Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi'nde, Slobodan Miloşeviç savcıyı, yargıçları, Batı'yı, NATO'yu, Bosna, Hırvatistan ve Kosova'da Sırp mezalimine karşı başkaldıranları suçluyor. Eski Yugoslavya topraklarında cereyan eden dramların kabahatlisi kendisi değil, "onlar"...Yugoslav bayrağının renklerini taşıyan kravatı, sert yüz ifadesi, hamasi lafları ile Miloşeviç dünya televizyonları tarafından canlı yayımlanan yargılanmasında, Sırp halkına kendisini haklı çıkarmaya çalışıyor... Mahkeme - ve dünya - bunu yutar mı hiç? Kendisi istediği kadar "Bosna'da savaşı Sırplar başlatmadı" desin, o topraklarda girişilen katliamları kim unutur? Bu ağır insanlık suçunda kendisinin büyük payını kim inkar edebilir?* * *LAHEY'de mahkeme işe başladığı gün, İstanbul'da da İK™ - AB Forum'u toplanıyordu. Konferansa katılanlardan biri de, Bosna - Hersek Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumdzija idi. "Ne ilginç bir rastlantı" diyordu 47 yaşındaki Bakan, Çırağan Sarayı'ndaki s"yleşimiz sırasında... Lahey'de din, dil, kültür farkına tahammül etmeyen, "diğerleri"ni ortadan kaldırılması gereken bir düşman olarak g"ren zihniyet yargılanıyordu. İstanbul'da ise, farklı değerleri bir arada yaşatmayı,
<#comment>#comment>Sanki suçlanan o değil. Aksine, kendisini suçlayanlar suçlu!
Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi'nde, Slobodan Miloşeviç savcıyı, yargıçları, Batı'yı, NATO'yu, Bosna, Hırvatistan ve Kosova'da Sırp mezalimine karşı başkaldıranları suçluyor. Eski Yugoslavya topraklarında cereyan eden dramların kabahatlisi kendisi değil, "onlar"...
Yugoslav bayrağının renklerini taşıyan kravatı, sert yüz ifadesi, hamasi lafları ile Miloşeviç dünya televizyonları tarafından canlı yayımlanan yargılanmasında, Sırp halkına kendisini haklı çıkarmaya çalışıyor...
Mahkeme - ve dünya - bunu yutar mı hiç? Kendisi istediği kadar "Bosna'da savaşı Sırplar başlatmadı" desin, o topraklarda girişilen katliamları kim unutur? Bu ağır insanlık suçunda kendisinin büyük payını kim inkar edebilir?
* * *
LAHEY'de mahkeme işe başladığı gün, İstanbul'da da İKÖ - AB Forum'u toplanıyordu. Konferansa katılanlardan biri de, Bosna - Hersek Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumdzija idi.
Ankara'nın belirlediği hedef - ve tarih - bu. Dün AB Komisyonu yetkilisi Günter Verheugen ile Ankara'da g"rüşen Dışişleri Bakanı İsmail Cem bu yıl işlerin hızlandırılması gereğini vurguladı ve 2003'te de müzakere süreciyle ilgili kararın verilebileceğini s"yledi...™nceki gün Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz da 2003'ün belirleyici bir tarih olduğuna ve bu bakımdan "trene yetişme" nin şart olduğuna işaret etti...Türkiye'nin b"yle bir hedef belirlemesi ve buna ulaşmak için kendisine düşenleri hızla gerçekleştirmeye çalışması kuşkusuz çok iyi. Ancak AB'nin g"zünde kriterlerin ve koşulların tam olarak yerine getirilmesi üyelik müzakereleri takviminin saptanmasından daha "nemli.Nitekim Verheugen de dün, Türkiye'nin daha ileriye gitmesi gereğini belirtti ve üyelik için bir "yarış arabası gibi" hız yapmanın şart olmadığını ekledi...* * *TšRKİYE'nin 2003 hedefi dün İstanbul'da düzenlenen "Türkiye - Fransa Stratejik Buluşması" adlı toplantıda tartışıldı.Fransa'nın kalbur üstü diplomatları ve stratejistleri ile yaptığımız "beyin fırtınası"nda Türk tarafı, AB ile müzakere sürecinin 2003'te belirlenmesinin "nemini anlattı. Ancak AB ile yakından ilgili Fransız diplomatları ve
<#comment>#comment>Türkiye'nin AB ile üyelik müzakereleri 2003'te başlayabilecek mi?
