<#comment>#comment>SEÇİMLERE katılan belli başlı siyasi partilerin seçim bildirgelerine göre izleyecekleri dış politikaya ilişkin kısa dizimizi, bugün YTP, DYP, SP ve kamuoyu araştırmalarında sürpriz bir çıkış yapan GP ile tamamlıyoruz.
Dışişleri Bakanlığı’nı bırakıp tamamen siyasete atılan İsmail Cem’in lideri olduğu Yeni Türkiye Partisi’nin programı, dış politika konularını oldukça kapsamlı ve ayrıntılı biçimde işliyor. (Bunda Cem’in üslubu hissediliyor...)
Bildirgenin dış politika bölümünde ağırlık AB üzerinde. YTP AB üyeliğine verdiği büyük önemi ve önceliği şöyle ifade ediyor: "Türkiye’nin tarihsel gelişim sürecinde, Atatürk Cumhuriyeti’nin çağı paylaşma hedefinde, en önemli aşama AB’dir. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi bir toplumsal değişim prosesidir. Türkiyemizin çağı paylaşma mesajıdır. Türkiye bu mesajı kaçırmamalıdır."
YTP’nin dış politika hedeflerinin içinde "Avrasya bütününde bir çekim merkezi olmak", Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu ile sıkı bağlar kurmak da geliyor. Bildirgede şöyle deniyor: "Türkiye’nin iki hedefi, AB’ye üye olmak ve gelişen Avrasya bütününün merkezinde belirleyici bir ülke olmaktır. Bunlar birbiri ile çatışan değil, birbirini
Partilerin dış politikası (3) Halen Türkiyenin karşılaştığı üç ivedi meselede - yani AB, Kıbrıs ve Irak konularında - DSP ile CHPnin pozisyonları, genel hatları ile, hemen hemen aynı: İkisi de, AB üyeliğini ve bunun gereklerinin yerine getirilmesini savunuyor, Kıbrısta eşitliğe ve çift egemenliğe dayalı bir ortaklık öneriyor, Irak krizinin de savaşsız halledilmesini istiyor ve Kuzey Irakta bir Kürt oluşumuna karşı çıkıyor...Burada bir saptama yapalım: Kıbrıs sorununun çözümü bağlamında, KKTCnin siyasi yelpazesinde solda veya ortanın solunda yer alan partilerin tutumları, Denktaş yönetiminin ve sağdaki partilerin politikalarından farklı ve daha uzlaştırıcıdır. Bu öteden beri böyle olmuştur. Türkiyede ise Kıbrıs konusunda sosyal demokrat veya demokratik sol eğilimli partiler ise hep diğer partilerle aynı çizgide olmuşlardır. Seçim bildirgelerine ve liderlerin beyanlarına bakılırsa, bu halen de öyledir...* * *DSPnin 190 sayfalık seçim bildirgesinin dış politikaya ayrılan 22 sayfalık bölümü, partinin aynen bundan önceki seçim bildirgesinde de ifade edilen temel bir konsept yer alıyor: "Bölge Merkezli Dış Politika." İfade şöyle: "DSP Türkiyenin ulusal çıkarlarına dayalı, bölge merkezli
<#comment>#comment>İlk bakışta DSP ile CHP’nin dış sorunlara yaklaşımında pek fark yok. İki partinin seçim bildirgelerinde dış politika konusunda ifade edilen görüşler birbirlerine çok yakın.
Halen Türkiye’nin karşılaştığı üç ivedi meselede - yani AB, Kıbrıs ve Irak konularında - DSP ile CHP’nin pozisyonları, genel hatları ile, hemen hemen aynı: İkisi de, AB üyeliğini ve bunun gereklerinin yerine getirilmesini savunuyor, Kıbrıs’ta eşitliğe ve çift egemenliğe dayalı bir ortaklık öneriyor, Irak krizinin de savaşsız halledilmesini istiyor ve Kuzey Irak’ta bir Kürt oluşumuna karşı çıkıyor...
