenginleştirme programında bir hayli ilerlediğine dair birçok haberler geliyordu.ABD'nin istihbarat raporları da (iki yıl önceki "Ulusal İstihbarat Tahmini" adlı rapor dahil) bunu doğrular nitelikteydi...Gelin görün ki, bu "bilgiler" veya iddialar, doğru değilmiş! Yani İran şu sırada bir nükleer bomba üretmeye yönelik bir faaliyette bulunmuyormuş...Bunu kim söylüyor? ABD'nin önde gelen (CIA başta olmak üzere) 16 istihbarat örgütünün edindiği son bilgilere dayanan yeni "Ulusal İstihbarat Tahmini" (NEI) adlı rapor...Rapora göre, İran bir ara bir nükleer silah programı üzerinde çalışmış, ancak 2003 yılında, dış baskıların da etkisiyle, bu faaliyeti askıya almıştır. Ancak, rapor İran'ın bu opsiyonu açık tuttuğunu ve niyetlendiği takdirde 2010-15 yılları arasında bir nükleer bomba sahibi olabileceğini de belirtiyor... HENÜZ geçen ay, Başkan Bush İran krizi

Yazının Devamı

Devrim için demokrasi!

5 Aralık 2007

Yorum Venezuela'da pazar günü düzenlenen halkoylamasında konu, anayasada yapılması önerilen bazı "reformlar"la ilgiliydi. Örneğin, devlet başkanının iki dönem görev yaptıktan sonra tekrar (üçüncü kez) adaylığını koyabilmesi, görev süresinin 6 yıldan 7 yıla çıkarılması, devlet başkanının olağanüstü hal ilan etmek hususunda geniş yetkilere sahip olması, merkez bankasının özerkliğinin kaldırılıp Başkan'ın otoritesine bağlanması gibi...Venezuela'da muhalefet ve tarafsız çevreler yaklaşık 10 yıla yakın bir zamandan beri iktidarda olan Chavez'in bu geniş yetkilere sahip olması halinde, ömür boyu bir diktatör olabileceğini düşünüyorlar. Yani onlara göre, 53 yaşındaki Başkan, demokrasiyi, düşlediği "devrimi" (kendi deyişiyle "21. Yüzyıl Sosyalizmi"ni) gerçekleştirmek için, bir "araç" olarak kullanıyor.Chavez, ülkesindeki popülaritesine güvenerek (geçen yılki seçimleri oyların yüzde 63'ünü alarak kazanmıştı) tasarladığı "anayasa reformları"nı, halkın onayına sunmak cesaretini gösterdi. Ama umutları kırıldı. Kıl payı ile de olsa bu serüvenden yenik çıktı... VENEZUELA'daki anayasa referandumu, en azından şunu gösterdi: Zaman zaman diktatör veya demagog olarak nitelendirilen Hugo Chavez'in

Yazının Devamı

"Yeni Çar" Putin'in Rusya'sı

4 Aralık 2007

Yorum Aslında pazar günkü seçimlerin galibi, (yüzde 64 gibi yüksek bir oy oranıyla) "Birleşik Rusya" partisidir. Bu parti 450 sandalyeli yeni "Duma"da rahat bir çoğunluğa sahip olacak.Ancak "Birleşik Rusya" partisi, Putin ile özdeşleşmiştir. Nitekim 55 yaşındaki Rus devlet başkanı, parlamento seçimlerinde bu partinin listesinin başında yer almıştır.Yapılan çeşitli anketler ve röportajlar, Birleşik Rusya partisine oy verenlerin çoğunluğunun, bu oylarını Putin'e vermiş saydıklarını gösteriyor. Zaten seçim kampanyasında da bu seçimlere Putin'in popülaritesini ölçecek bir referandum havası verilmiştir. RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin, parlamento seçimlerindeki zaferinden sonra, şimdi ne yapacak?.. Bazılarının "Yeni Çar" diye nitelendirdiği Rus lideri, önümüzdeki mart ayındaki Kremlin'deki görevini bıraktıktan sonra, ülkenin "güçlü adamı" olmaya ve siyasi yaşamına damgasını vurmaya devam edecek mi? Putin'in öylesine geniş bir sempati ve desteğe mazhar olmasına (ve özellikle liberal kesimdeki esas rakiplerinin başarısızlığa uğramasına) şaşmamak lazım.Bunun nedenini anlamak için Putin'in 8 yıllık iktidarında Rusya'nın nereden nereye geldiğini hatırlamak yeter. 1990'ların Rusya'sını

