<#comment>#comment>Son günlerde bazı siyasilerin, Kuzey Irak’taki gelişmeleri seçim malzemesi olarak kullandıkları, Türk ve dünya kamuoyuna yanlış mesajlar verdikleri açıkça ortaya çıktı. Türkiye’nin Kuzey Irak’a karşı bir askeri müdahalede bulunmaya hazırlandığı izlenimini yaratan bu tür beyanlarda bulunanlar arasında Başbakan’ın ve bazı bakanların da bulunması, zihinleri büsbütün karıştırdı...
Neyse ki, dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Dışişleri Bakanlığı ve askeri kesim, seçim atmosferi içinde sorumsuzca yapılan konuşmalara itibar etmemiş, olaylara sakin ve ölçülü olarak yaklaşmıştır.
Bu arada Dışişleri Bakanlığı’nın resmi açıklaması, dünkü "Radikal" gazetesinin manşet haberinde belirtildiği gibi, Başbakan Ecevit’e bir "uyarı" veya yanıt olarak algılanmıştır...
* * *
BÜTÜN bu söylenenler, vatandaşın kafasını iyice karıştırmış görünüyor. Bu nedenle bir dizi soru soruluyor.
Bu tür beyanlara yol açan son olay, Kuzey Iraktaki iki Kürt grubunun, KDP ile KYBnin Irak Kürdistanı ile ilgili "federal" bir anayasa tasarısı üzerinde anlaşmalarıdır. Kuzey Irakta birkaç yıldan beri gelişen "fiili durum"un üstüne tam da ABDnin Iraka karşı bir askeri harekata hazırlandığı bir döneme denk gelen bu yeni anayasa taslağının ilanı, Türkiyede öfke ile karışık endişe yarattı. Başbakan ve Savunma Bakanı dahil, üst düzey yetkililerin konuşmalarındaki ifadeler, Türkiyenin Kuzey Iraka karşı direkt bir askeri müdahale olasılığını gündeme getirdi.Siyasilerin bu sert çıkışlarına karşılık, Dışişleri ve askeri kesimin daha sakin ve ölçülü yaklaşımı (önceki günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi) Türkiyenin bu aşamada Kuzey Iraka karşı askeri bir harekata girişmek niyetinde olmadığını, Ankaranın sadece uyarılarını zamanında yapmak gereğini duyduğunu doğruluyor.***KUZEY Iraktan gelen haberler Türkiyede abartılmış ve gereksiz bir telaşa yol açmıştır.Şimdi medyaya da yansıyan açıklamalar, Kuzey Iraktaki olayın bir "anayasa taslağı"nın hazırlanması üzerinde odaklandığını gösteriyor. KDPnin Ankaradaki temsilcisi Safin Dizayinin önceki gece CNN Türkte Yavuz Baydarın programında yaptığı
<#comment>#comment>Kuzey Irak’taki son gelişmeler karşısında son günlerde Türk hükümet yetkililerinin ve seçim atmosferi içinde siyasi parti liderlerinin yaptığı konuşmalar, kamuoyunda telaş ve kaygı yarattı. Bu konuşmalar sanki Türkiye Kuzey Irak’ı işgal etmeye veya ABD ile birlikte askerlerini komşu ülkeye sevk etmeye hazırlanıyormuş gibi bir izlenim yarattı.
Bu tür beyanlara yol açan son olay, Kuzey Irak’taki iki Kürt grubunun, KDP ile KYB’nin Irak Kürdistanı ile ilgili "federal" bir anayasa tasarısı üzerinde anlaşmalarıdır. Kuzey Irak’ta birkaç yıldan beri gelişen "fiili durum"un üstüne tam da ABD’nin Irak’a karşı bir askeri harekata hazırlandığı bir döneme denk gelen bu yeni anayasa taslağının ilanı, Türkiye’de öfke ile karışık endişe yarattı. Başbakan ve Savunma Bakanı dahil, üst düzey yetkililerin konuşmalarındaki ifadeler, Türkiye’nin Kuzey Irak’a karşı direkt bir askeri müdahale olasılığını gündeme getirdi.
