Ankaranın tutumu ne?

15 Kasım 2002

Planın taraflara verilmesinden 3 gün sonra bu sorunun açık bir yanıtı hâlâ yok. Oysa Kıbrıs Rum yönetimi ile Yunan hükümeti, plana olumlu tepki gösterdiler ve Genel Sekretere resmi cevaplarını bu yönde vereceklerini açıkladılar.Ankaranın tepkisi - daha doğrusu tepkileri - ise kafaları karıştıracak nitelikte.Görevi sona ermekte olan hükümetin başı, Başbakan Bülent Ecevit, bu konuda dengeli konuştu ve "planın sevindirici yanının eşitliği kabul" etmesi, kaygı verici yanının da büyük ölçüde toprak istemesi olduğunu söyledi.Oysa dün aynı iktidarın ve partinin mensubu, Dışişleri Bakanı Şükrü S. Gürel çok sert bir üslup ile, hem planın kabul edilemez olduğunu öne sürdü, hem BMyi ve Yunan - Rum tarafını bir komplo düzenlemekle suçladı, hem de AKP lideri Tayyip Erdoğanı adeta topa tuttu.Erdoğan ise planın umut yarattığını, bunun önyargısız müzakere edilmesi gerektiğini savundu.KKTC lideri Rauf Denktaşa gelince, o da yanıtını adaya döndükten sonra bildireceğini söyledi, ama bu arada planın serinkanlılıkla incelenmesi gerektiğini belirtti. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu da planın olumlu ve olumsuz yanları olduğunu anımsattıktan sonra "ama sonuçta uzlaşıcı tavrımızı göstererek anlaşmanın

Yazının Devamı

Ankara’nın tutumu ne?

15 Kasım 2002


<#comment>ANKARA’nın BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs planına yanıtı ne olacak? Veya en azından şu anda Türkiye’nin eğilimi ne?
Planın taraflara verilmesinden 3 gün sonra bu sorunun açık bir yanıtı hâlâ yok. Oysa Kıbrıs Rum yönetimi ile Yunan hükümeti, plana olumlu tepki gösterdiler ve Genel Sekreter’e resmi cevaplarını bu yönde vereceklerini açıkladılar.
Ankara’nın tepkisi - daha doğrusu tepkileri - ise kafaları karıştıracak nitelikte.
Görevi sona ermekte olan hükümetin başı, Başbakan Bülent Ecevit, bu konuda dengeli konuştu ve "planın sevindirici yanının eşitliği kabul" etmesi, kaygı verici yanının da büyük ölçüde toprak istemesi olduğunu söyledi.
Oysa dün aynı iktidarın ve partinin mensubu, Dışişleri Bakanı Şükrü S. Gürel çok sert bir üslup ile, hem planın kabul edilemez olduğunu öne sürdü, hem BM’yi ve Yunan - Rum tarafını bir komplo düzenlemekle suçladı, hem de AKP lideri Tayyip Erdoğan’ı adeta topa tuttu.
Erdoğan ise planın umut yarattığını, bunun önyargısız müzakere edilmesi gerektiğini savundu.

Yazının Devamı

Bu fırsat kaçmamalı

14 Kasım 2002

Bu plan, tarafların uzlaşabileceği bir ortak zemin sunuyor ve ilk kez ciddi biçimde çözüm yolunu açıyor.Kuşkusuz iki tarafın da bu kapsamlı metinde kendi pozisyonlarına ve çıkarlarına uygun görmediği, ancak oturup pazarlık edebilecekleri hususlar vardır.Önemli olan bu planın, yıllardan beri süregelen ve büyük sıkıntılara neden olan Kıbrıs sorununun çözümü için, "gerçek" - veya "son" - bir fırsat olarak kabul edilmesidir. Diğer bir deyişle artık Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides (ve aynı şekilde Ankara ile Atina) "tamam, çözüm saati geldi" diyebilmeli ve gene yıllardan beri çeşitli aralıklarla sürdürdükleri müzakerelerini, Annan planının çerçevesi içinde, noktalamalıdır...***ŞİMDİ neredeyse yarım yüzyıldır bu işin içinde bulunan iki lidere tarihi bir görev düşüyor.Allah kendilerine daha uzun ömür versin, ama Klerides 82, Denktaş da 78 yaşında. İkisi de kalp hastası. Siyasi kariyerlerini bir çözüm başarısı ile tamamlamak ellerinde...Şu anda tarihi uzlaşma için bir fırsat çıkmış durumda. Doğru, bu bazı fedakârlıklar gerektiriyor. Ama bugün bu fedakârlıklar (veya " al - ver" esprisi ile verilecek karşılıklı ödünler) ne kadar "acıtır" görünse de, yarının kuşakları için de o kadar