Burada bir saptama yapalım: Kıbrıs sorununun çözümü bağlamında, KKTC’nin siyasi yelpazesinde solda veya ortanın solunda yer alan partilerin tutumları, Denktaş yönetiminin ve sağdaki partilerin politikalarından farklı ve daha uzlaştırıcıdır. Bu öteden beri böyle olmuştur. Türkiye’de ise Kıbrıs konusunda sosyal demokrat veya demokratik sol eğilimli partiler ise hep diğer partilerle aynı çizgide olmuşlardır. Seçim bildirgelerine ve liderlerin beyanlarına bakılırsa, bu halen de öyledir...
* * *
DSP’nin 190 sayfalık seçim bildirgesinin dış politikaya ayrılan 22 sayfalık bölümü, partinin
Partilerin dış politikası (2) MHPnin "Türkiyenin Onurlu Geleceği" başlığını taşıyan seçim bildirgesinin dış politika bölümünde AB konusunda yer alan görüşler de bu doğrultuda.* * *BİLDİRGEDEKİ genel ifadeler ve Bahçelinin son demeçleri, MHPnin koalisyon hükümetinin son döneminde sergilediği tutumu aynen sürdüreceğini gösteriyor.MHPnin bildirgesi, dış politikada başlıca önceliğin AB olmadığını, onun "lider ülke" olma vizyonu ve milli konsepte dayalı "çok yönlü strateji" çerçevesinde, başka tercihlerinin ve önceliklerinin bulunduğu mesajını da açıkça veriyor. Nitekim dış politika bölümünün ilk sırasında, Türk dünyası, İslam âlemi ile ilişkiler, Orta Asya ülkeleri ile kültür ve dil alanındaki yakınlaşma, yeni hükümette bir "Türk Dünyası Bakanlığı"nın kurulması gibi hususlar yer alıyor. Bu arada Kıbrısta iki egemenliğe dayalı ortaklık tezi üzerinde duruluyor, ABnin Rum kesimini üye kabul etmesi halinde Türkiyenin sessiz kalamayacağı belirtiliyor.* * *AB konusunda ANAPın seçim bildirgesi ve Genel Başkanı Mesut Yılmazın son beyanları, MHPnin tavrı ile tam bir tezat oluşturuyor.ANAP bildirgesinin daha ilk satırlarında AB üyeliğinin önemi belirtiliyor. "Türkiye bir yol ayrımında" deniyor.
<#comment>#comment>MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçen hafta partisinin 124 sayfalık seçim bildirgesini sunduğu zaman, AB konusundaki temel tavrını şu sözlerle ifade etmişti: "AB konusu Türkiye için bir ‘var olma veya yok olma’ meselesi olarak ortaya konmuştur. Türk milletinin AB konusunda şartlandırılması için her çaba sarf edilmiş, teslimiyetçi bir anlayış Türkiye’nin karşısına bir kader olarak çıkarılmak istenmiştir. MHP AB’nin tutarsız tavrına ve dayatmalarına tek başına karşı çıkmıştır..."
MHP’nin "Türkiye’nin Onurlu Geleceği" başlığını taşıyan seçim bildirgesinin dış politika bölümünde AB konusunda yer alan görüşler de bu doğrultuda.
* * *
BİLDİRGEDEKİ genel ifadeler ve Bahçeli’nin son demeçleri, MHP’nin koalisyon hükümetinin son döneminde sergilediği tutumu aynen sürdüreceğini gösteriyor.
