"Koşullu tarih" olabilir mi?

12 Ekim 2002


<#comment>Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz dün Silivri’de düzenlenen bir konferansta AB ile ilişkiler konusunda önemli bazı mesajlar verdi.
Bu mesajlardan biri, doğrudan AB’ye yönelik: Kopenhag zirvesinde mutlaka bir tarih verin. Bu "şartlı bir tarih" de olabilir.
AB’ye diğer bir mesaj da şu: "Özel statü" gibi formüllerle vakit kaybetmeyin; çünkü Türkiye, AB ile ilişkilerini geriye götürecek böyle bir kararı kesinlikle kabul etmeyecektir...
Yılmaz ayrıca Almanya’ya da seslendi ve "sorumluluğunuzu bilin, görevinizi yapın" mesajını verdi...
* * *
YILMAZ’ın bu konuşmasını yaptığı platform, Almanya’daki "Türkiye Araştırmalar Vakfı"nın Klassis Oteli’nde düzenlediği "Türkiye - AB İlişkileri ve Almanya’nın Rolü" başlıklı sempozyumdur. İki gün sürecek olan bu toplantıya Türkiye’den ve Almanya’dan önemli konuşmacılar ve konuklar katılıyor.

Yazının Devamı

Şimdi ne yapmalı?

11 Ekim 2002

Bu bağlamda zihinleri meşgul eden ve objektif yanıt verilmesi gereken bir dizi soru var.Dün bunlardan birini ele almış ve İlerleme Raporundan sonraki en önemli gelişme olan aralık ayındaki Kopenhag zirvesinden nasıl bir karar çıkabileceğini incelemiştik.Şimdi merak edilen diğer bazı temel sorulara değinelim.AB Komisyonu İlerleme Raporu ile Türkiyeye haksızlık etti mi?Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, rapor "artıları" ve "eksileri" ile bir bütün olarak değerlendirilmeli. Genelde rapor objektif tespitler yapıyor, ama bazı hususlarda (bu arada bazı sayılarda) hatalar, abartmalar da var. Aslında diğer ülkelerin çoğu da kendileri ile ilgili raporlardan yüzde yüz memnun değiller. Türkiye raporunda komisyon, son dönemde kaydedilen (ve gerçekten AByi de şaşırtan) ilerlemenin ışığında, daha anlayışlı ve özellikle tarih konusunda daha "endikatif" davranabilirdi. Raporu yazanlar bunu yapmamakla, bir ölçüde Türkiyeye haksızlık etmiş sayılabilir.Tarih konusu neden bu kadar önemli?AB "genişleme" politikasına bu yıl karar veriyor. 10 ülkenin üyeliği 2004te gerçekleşecek. Diğer iki aday (Bulgaristan ve Romanya) için üyelik tarihi olarak 2007 belirlenmiş durumda. Türkiye için üyelik

Yazının Devamı

Şimdi ne yapmalı?

11 Ekim 2002


<#comment>AB’nin İlerleme Raporu, Türkiye’de AB ile ilgili tartışmaları alevlendirdi ve kafaları yeniden karıştırdı. Sorun şimdi seçim kampanyasında giderek malzeme olarak kullanılıyor ve sert çıkışlara da konu oluyor.
Bu bağlamda zihinleri meşgul eden ve objektif yanıt verilmesi gereken bir dizi soru var.
Dün bunlardan birini ele almış ve İlerleme Raporu’ndan sonraki en önemli gelişme olan aralık ayındaki Kopenhag zirvesinden nasıl bir karar çıkabileceğini incelemiştik.
Şimdi merak edilen diğer bazı temel sorulara değinelim.

AB Komisyonu İlerleme Raporu ile Türkiye’ye haksızlık etti mi?