Yazının Devamı

Bu fırsat kaçmamalı

14 Kasım 2002


<#comment>BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs planı, gerek içeriği, gerekse zamanlaması bakımından, geriye dönüşü olanaksız kılan yepyeni bir süreç başlatıyor.
Bu plan, tarafların uzlaşabileceği bir ortak zemin sunuyor ve ilk kez ciddi biçimde çözüm yolunu açıyor.
Kuşkusuz iki tarafın da bu kapsamlı metinde kendi pozisyonlarına ve çıkarlarına uygun görmediği, ancak oturup pazarlık edebilecekleri hususlar vardır.
Önemli olan bu planın, yıllardan beri süregelen ve büyük sıkıntılara neden olan Kıbrıs sorununun çözümü için, "gerçek" - veya "son" - bir fırsat olarak kabul edilmesidir. Diğer bir deyişle artık Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides (ve aynı şekilde Ankara ile Atina) "tamam, çözüm saati geldi" diyebilmeli ve gene yıllardan beri çeşitli aralıklarla sürdürdükleri müzakerelerini, Annan planının çerçevesi içinde, noktalamalıdır...
***
ŞİMDİ neredeyse yarım yüzyıldır bu işin içinde bulunan iki lidere tarihi bir görev düşüyor.

Yazının Devamı

Tezler ve modeller kokteyli...

13 Kasım 2002

Türk tarafının daha önce Genel Sekreterin resmi bir belge sunmaması için yaptığı çağrılara rağmen, gerçek şudur ki, şimdi ortaya konan metin, plan niteliğinde bir taslaktır ve bu, ABDnin ve İngiltere başta olmak üzere ABnin tam desteğine sahiptir... Aynı şekilde Genel Sekreterin görevinin sadece "iyi niyet misyonu"ndan ibaret olduğu üzerindeki ısrar da geride kalmıştır ve artık bu girişimle BM Kıbrıs konusunda iyice devreye girmiştir...Ancak, Annanın sunduğu metin, "ya kabul, ya ret" anlamında bir şart koşmuyor ve de bir müzakere - yani pazarlık - zemini oluşturuyor. Ne var ki Genel Sekreter bu görüşmelerin 30 gün içinde tamamlanmasını (ve böylece 12 Aralıktaki AB zirvesine bir sinyal verilmesini) istiyor...* * *İLK bakışta Kofi Annanın kapsamlı planı, bir "tezler ve modeller kokteyli" olarak göze çarpıyor. Plan, ocak ayından beri Denktaş ve Kleridesin yaptığı toplam 58 toplantıda öne sürdükleri temel görüşleri, ayrıca son zamanlarda sözü geçen Belçika ve İsviçre modellerini harmanlamış... Gene çok sık tartışılan federasyon ile konfederasyon kavramları arasında bir orta yol bulmuş...Hal böyle iken, elbet iki taraf da bu taslakta kabul edebilecekleri veya edemeyecekleri unsurlar

Yazının Devamı

Tezler ve modeller kokteyli...