Ankara'nın belirlediği hedef - ve tarih - bu. Dün AB Komisyonu yetkilisi Günter Verheugen ile Ankara'da görüşen Dışişleri Bakanı İsmail Cem bu yıl işlerin hızlandırılması gereğini vurguladı ve 2003'te de müzakere süreciyle ilgili kararın verilebileceğini söyledi...
Önceki gün Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz da 2003'ün belirleyici bir tarih olduğuna ve bu bakımdan "trene yetişme"nin şart olduğuna işaret etti...
Türkiye'nin böyle bir hedef belirlemesi ve buna ulaşmak için kendisine düşenleri hızla gerçekleştirmeye çalışması kuşkusuz çok iyi. Ancak AB'nin gözünde kriterlerin ve koşulların tam olarak yerine getirilmesi üyelik müzakereleri takviminin saptanmasından daha önemli.
Nitekim Verheugen de dün, Türkiye'nin daha ileriye gitmesi gereğini belirtti ve üyelik için bir "yarış arabası gibi" hız yapmanın şart olmadığını ekledi...
* * *
Ya sonuç?Tabii amacın daha başta nasıl belirlendiğini anımsamak gerek. Amaç, konferansın sonunda yayımlanan basın bildirisinde de belirtildiği gibi, farklı uygarlıklara sahip ülkeler arasında - diğer bir deyişle İslam dünyası ile Batı arasında - karşılıklı anlayış, uyum, hoşg"rü sağlamak ve bir diyalog ortamı yaratmaktı. Bunlar gerçekleşti. Hatta bu diyaloğun devamı bağlamında, İK™ ile AB'nin "troika"larının Katar'da yılın ikinci yarısında bir araya gelmesine de karar verildi. B"ylece "İstanbul ruhu"nun canlı tutulmasına çalışılacak...* * * FORUMDA "zellikle İslam dünyasının karşılaştığı çeşitli siyasal sorunlar tartışılmadı (yeri değildi çünkü); ama "zellikle bazı Arap ülkelerinin ısrarı üzerine, bildiriye "Ortadoğu meselesi" ile ilgili bir paragraf kondu.Uzun tartışmalardan sonra "yuvarlak ifadeler" ile değinilen sorun, - bu isim kullanılmamakla beraber - Filistin meselesidir. Forum, bu sorunun uluslararası yasalar ve Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde adil biçimde ç"zümlenmesi gerektiğini belirtti. Bu çerçevede, AB'nin benimsediği ve Arap ülkelerinin de desteklediği "iki devlet" ç"züm şeklinin (yani Filistin devletinin ilanını "ng"ren formülün) barışa hizmet edeceğini
<#comment>#comment>Türkiye açısından her şey fevkalade iyi geçti. İKÖ - AB Ortak Forumu herhalde Türk diplomasisinin son yıllarda gerçekleştirdiği en başarılı girişim olarak anımsanacak. Fikir kadar, zamanlama, organizasyon, katılım oranı, toplantıların entelektüel düzeyi, ev sahibi olarak Türkiye'nin oynadığı rol... hepsi mükemmel... On üzerinden on!
Ya sonuç?