Yazının Devamı

Kararı belirleyecek siyasal etkenler

10 Ekim 2002

Herkesin kafasındaki bu soruya şu anda verilecek yanıt, bir beklentiden veya tahminden öteye geçemez.Yanıt basit ifadesi ile şöyle olabilir: Çıkabilir de, çıkmayabilir de!Hangi olasılığın ağır bastığını da şimdiden söylemek zor. Çünkü, dün de belirttiğimiz gibi, Kopenhagda 15 üye ülkenin liderleri "siyasi bir karar" verecekler. Bu kararı verirken, bir ölçüde - daha çok teknik bir nitelik taşıyan - İlerleme Raporunu temel olarak alacaklar. Ama önemli bir ölçüde "siyasal etkenleri" de göz önünde bulunduracaklar.Öyle görünüyor ki, şu anda 15ler arasında bu konuda netleşmiş bir görüş veya tavır yok. Diğer bir deyişle, üye ülkelerin liderleri dahi, ne yönde karar vereceklerini henüz bilmiyorlar. Bu bakımdan Kopenhagda bir araya gelecekleri zaman, bir konsensüse varmaları hiç de kolay olmayacak...***KOPENHAG zirvesinde Türkiyenin bastırdığı "müzakere tarihi" konusundaki tartışmaları ve nihai kararı etkileyecek birkaç önemli siyasi etken var.1) Seçimler. "On beşler" 12 Aralıkta Kopenhagda toplandıkları zaman, Türkiyedeki 3 Kasım seçimlerinin nasıl bir sonuç verdiğine bakacaklar. Yeni Mecliste çoğunluğun ve iktidara gelen partinin ya da partilerin özellikle AB ile ilişkiler, üyelik için

Yazının Devamı

Kararı belirleyecek siyasal etkenler

10 Ekim 2002


<#comment>AB Komisyonu’nun dün resmen açıklanan Türkiye ile ilgili İlerleme Raporu’nda sözü edilmeyen "müzakere tarihi", aralık ayında Kopenhag zirvesinden çıkacak mı?
Herkesin kafasındaki bu soruya şu anda verilecek yanıt, bir beklentiden veya tahminden öteye geçemez.
Yanıt basit ifadesi ile şöyle olabilir: Çıkabilir de, çıkmayabilir de!
Hangi olasılığın ağır bastığını da şimdiden söylemek zor. Çünkü, dün de belirttiğimiz gibi, Kopenhag’da 15 üye ülkenin liderleri "siyasi bir karar" verecekler. Bu kararı verirken, bir ölçüde - daha çok teknik bir nitelik taşıyan - İlerleme Raporu’nu temel olarak alacaklar. Ama önemli bir ölçüde "siyasal etkenleri" de göz önünde bulunduracaklar.
Öyle görünüyor ki, şu anda 15’ler arasında bu konuda netleşmiş bir görüş veya tavır yok. Diğer bir deyişle, üye ülkelerin liderleri dahi, ne yönde karar vereceklerini henüz bilmiyorlar. Bu bakımdan Kopenhag’da bir araya gelecekleri zaman, bir konsensüse varmaları hiç de kolay olmayacak...
***

Yazının Devamı

Raporun ilerisi...

9 Ekim 2002

Raporun "eksiler" hanesindeki bazı maddelerin doğruluğu tartışılabilir; ancak bunun genelde oldukça objektif bir belge olduğu da açık. Raporu "artı"ları ve "eksi"leri ile bir bütün olarak ele almak gerek...Ne var ki, rapor Türk kamuoyunun heyecanla beklediği müzakere tarihini vermedi ve bu konudaki kararı aralık ayındaki Kopenhag zirvesine bıraktı. Raporun daha çok teknik bir değerlendirme niteliğini taşıdığını dikkate alırsak, komisyonun topu 15 üye ülkenin liderlerine atmasını doğal karşılamak da mümkün.***ŞİMDİ İlerleme Raporunun ilerisine, yani bundan sonra neler olabileceğine ve neler yapılması gerektiğine bakmak gerekiyor.Kopenhag zirvesine iki ay var. Türkiye bu zamanı iyi kullanmak durumunda. Gerçi bunun yaklaşık bir ayı, seçim kampanyası ile geçecek. Ama Türk yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları, aralık zirvesinden olumlu bir sonucun çıkması için yoğun bir kampanyaya mutlaka zaman ayırmalıdır.Bu kampanya çerçevesinde, siyasi liderlerin (bu arada özellikle Tayyip Erdoğanın ve Deniz Baykalın) hemen bugünlerde Brüksel, Kopenhag ve diğer önemli AB başkentlerini ziyaret etmelerinde büyük yarar var.Ayrıca, Türkiyenin AB raporunda üzerinde durulan uygulamalarda yeni adımlar