13 Kasım 2002


<#comment>ÖNCE BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs konusunda sunduğu "belge"ye uygun bir isim bulmak lazım!.. Buna genelde dünya basınında "plan" deniyor. Türk tarafında resmi ağızlar bunu - Genel Sekreter’in sınırlı yetkisini öne sürerek - "fikirler dizisi" veya "telkin" olarak nitelendiriyor. Annan’ın dokümanında ise bunun "yeni Kıbrıs devletinin iç ve dış işlerini düzenleyecek kurumları inşa edecek bir anlaşma" olduğu belirtiliyor...
Türk tarafının daha önce Genel Sekreter’in resmi bir belge sunmaması için yaptığı çağrılara rağmen, gerçek şudur ki, şimdi ortaya konan metin, plan niteliğinde bir taslaktır ve bu, ABD’nin ve İngiltere başta olmak üzere AB’nin tam desteğine sahiptir... Aynı şekilde Genel Sekreter’in görevinin sadece "iyi niyet misyonu"ndan ibaret olduğu üzerindeki ısrar da geride kalmıştır ve artık bu girişimle BM Kıbrıs konusunda iyice devreye girmiştir...
Ancak, Annan’ın sunduğu metin, "ya kabul, ya ret" anlamında bir şart koşmuyor ve de bir müzakere - yani pazarlık - zemini oluşturuyor. Ne var ki Genel Sekreter bu görüşmelerin 30 gün içinde tamamlanmasını (ve böylece 12 Aralık’taki AB zirvesine bir sinyal verilmesini) istiyor...
* * *

Yazının Devamı

İt ürür, kervan yürür...

12 Kasım 2002

Valery Giscard dEstaingin söyledikleri, en hafif deyimi ile büyük talihsizlik, kendi açısından da kocaman bir ayıp.Talihsizlik, zamanlamada. Türkiyede demokratik bir seçim yapılıyor, iktidar olmaya hazırlanan parti AB ile bütünleşmeye öncelik veriyor, bu yönde daha hükümeti kurmadan bile atağa kalkıyor... Ve tam bu sırada Giscard "Türkiye Avrupada değil, Türklerin kültürü ve yaşam şekli Avrupaya uymaz... Eğer Türkiye üye olursa, bu ABnin sonu olur" diye buyuruyor...Eğer zamanlama açısından Giscard bu sözleri "kasten" söylemedi ise, düşüncesiz davranmış demektir. Eğer "mahsus" söylemişse, büyük hata işlemiştir. Çünkü bu sözler içerik olarak da tam bir saçmalık...***AB üyeliği için belirleyici faktör coğrafya mı? Hani siyasal ve ekonomik kriterler idi?.. Türkiye yıllardır AB ile bütünleşme yolunda adım adım ilerliyor: Neden daha önce birileri çıkıp "ABnin sınırları Meriçte biter" demedi? Türkiye Avrupa Konseyinden OECDye kadar çeşitli Avrupa örgütlerinde yer alıyor: Bu nedenle bu örgütlerin sarsıldığı veya çöktüğü görüldü mü?Giscardın iddialarını çürütecek daha çok argüman var. Ama konu o değil zaten. Tayyip Erdoğanın belirttiği gibi, konu "tamamen duygusal"!..Kabul etmeli ki,

Yazının Devamı

İt ürür, kervan yürür...

12 Kasım 2002


<#comment>SIRADAN bir politikacı veya diplomat olsa, haydi neyse. Adam AB’nin geleceğini şekillendirmek, onun anayasasını hazırlamakla görevli birimin ("Konvansiyon"un) başında. Üstelik eski bir cumhurbaşkanı.
Valery Giscard d’Estaing’in söyledikleri, en hafif deyimi ile büyük talihsizlik, kendi açısından da kocaman bir ayıp.
Talihsizlik, zamanlamada. Türkiye’de demokratik bir seçim yapılıyor, iktidar olmaya hazırlanan parti AB ile bütünleşmeye öncelik veriyor, bu yönde daha hükümeti kurmadan bile atağa kalkıyor... Ve tam bu sırada Giscard "Türkiye Avrupa’da değil, Türklerin kültürü ve yaşam şekli Avrupa’ya uymaz... Eğer Türkiye üye olursa, bu AB’nin sonu olur" diye buyuruyor...
Eğer zamanlama açısından Giscard bu sözleri "kasten" söylemedi ise, düşüncesiz davranmış demektir. Eğer "mahsus" söylemişse, büyük hata işlemiştir. Çünkü bu sözler içerik olarak da tam bir saçmalık...
***
AB üyeliği için belirleyici faktör coğrafya mı? Hani siyasal ve ekonomik kriterler idi?.. Türkiye yıllardır AB ile bütünleşme yolunda adım adım ilerliyor: Neden daha önce birileri çıkıp "AB’nin sınırları Meriç’te biter" demedi? Türkiye Avrupa Konseyi’nden OECD’ye kadar çeşitli

Yazının Devamı