Tabii amacın daha başta nasıl belirlendiğini anımsamak gerek. Amaç, konferansın sonunda yayımlanan basın bildirisinde de belirtildiği gibi, farklı uygarlıklara sahip ülkeler arasında - diğer bir deyişle İslam dünyası ile Batı arasında - karşılıklı anlayış, uyum, hoşgörü sağlamak ve bir diyalog ortamı yaratmaktı. Bunlar gerçekleşti. Hatta bu diyaloğun devamı bağlamında, İKÖ ile AB'nin "troika"larının Katar'da yılın ikinci yarısında bir araya gelmesine de karar verildi. Böylece "İstanbul ruhu"nun canlı tutulmasına çalışılacak...* * *FORUMDA özellikle İslam dünyasının karşılaştığı çeşitli siyasal sorunlar tartışılmadı (yeri değildi çünkü); ama özellikle bazı Arap ülkelerinin ısrarı üzerine, bildiriye "Ortadoğu meselesi" ile ilgili bir paragraf kondu.
Uzun tartışmalardan sonra "yuvarlak ifadeler" ile
Yani forumda, uyum içinde farklı g"rüşler ortaya çıktı. Bu konferans fikrinin mimarı olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in "Siyasa ve Kültürel Fay Çizgisinin ™nlenmesi" konulu panelin sonunda belirttiği gibi, "Forumda yüzeye çıkan farklı düşünceler, kültürel konularla birlikte siyasal sorunların da açık yüreklilikle tartışılması gerektiğini" ortaya koydu...* * *™NCE İslam dünyası ile Batı'nın uyum içinde olduğu noktalara bakalım.İK™ ve AB y"neticileri dahil, bu iki "rgüte mensup ülkelerin Dışişleri bakanlarının hepsi, b"yle bir diyaloğun gereği ve yararı üzerinde aynı g"rüşü paylaşıyorlar. Hatta birçoğu, yaptıkları konuşmalarda, İstanbul'daki forumun sürekli bir diyaloğun başlangıcı olmasını diledi.Herkesin üzerinde anlaştığı diğer bir nokta da, İslamın ter"rle "zdeşleştirilmesinin çok yanlış olduğu ve bu tür bir kampanyanın mutlaka "nlenmesi gerektiğidir. Bunu İK™ gibi AB y"neticileri de net biçimde ifade ettiler.Gerek Avrupa, gerekse İslam ülkeleri Dışişleri bakanları, konuşmalarında ter"rizme karşı ortak bir tavır sergilediler. Hemen hemen hepsi 11 Eylül olayını kınadılar. Ter"rizmle savaşta işbirliğini desteklediler...* * *ANCAK, farklılıklar bu noktadan itibaren başlıyor.
<#comment>#comment>Dün İstanbul'da başlayan İslam Konferansı Örgütü - Avrupa Birliği Ortak Forumu'ndaki toplantılara katılan ülkelerin bazı temel konularda hemfikir olduklarını, bazı sorunlar üzerinde ise birbirlerinden oldukça farklı düşündüklerini gözlerin önüne serdi.
Yani forumda, uyum içinde farklı görüşler ortaya çıktı.Bu konferans fikrinin mimarı olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in "Siyasa ve Kültürel Fay Çizgisinin Önlenmesi" konulu panelin sonunda belirttiği gibi, "Forumda yüzeye çıkan farklı düşünceler, kültürel konularla birlikte siyasal sorunların da açık yüreklilikle tartışılması gerektiğini" ortaya koydu...
* * *
ÖNCE İslam dünyası ile Batı'nın uyum içinde olduğu noktalara bakalım.
İKÖ ve AB yöneticileri dahil, bu iki örgüte mensup ülkelerin Dışişleri bakanlarının hepsi, böyle bir diyaloğun gereği ve yararı üzerinde aynı görüşü paylaşıyorlar. Hatta birçoğu, yaptıkları konuşmalarda, İstanbul'daki forumun sürekli bir diyaloğun başlangıcı olmasını diledi.
Herkesin üzerinde anlaştığı diğer bir nokta da, İslamın terörle özdeşleştirilmesinin çok yanlış olduğu ve bu tür bir kampanyanın mutlaka önlenmesi gerektiğidir. Bunu İKÖ gibi AB yöneticileri