<#comment>#comment>Türkiye Kalite Derneği "Kal - Der"in dün İstanbul’da düzenlediği Ulusal Kalite Kongresi’nde konuk konuşmacı ünlü Amerikan toplum filozofu ve yazar Dr. Francis Fukuyama’yı dinleyenler, dünyada ve bizde sık sık tartışılan bir konuda ilginç ve aydınlatıcı bilgiler edinmek fırsatını buldular.
Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki davetlilerin dışında, TV haber kanallarının canlı olarak naklettiği bu konuşmanın en can alıcı bölümünü, kuşkusuz Dr. Fukuyama’nın Türkiye, İslam ve demokrasi konusundaki düşünceleri oluşturdu.
1991’de yayımlanan "Tarihin Sonu" adlı eseri ile fikir dünyasında büyük bir dalgalanmaya yol açan, son yıllarda da yeni kitapları ve makaleleri ile dikkatleri üstünde toplamaya devam eden 50 yaşındaki Dr. Fukuyama ile, bizim de dahil olduğumuz bir grup Türk yazarı, bu toplantıdan iki hafta önce, video - konferans kanalı ile bir buçuk saatlik bir söyleşi yapmak olanağını buldu.
Düşünürün dün "Kal - Der"in kongresinde söyledikleri ile Washington’dan ayrılmadan önce sorularımıza verdiği yanıtlar, özellikle Batı ile İslam dünyasının karşılaştığı sorunlara ve bu çerçevede Türkiye’nin konumuna ışık tutuyor...
***
DR. Fukuyama’nın dünyanın birçok
Bush yönetiminin askeri müdahale konusunda henüz bir karar vermediğini önceki gün Ankaraya gelen ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı Orgeneral Tommy Franks de tekrarladı. Haftalardan beri Washingtondan gelen çelişkili haberler de zaten bunu gösteriyor.Nitekim ABDnin son günlerde iki ayrı kulvarda yürüdüğü, bir yandan askeri hazırlıklarına hız verirken, diğer yandan da diplomatik çabalarını (son olarak BMye sunduğu yeni öneri ile) yoğunlaştırdığı görülüyor.***BUSH yönetiminin bu tavrı gerçekten kararsızlıktan - veya şaşkınlıktan - mı kaynaklanıyor, yoksa başka bir nedeni var mı? Örneğin bu, Saddam rejimini baskı altında tutmak, onu yıpratmak amacını da gütmüş olamaz mı?Bu olabileceği gibi, bir başka neden de, savaş hazırlıkları için gereken zamanı kazanmak da olabilir. ABDnin diplomasi çarkını işletirken, aynı zamanda bölgedeki askeri hazırlıklarını (ve bunun için bölge ülkeleri ile temaslarını) sürdürdüğünü de unutmayalım. Orgeneral Franksin Ankarayı da kapsayan son Ortadoğu turnesinin bu amaca yönelik olduğu açık.Başkan Bushun savaşla ilgili kesin kararını vermemesinde rol oynayan bir başka neden, dost ve müttefik ülkelerin tepkileri de olsa gerek. Bir ay öncesine kadar Bushun sanki
<#comment>#comment>Başbakan Bülent Ecevit, Fikret Bila’ya verdiği demeçte, Bush yönetiminin Irak konusundaki kararsızlığından yakındı. "Başkan Bush bir yandan her an askeri müdahalede bulunabileceklerini belirtiyor, bir yandan da BM’de müdahalenin son seçenek olduğunu söylüyor" diyen Başbakan, Washington’un artık kararını vermesi çağrısında bulundu.
Bush yönetiminin askeri müdahale konusunda henüz bir karar vermediğini önceki gün Ankara’ya gelen ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı Orgeneral Tommy Franks de tekrarladı. Haftalardan beri Washington’dan gelen çelişkili haberler de zaten bunu gösteriyor.
Nitekim ABD’nin son günlerde iki ayrı kulvarda yürüdüğü, bir yandan askeri hazırlıklarına hız verirken, diğer yandan da diplomatik çabalarını (son olarak BM’ye sunduğu yeni öneri ile) yoğunlaştırdığı görülüyor.