Yazının Devamı

Raporun ilerisi...

9 Ekim 2002


<#comment>Bugün yayımlanması beklenen AB İlerleme Raporu’nun içeriği, medyaya önceden yansıdığı için, artık biliniyor. Rapor Türkiye’nin son dönemde yürürlüğe koyduğu uyum yasaları ve reformları övüyor, ama aynı zamanda Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesindeki aksaklıkları da kaydediyor.
Raporun "eksiler" hanesindeki bazı maddelerin doğruluğu tartışılabilir; ancak bunun genelde oldukça objektif bir belge olduğu da açık. Raporu "artı"ları ve "eksi"leri ile bir bütün olarak ele almak gerek...
Ne var ki, rapor Türk kamuoyunun heyecanla beklediği müzakere tarihini vermedi ve bu konudaki kararı aralık ayındaki Kopenhag zirvesine bıraktı. Raporun daha çok teknik bir değerlendirme niteliğini taşıdığını dikkate alırsak, komisyonun topu 15 üye ülkenin liderlerine atmasını doğal karşılamak da mümkün.
***
ŞİMDİ İlerleme Raporu’nun ilerisine, yani bundan sonra neler olabileceğine ve neler yapılması gerektiğine bakmak gerekiyor.
Kopenhag zirvesine iki ay var. Türkiye bu zamanı iyi kullanmak durumunda. Gerçi bunun yaklaşık bir ayı, seçim kampanyası ile geçecek. Ama Türk yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları, aralık zirvesinden olumlu bir sonucun çıkması için

Yazının Devamı

Genel ifadeler yetmiyor...

8 Ekim 2002

Partilerin dış politikası (4) Dışişleri Bakanlığını bırakıp tamamen siyasete atılan İsmail Cemin lideri olduğu Yeni Türkiye Partisinin programı, dış politika konularını oldukça kapsamlı ve ayrıntılı biçimde işliyor. (Bunda Cemin üslubu hissediliyor...)Bildirgenin dış politika bölümünde ağırlık AB üzerinde. YTP AB üyeliğine verdiği büyük önemi ve önceliği şöyle ifade ediyor: "Türkiyenin tarihsel gelişim sürecinde, Atatürk Cumhuriyetinin çağı paylaşma hedefinde, en önemli aşama ABdir. Türkiyenin ABye tam üyelik hedefi bir toplumsal değişim prosesidir. Türkiyemizin çağı paylaşma mesajıdır. Türkiye bu mesajı kaçırmamalıdır."YTPnin dış politika hedeflerinin içinde "Avrasya bütününde bir çekim merkezi olmak", Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu ile sıkı bağlar kurmak da geliyor. Bildirgede şöyle deniyor: "Türkiyenin iki hedefi, ABye üye olmak ve gelişen Avrasya bütününün merkezinde belirleyici bir ülke olmaktır. Bunlar birbiri ile çatışan değil, birbirini tamamlayan hedeflerdir".***DOĞRU Yol Partisinin seçim programında, hedefler "Türkiyeyi büyükler arasında büyük ülke yapmak", tam demokrasiyi kurmak, Türkiyeyi çağdaş ülkeler arasına katmak şeklinde özetleniyor. Dönüşüm projeleri

Yazının Devamı