Siyasilerin bu sert çıkışlarına karşılık, Dışişleri ve askeri kesimin daha sakin ve ölçülü yaklaşımı (önceki günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi) Türkiye’nin bu aşamada Kuzey Irak’a karşı askeri bir harekata girişmek niyetinde olmadığını, Ankara’nın sadece
Irakın komşusu ve bir bölge ülkesi olarak "Saddam sonrası Irak"ın alacağı şekil, kuşkusuz Türkiyeyi çok yakından ilgilendiriyor.Şu sırada ABDnin önceliği Saddamı devirmenin yollarını aramak ve olası bir askeri operasyonun hazırlığını yapmak olarak görünüyor. Şimdilik "ertesi gün" ile ilgili bir planın - ve hele bir kararın - olmadığı anlaşılıyor.Eğer ABD Irakı vuracaksa, saldırı gününe kadar, bu kararı vermesi gerekecek. Bir sonraki adım hesaplanmadan girişilecek bir askeri operasyon, tehlikeli bir serüven olur...***BELİRLİ bir plan üzerinde henüz bir karar olmamakla beraber, Bush yönetiminin ne yapmak istediğine dair bazı işaretler var.Bunlardan biri, ABDnin bu kez bir "vur - çekil" stratejisi izlemeyeceğidir. Amaç, Irakın kitle imha silahlarından arındırılmasının ötesindedir. Hedef, Saddamın tüm kadrosu ve sistemi ile saf dışı edilmesi, yerine yeni bir rejimin kurulması, yani Irakın yeniden yapılanmasıdır.Açıkçası Washington öyle bir Irak istiyor ki, başındaki lider (veya yönetim), Saddam gibi kendisine düşman veya rakip olmasın ve ABDnin ekonomik (petrol), ve stratejik (siyasal ve askeri) çıkarlarına ters düşmesin. Bu, Bushun aynı zamanda Ortadoğuda oluşturmak istediği "yeni
<#comment>#comment>ABD’nin Saddam’ı büyük olasılıkla askeri bir müdahale ile devirdikten sonraki niyetleri nedir? Bush yönetimi nasıl bir Irak "yaratmak" istiyor?
Irak’ın komşusu ve bir bölge ülkesi olarak "Saddam sonrası Irak"ın alacağı şekil, kuşkusuz Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.
Şu sırada ABD’nin önceliği Saddam’ı devirmenin yollarını aramak ve olası bir askeri operasyonun hazırlığını yapmak olarak görünüyor. Şimdilik "ertesi gün" ile ilgili bir planın - ve hele bir kararın - olmadığı anlaşılıyor.
Eğer ABD Irak’ı vuracaksa, saldırı gününe kadar, bu kararı vermesi gerekecek. Bir sonraki adım hesaplanmadan girişilecek bir askeri operasyon, tehlikeli bir serüven olur...
***
BELİRLİ bir plan üzerinde henüz bir karar olmamakla beraber, Bush yönetiminin ne yapmak istediğine dair bazı işaretler var.
