İslam Konferansı ™rgütü ile Avrupa Birliği'ne mensup bu ülkelerin katılacağı "Uygarlık ve Uyum" Forumu'nun "zelliği, diğer uluslararası konferanslardan farklı bir amaca ve gündeme sahip olmasıdır.Avrupa'dan Kara Afrika'ya ve Uzakdoğu'ya kadar geniş bir coğrafyada yer alan ülkelerin temsilcileri, "siyasal ve kültürel fay çizgisi"ni nasıl aşabileceklerini, "zellikle 11 Eylül'den sonra derinleşmeye yüz tutan uçurumu ne şekilde "nleyebileceklerini, karşılıklı anlayış ve uyum ortamını nasıl sağlayabileceklerini g"rüşecekler. İstanbul'daki forumun siyasal olduğu kadar, felsefi ve entelektüel bir boyutu var. Bakanlar buraya spesifik sorunları halletmeye değil, birbirlerini daha iyi tanımaya ve anlamaya, dolayısı ile bir dostluk k"prüsü kurmaya geliyorlar.* * * DOĞU - Batı diyaloğu ile çok yakından ilgili olan Avusturya Dışişleri Bakanı Benita Maria Ferrero - Waldner, dün yaptığımız bir s"yleşide, İstanbul'daki toplantıya neden bu kadar "nem verildiğini ş"yle anlattı: - "Bu forumun, insanlığın geleceği bakımından can alıcı bir değeri var. İlk bakışta b"yle bir toplantının gündemi gayet mütevazı g"rünebilir. Ama bu yeni bir sürecin başlangıcını oluşturuyor. İstanbul'da, devam edeceğine
<#comment>#comment>Avusturya'dan Yemen'e, İspanya'dan Bangladeş'e, İsveç'ten Mali'ye kadar üç kıtadan 71 ülkenin Dışişleri bakanları veya üst düzey yetkilileri, bugün İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda bir araya geliyor.
İslam Konferansı Örgütü ile Avrupa Birliği'ne mensup bu ülkelerin katılacağı "Uygarlık ve Uyum" Forumu'nun özelliği, diğer uluslararası konferanslardan farklı bir amaca ve gündeme sahip olmasıdır.
Avrupa'dan Kara Afrika'ya ve Uzakdoğu'ya kadar geniş bir coğrafyada yer alan ülkelerin temsilcileri, "siyasal ve kültürel fay çizgisi"ni nasıl aşabileceklerini, özellikle 11 Eylül'den sonra derinleşmeye yüz tutan uçurumu ne şekilde önleyebileceklerini, karşılıklı anlayış ve uyum ortamını nasıl sağlayabileceklerini görüşecekler.
İstanbul'daki forumun siyasal olduğu kadar, felsefi ve entelektüel bir boyutu var. Bakanlar buraya spesifik sorunları halletmeye değil, birbirlerini daha iyi tanımaya ve anlamaya, dolayısı ile bir dostluk köprüsü kurmaya geliyorlar.* * *DOĞU - Batı diyaloğu ile çok yakından ilgili olan Avusturya Dışişleri Bakanı Benita Maria Ferrero - Waldner, dün yaptığımız bir söyleşide, İstanbul'daki toplantıya neden bu kadar önem verildiğini
"İslam Konferansı ™rgütü - Avrupa Birliği Ortak Forumu" adlı bu konferansın "zelliğini, hemen ikinci başlığından anlamak mümkün: "Uygarlık ve Uyum: Siyasal Boyut"... Çırağan Oteli'nin saray b"lümünde bir araya gelecek olan 64 ülkeden 462 temsilci, mensup oldukları değişik kültürler arasında günümüzde nasıl uyum sağlanabileceği konusunu tartışacaklar.Konferansa katılacak İK™ grubundan 27'sinin, AB camiasından da 15'inin Dışişleri bakanları seviyesinde temsil edilmesi bu olaya Batı'nın da, Doğu'nun da verdiği büyük "nemi g"steriyor.İki günlük konferansta "devlet büyükleri"nin yanı sıra Prof. Bernard Lewis'ten Edward Said'e kadar birçok "nemli düşünür ve yazar da, farklı kültürler ve uygarlıklar arasındaki "nyargıları ve anlaşmazlıkları gidermenin, karşılıklı anlayış ve uyum sağlamanın yollarını araştıracaklar. Ve bu arada ilk çalışma gününün akşamı, hep birlikte "Mydonose"a gidip, bir kültür demeti sunan "Sultan of the Dance" temsilini izleyecekler...* * * AB ile İK™'ye dahil "iki farklı dünya"nın liderlerini bir araya getirmek fikri, tamamen bir "Türk kreasyonu"dur. Bu fikir 11 Eylül olayından sonra, Dışişleri Bakanı İsmail Cem tarafından ortaya atılmış ve ekim ayından itibaren
<#comment>#comment>İstanbul önümüzdeki salı günü, eşine ender rastlanan bir toplantıya ev sahipliği yapacak.