MHP’nin bildirgesi, dış politikada başlıca önceliğin AB olmadığını, onun "lider ülke" olma vizyonu ve milli konsepte dayalı "çok yönlü strateji" çerçevesinde, başka tercihlerinin ve önceliklerinin bulunduğu mesajını da açıkça veriyor. Nitekim dış politika bölümünün ilk sırasında, Türk dünyası, İslam âlemi ile ilişkiler, Orta Asya ülkeleri ile kültür ve dil alanındaki
Partilerin dış politikası (1) Kuşkusuz bu konuların başında, herkesin günlük yaşamını etkileyen işsizlik, enflasyon, pahalılık, gelir dağılımındaki dengesizlik gibi ekonomik meseleler - halkın deyimi ile "ekmek davası" - geliyor.Ama bunun yanı sıra bu seçimlerde ilk kez dış politika sorunları da ön plana geçeceğe benziyor. Halen üç mesele var ki (Irak, AB, Kıbrıs) kritik karar aşamasına gelindiği için, seçim kampanyasında Meclis veya iktidar için yarışan partilerin mutlaka bunlar üzerindeki görüşlerini, tutumlarını net olarak ortaya koymaları gerekiyor.Partilerin çoğu seçim bildirgelerini yayımlamış bulunuyor. Biz bu köşede (daha önceki seçimlerde de yaptığımız gibi) bildirgelerin ve çeşitli demeçlerin ışığında, belli başlı partilerin dış politika ile ilgili görüşlerini ele alacağız. Bugün dış politika konularına bildirgesinde ve beyanlarında geniş yer veren AKP ile başlıyoruz.* * *AKPnin dünyaya ve spesifik dış politika meselelerine bakışının, (seçim beyannamesi esas alındığında) ve Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gülün son demeçleri esas alındığında oldukça gerçekçi ve pragmatik bir zemine oturduğu söylenebilir. AB konusunda AKP bildirgedeki şu cümlelerle ortaya kesin bir
<#comment>#comment>Ve Türkiye nihayet gerçek seçim sathı mailine girdi... Artık seçimin yapılıp yapılmaması veya nasıl yapılması gerektiğine ilişkin zaman tüketen tartışmalar geride kaldı. Şimdi seçim kampanyasında asıl konuşulması gereken konular gündeme geliyor.
Kuşkusuz bu konuların başında, herkesin günlük yaşamını etkileyen işsizlik, enflasyon, pahalılık, gelir dağılımındaki dengesizlik gibi ekonomik meseleler - halkın deyimi ile "ekmek davası" - geliyor.
Ama bunun yanı sıra bu seçimlerde ilk kez dış politika sorunları da ön plana geçeceğe benziyor. Halen üç mesele var ki (Irak, AB, Kıbrıs) kritik karar aşamasına gelindiği için, seçim kampanyasında Meclis veya iktidar için yarışan partilerin mutlaka bunlar üzerindeki görüşlerini, tutumlarını net olarak ortaya koymaları gerekiyor.
Partilerin çoğu seçim bildirgelerini yayımlamış bulunuyor. Biz bu köşede (daha önceki seçimlerde de yaptığımız gibi) bildirgelerin ve çeşitli demeçlerin ışığında, belli başlı partilerin dış politika ile ilgili görüşlerini ele alacağız. Bugün dış politika konularına bildirgesinde ve beyanlarında geniş yer veren AKP ile başlıyoruz.
* * *
AKP’nin dünyaya ve spesifik dış politika
<#comment>#comment>Ankara’da ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Elizabeth Jones’un söyledikleri dahil, çeşitli işaretler Bush yönetiminin Irak’ı vurmak yolunda adım adım ilerlemekte olduğunu gösteriyor.
ABD artık niyeti hakkında açık kart oynuyor. Amacın sadece - halen teknik ayrıntıları Viyana’da görüşülmekte olan - "silah deneticilerinin Irak’a gitmesi"nden ibaret olmadığını, esas hedefin Irak’ın "silahsızlanması" (yani tüm kitle imha silahlarını yok etmesi) olduğunu ilan ediyor. Hatta Başkan Bush’un BM Genel Kurulu’ndaki konuşması dikkate alınırsa, asıl istenen şeyin, Saddam rejiminin tasfiyesi olduğu da ortaya çıkıyor.
Bush yönetimi bu amaca ulaşmak için şu sırada içte Kongre’den, dışta da BM Güvenlik Konseyi’nden "Saddam tüm şartları yerine getirmezse askeri müdahale yetkisi"ni isteyen girişimlerde bulunuyor. Gene bütün belirtiler, Bush’un bu yetkiyi alamaması halinde dahi, "tek yanlı müdahale"ye girişmeyi aklına koyduğunu gösteriyor.
En azından şu anda gelişmeler bu yönde. Ancak, uluslararası camiada böyle bir savaşın çıkmaması için büyük bir istek ve çaba var. Bunun baskısı tarafları uzlaşmaya götürür mü, göreceğiz...
***
ANKARA’da Elizabeth Jones’un yanı