***
BUSH yönetiminin bu tavrı gerçekten kararsızlıktan - veya şaşkınlıktan - mı kaynaklanıyor, yoksa başka bir nedeni var mı? Örneğin bu, Saddam rejimini baskı altında tutmak, onu yıpratmak amacını da gütmüş olamaz mı?
Bu olabileceği gibi, bir başka neden de, savaş hazırlıkları için gereken zamanı kazanmak da olabilir. ABD’nin diplomasi çarkını işletirken, aynı
Kuzey Iraktaki "bölgesel yönetim"in "başbakanı" sıfatını taşıyan 36 yaşındaki Neçervan Barzani, ABDdeki bir dergide (Middle East Intelligence) yayımlanan bir söyleşide amaçlarını "Irakın egemenliğini korumak", "federal, demokratik bir parlamenter sistemin kurulmasını sağlamak" ve "komşu ülkelerle barışçı ilişkileri sürdürmek" şeklinde özetledi. Irak Kürtlerinin Bağdattaki merkezi yönetimde yer almasını istediklerini de belirten Neçervan Barzani, bölgenin gelecek statüsü ile ilgili sorulara yanıtlarında, bağımsızlıktan söz etmedi.Oysa ki, amcası Mesut Barzani, Mehmet Ali Birandın sorularını yanıtlarken açıkça Iraklı Kürtlerin gönlünde yatan fikrin bağımsızlık olduğunu söyledi; ancak "istek ile güç arasında fark var" diyerek buna güçlerinin yetmediğini, ayrıca bugünkü koşulların buna elverişli olmadığını kabul etti...***MESUT Barzaninin bu konuda (ayrıca Kerkük ve Kuzey Iraktaki Türk askeri varlığı üzerinde) söyledikleri, kışkırtıcı görünebilir. Ama bu vesile ile Kürt liderinin ağzından, açıkça ne hayal ettiği ortaya çıkmış oldu.Herhalde yeğeni Ankarada böyle konuşmayacak. Diğer Kürt liderler de (Talabani gibi) böyle ifadeler kullanmıyorlar. Bu onların bağımsızlık "ideali" konusunda
<#comment>#comment>Bu hafta Ankara’da beklenen Kuzey Iraklı Kürt liderlerden Neçervan İdris Barzani (KDP Başkanı Mesut Barzani’nin yeğeni) Türk yetkililerine ne diyecek? Daha doğrusu, öteki Kürt grubu KYB’nin lideri Celal Talabani’nin son günlerde belirttiği gibi, Kuzey Irak’taki Kürtlerin bağımsızlık değil, sadece federasyon istediklerini mi söyleyecek, yoksa Mesut Barzani’nin geçen cuma günü CNN Türk’te açıkladığı gibi, nihai hedeflerinin bağımsızlık olduğunu mu belirtecek?
Kuzey Irak’taki "bölgesel yönetim"in "başbakanı" sıfatını taşıyan 36 yaşındaki Neçervan Barzani, ABD’deki bir dergide (Middle East Intelligence) yayımlanan bir söyleşide amaçlarını "Irak’ın egemenliğini korumak", "federal, demokratik bir parlamenter sistemin kurulmasını sağlamak" ve "komşu ülkelerle barışçı ilişkileri sürdürmek" şeklinde özetledi. Irak Kürtlerinin Bağdat’taki merkezi yönetimde yer almasını istediklerini de belirten Neçervan Barzani, bölgenin gelecek statüsü ile ilgili sorulara yanıtlarında, bağımsızlıktan söz etmedi.