Yazının Devamı

Zoraki demokrat

1 Aralık 2007

Yorum - "Gelişme sürecindeki ülkelere, demokrasiyi zorla kabul ettirmeye çalışmayın. Bırakın (bu ülkelerde) demokrasi kendi zaman limiti içinde gelişsin... Sizin kendi demokrasiniz konusunda adeta bir saplantınız var. Sizin yüzyıllar içinde elde ettiğiniz demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin başka ülkelerde birkaç yıl, hatta birkaç ay içinde gerçekleşmesini bekliyorsunuz... Biz de demokrasi istiyoruz. Ben de demokrasiden yanayım. Ama bunları kendi yolumuzdan giderek elde edeceğiz, çünkü biz toplumumuzu Batılılardan daha iyi anlarız"...Bu sözlere bakılırsa, 64 yaşındaki Pervez Müşerref'in 3 Kasım'da ülkeyi şiddet ve kaostan kurtarmak gerekçesiyle aldığı bir dizi sert tedbirlerden bu kadar kısa zamanda vazgeçmemesi ve "kendi yoluna" devam etmesi gerekirdi... Pakistan lideri Pervez Müşerref, 46 yıl giydiği askeri üniformasını çıkardığı ve sivil cumhurbaşkanı olarak yemin ettiği gün, resmi törende hazır bulunan yabancı (daha çok Batılı) diplomatlara hitaben şu sözleri söyledi: Ama o öyle yapmadı. Tam aksine, Batılıların "zorladığı" ve Pakistan toplumunun önemli bir kesiminin istediği kararları hızlı bir şekilde aldı:1. General üniformasını çıkardı ve başkomutanlığı (tesadüfen

Yazının Devamı

Annapolis sürecinin şansı...

30 Kasım 2007

Yorum Annapolis'e daha baştan olumsuz bakanlar, şimdi sonucu değerlendirirken, bu diplomatik egzersizi kötülemekten geri kalmıyorlar.Ancak akla şu soru da geliyor: Geniş bir uluslararası destekle gerçekleşen bu diplomatik girişim dışında, meselenin çözümü için başka alternatif var mı? Bu alternatif şiddet veya topyekûn bir savaş mıdır?Diplomasi yolunu karalayanlar, yıllardan beri süregelen kanlı çatışmalarla da bir yere varılamadığını herhalde hatırlıyorlardır.Doğru; diplomasiyle de her zaman istenen sonuca varılamıyor. Ama Arap-İsrail ihtilafında dahi, anlaşmaya varıldığı, hatta ikili ilişkilerin de kurulduğu haller olmuştur.En azından kan dökmeden bu yolu denemek, daha mantıklı olsa gerek... Karamsarlar için, Annapolis'teki Ortadoğu Konferansı'nın sonucu hakkında olumsuz yönde öne sürülebilecek birçok argüman var. Nitekim bardağın sadece boş tarafına bakanlar, bir şova dönüşen bu konferanstan barışı sağlayacak elle tutulur herhangi bir sonuç çıkmadığını, meselenin bir nevi komisyona havale edildiğini, Başkan Bush'un da Annapolis'te sadece kendi oyununu sahnelediğini iddia ediyorlar. Annapolis'ten çıkan sonuç, beklenti çıtasını makul düzeyde tutan gözlemcilerin öngördüğü gibi

Yazının Devamı