Bu söylentilere yol açan olay, Kuzey Iraktaki iki Kürt grubunun Kerkük merkezli bir federasyonu öngören yeni bir anayasa taslağı hazırlaması ve buna Ankaranın çok sert tepki göstermesidir. Özellikle Başbakan Ecevitin Türkiyenin böyle bir "Kürt devleti oluşumunu" kabul etmeyeceğini belirttikten sonra, "savaş istemiyoruz ama gelişmeler bizi buna doğru sürüklüyor" şeklindeki ifadesi de, spekülasyonlara hız vermiş durumda...***TÜRKİYE gerçekten bu aşamada, Barzani ve Talabani liderliğindeki grupların hazırladığı tasarının ötesinde görülen "gizli niyetler" nedeni ile, şimdiden "önleyici" bir operasyona girişir mi?Çeşitli yetkililer ve analistlerle yaptığımız görüşmeler, iddia edildiği gibi "ABDden önce Iraka girmenin" veya hemen şu yakınlarda önleyici bir harekât düzenlemenin söz konusu olmadığı izlenimini veriyor.Belki de seçim ortamında yapılan bazı konuşmalar, böyle spekülasyonlar için müsait bir ortam yaratıyor; ama resmi açıklamalar daha çok uyarı niteliğini taşıyor.Nitekim iki Kürt liderinin uzun vadeli emellerine büyük kuşku ile bakan Ankara, pozisyonunu şimdiden açıkça ortaya koymakta yarar görüyor. Yapılan konuşmalar ve açıklamalar, hem onlara, hem ABD başta olmak üzere ilgili
<#comment>#comment>Son günlerde ABD’nin Irak’a olası bir saldırısının yanı sıra, Türkiye’nin Kuzey Irak’a karşı bir askeri operasyona girişebileceğinden sıkça söz ediliyor. Hatta medyada "Irak’a ABD’den önce biz mi gireceğiz" türünden spekülasyonlar da yapılıyor...
Bu söylentilere yol açan olay, Kuzey Irak’taki iki Kürt grubunun Kerkük merkezli bir federasyonu öngören yeni bir anayasa taslağı hazırlaması ve buna Ankara’nın çok sert tepki göstermesidir. Özellikle Başbakan Ecevit’in Türkiye’nin böyle bir "Kürt devleti oluşumunu" kabul etmeyeceğini belirttikten sonra, "savaş istemiyoruz ama gelişmeler bizi buna doğru sürüklüyor" şeklindeki ifadesi de, spekülasyonlara hız vermiş durumda...
***
TÜRKİYE gerçekten bu aşamada, Barzani ve Talabani liderliğindeki grupların hazırladığı tasarının ötesinde görülen "gizli niyetler" nedeni ile, şimdiden "önleyici" bir operasyona girişir mi?
Çeşitli yetkililer ve analistlerle yaptığımız görüşmeler, iddia edildiği gibi "ABD’den önce Irak’a girmenin" veya hemen şu yakınlarda önleyici bir harekât düzenlemenin söz konusu olmadığı izlenimini veriyor.
Belki de seçim ortamında yapılan bazı konuşmalar, böyle spekülasyonlar için müsait
Bu mesajlardan biri, doğrudan ABye yönelik: Kopenhag zirvesinde mutlaka bir tarih verin. Bu "şartlı bir tarih" de olabilir.ABye diğer bir mesaj da şu: "Özel statü" gibi formüllerle vakit kaybetmeyin; çünkü Türkiye, AB ile ilişkilerini geriye götürecek böyle bir kararı kesinlikle kabul etmeyecektir...Yılmaz ayrıca Almanyaya da seslendi ve "sorumluluğunuzu bilin, görevinizi yapın" mesajını verdi...* * *YILMAZın bu konuşmasını yaptığı platform, Almanyadaki "Türkiye Araştırmalar Vakfı"nın Klassis Otelinde düzenlediği "Türkiye - AB İlişkileri ve Almanyanın Rolü" başlıklı sempozyumdur. İki gün sürecek olan bu toplantıya Türkiyeden ve Almanyadan önemli konuşmacılar ve konuklar katılıyor.Son İlerleme Raporunda üyelik müzakereleri için bir takvim verilememiş olmasından Türkiyede duyulan düş kırıklığını dile getiren Yılmaz, şimdi bunun Kopenhag zirvesinden beklendiğini belirterek şu önemli açıklamayı yaptı: "Kabul edebileceğimiz zirve kararı, eksikliklerimizin tamamlanması koşulu ile, tarih verilmesidir. 2004e kadar tarih vermeyen bir zirve, AB ile ilişkilerimizi Lüksemburg zirvesinden sonraki belirsizliğe sürükler..."Yılmaz ayrıntı vermedi, ama anlaşılan "koşullu tarih"ten kastedilen şey