Oysa ki, amcası Mesut Barzani, Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtlarken açıkça Iraklı Kürtlerin gönlünde yatan fikrin bağımsızlık olduğunu söyledi; ancak "istek ile güç
Bunu doğal karşılamak lazım. Gerçi Iraka karşı girişilecek bir savaş Türkiyeyi daha çok etkiler ve dolayısı ile daha fazla ilgilendirir. Ama son günlerde sunulduğu şekli ile, Kuzey Iraktaki gelişmeler, daha ivedi bir nitelik kazanmış görünüyor.Bunda - dün de belirttiğimiz gibi - seçim havası içinde yapılan konuşmaların ve medyanın bunları büyütmesinin büyük etkisi var. Ama şimdi Ankaranın konuya daha ciddi biçimde yaklaştığını görüyoruz. Mesud Barzaninin lideri olduğu KDPnin iki temsilcisi ile Ankarada diyalog kuruluyor. ABD ile de - en üst düzeydeki askeri yetkililerin ziyaretleriyle - görüşmeler başlıyor.Böylece son günlerde görülen telaş ve huzursuzluk, şimdi yerini sakin diplomasiye bırakıyor... Yeter ki Barzaninin dün yaptığı gibi kışkırtıcı laflar edilmesin...***KAMUOYUNDA dün ilk bölümünü sıraladığımız ve bugün de devamını sunduğumuz sorular, kuşkuların, kaygıların henüz tam olarak giderilmediğini gösteriyor.Türkmenlerin geleceği ne olacak?Barzani - Talabani ikilisinin hazırladığı anayasa taslağı yeni yönetimde Türkmenlere yer verilmesini öngörüyor. Ancak ikisi de demeçlerinde Türkmenlerden Asuriler ve diğer küçük gruplar gibi azınlık olarak söz ediyor. Oysa Türkmenler (ve
<#comment>#comment>Kuzey Irak sorunu Türkiye’de genel Irak meselesinin önüne geçmiş durumda. Siyasi çevrelerde ve kamuoyunda dikkatler, ABD’nin Irak’a karşı olası bir askeri harekâtından çok, Kuzey Irak’taki "Kürt oluşumu" üzerinde odaklanıyor.
Bunu doğal karşılamak lazım. Gerçi Irak’a karşı girişilecek bir savaş Türkiye’yi daha çok etkiler ve dolayısı ile daha fazla ilgilendirir. Ama son günlerde sunulduğu şekli ile, Kuzey Irak’taki gelişmeler, daha ivedi bir nitelik kazanmış görünüyor.
Bunda - dün de belirttiğimiz gibi - seçim havası içinde yapılan konuşmaların ve medyanın bunları büyütmesinin büyük etkisi var. Ama şimdi Ankara’nın konuya daha ciddi biçimde yaklaştığını görüyoruz. Mesud Barzani’nin lideri olduğu KDP’nin iki temsilcisi ile Ankara’da diyalog kuruluyor. ABD ile de - en üst düzeydeki askeri yetkililerin ziyaretleriyle - görüşmeler başlıyor.
Böylece son günlerde görülen telaş ve huzursuzluk, şimdi yerini sakin diplomasiye bırakıyor... Yeter ki Barzani’nin dün yaptığı gibi kışkırtıcı laflar edilmesin...
***
KAMUOYUNDA dün ilk bölümünü sıraladığımız ve bugün de devamını sunduğumuz sorular, kuşkuların, kaygıların henüz tam olarak giderilmediğini
Neyse ki, dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Dışişleri Bakanlığı ve askeri kesim, seçim atmosferi içinde sorumsuzca yapılan konuşmalara itibar etmemiş, olaylara sakin ve ölçülü olarak yaklaşmıştır.Bu arada Dışişleri Bakanlığının resmi açıklaması, dünkü "Radikal" gazetesinin manşet haberinde belirtildiği gibi, Başbakan Ecevite bir "uyarı" veya yanıt olarak algılanmıştır...* * *BÜTÜN bu söylenenler, vatandaşın kafasını iyice karıştırmış görünüyor. Bu nedenle bir dizi soru soruluyor.Kuzey Irakta bağımsız bir Kürt devleti mi kuruluyor?Hayır. İki Kürt grubunun üzerinde mutabık kaldığı anayasa taslağı, Irak için bir federal yapı ve bu çerçevede ülkenin kuzeyinde federe bir Kürt bölgesi öngörüyor.Kuzey Irakta Kürt federe devletinin kurulmakta olduğu kesin mi?Değil. Barzani - Talabani ikilisinin niyeti bu. Ama bunun gerçekleşmesi, Iraktaki tüm unsurların (Bağdattaki merkezi yönetim başta olmak üzere) bu konuda anlaşmalarına bağlı. Bu da herhalde Saddam rejiminin devrilmesinden sonra ele alınabilecek.Ankara olasılı bir federal sisteme nasıl bakıyor?Bazı demeçler, başta Türkiyenin federasyona karşı olduğu ve kesinlikle buna izin vermeyeceği yönünde idi. Ancak Türkiyenin resmi