"İslam Konferansı Örgütü - Avrupa Birliği Ortak Forumu" adlı bu konferansın özelliğini, hemen ikinci başlığından anlamak mümkün: "Uygarlık ve Uyum: Siyasal Boyut"...Çırağan Oteli'nin saray bölümünde bir araya gelecek olan 64 ülkeden 462 temsilci, mensup oldukları değişik kültürler arasında günümüzde nasıl uyum sağlanabileceği konusunu tartışacaklar.
Konferansa katılacak İKÖ grubundan 27'sinin, AB camiasından da 15'inin Dışişleri bakanları seviyesinde temsil edilmesi bu olaya Batı'nın da, Doğu'nun da verdiği büyük önemi gösteriyor.
İki günlük konferansta "devlet büyükleri"nin yanı sıra Prof. Bernard Lewis'ten Edward Said'e kadar birçok önemli düşünür ve yazar da, farklı kültürler ve uygarlıklar arasındaki önyargıları ve anlaşmazlıkları gidermenin, karşılıklı anlayış ve uyum sağlamanın yollarını araştıracaklar. Ve bu arada ilk çalışma gününün akşamı, hep birlikte "Mydonose"a gidip, bir kültür demeti sunan "Sultan of the Dance" temsilini izleyecekler...
* * *
AB ile İKÖ'ye dahil "iki farklı dünya"nın liderlerini bir araya getirmek fikri, tamamen bir
Meclis'in "mini demokrasi paketi"ni - revizyona tabi tutulan şekli ile - onaylamasından sonra, AB'nin takındığı tavır "zetle b"yle...Avrupalılar Meclis'in son performansını olumlu karşılıyorlar. Son iki hafta, "mini" paket konusunda ülkede kopan "mega" tartışmalar AB çevrelerinde reform hedefinden uzaklaşılabileceği kaygısını yaratmıştı. Bir diplomatın deyişi ile, eğer uyum yasaları beklendiği gibi (yani düzeltilmiş hali ile) çıkmasaydı, bu Türkiye - AB ilişkilerinde sıkıntı yaratacaktı. Neyse ki, son dakikada (çoğu zaman b"yle oluyor zaten) Meclis doğrusunu yaptı ve b"yle bir olumsuzluk da "nlendi...* * *AB ile uyum sağlamaya y"nelik yasal değişikliklerin "nemli bir kısmı b"ylece gerçekleştirilmiş oluyor.Bu, Avrupalı diplomatlar tarafından ileri bir adım sayılıyor. Yani, Türkiye'yi AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlama noktasına yaklaştıracak olan bir adım... Şimdi üzerinde durulan nokta, Türkiye'nin bu "reformları" uygulamada ne kadar bilinçli ve kararlı davranacağıdır. Daha açık bir ifade ile, yeni yasa maddeleri ile beraber, yeni bir zihniyet ve dolayısı ile yeni bir uygulama başlayacak mı? Türkiye'yi iyi bilen deneyimli bir diplomatın deyişi ile, "rneğin yasanın bir
<#comment>#comment>Anayasa'da değişiklikler yapıldı. Bununla ilgili uyum yasaları da çıkarıldı. Şimdi uygulamaya bakmak lazım...
Meclis'in "mini demokrasi paketi"ni - revizyona tabi tutulan şekli ile - onaylamasından sonra, AB'nin takındığı tavır özetle böyle...
Avrupalılar Meclis'in son performansını olumlu karşılıyorlar. Son iki hafta, "mini" paket konusunda ülkede kopan "mega" tartışmalar AB çevrelerinde reform hedefinden uzaklaşılabileceği kaygısını yaratmıştı. Bir diplomatın deyişi ile, eğer uyum yasaları beklendiği gibi (yani düzeltilmiş hali ile) çıkmasaydı, bu Türkiye - AB ilişkilerinde sıkıntı yaratacaktı. Neyse ki, son dakikada (çoğu zaman böyle oluyor zaten) Meclis doğrusunu yaptı ve böyle bir olumsuzluk da önlendi...
* * *
AB ile uyum sağlamaya yönelik yasal değişikliklerin önemli bir kısmı böylece gerçekleştirilmiş oluyor.
Bu, Avrupalı diplomatlar tarafından ileri bir adım sayılıyor. Yani, Türkiye'yi AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlama noktasına yaklaştıracak olan bir adım...
Şimdiye kadar buna verilen yanıt, çatışmaların İsrail - Gazze - Batı Şeria üçgeni içinde kalacağı, yani b"lgeye yayılmayacağı y"nünde idi. Ancak son günlerde İsrail ile İran ve Irak arasında başlayan "s"z savaşı", b"lgesel çatışma tehlikesinin ciddiye alınacak boyutlar aldığını g"steriyor.Başkan Bush'un "şer ekseni"ne dahil ettiği Irak ve İran üzerinde kara bulutlar toplanmışken, şimdi buna bir de İsrail tarafında esen gerginlik rüzgarları ekleniyor...* * * ABD, Irak'ı vurabileceği konusunda ilk işaretleri vermeye başladığı zaman, İsrail yetkilileri b"yle bir müdahale sırasında Saddam'ın - K"rfez Savaşı'nda yaptığı gibi - İsrail'i hedef alabileceğini beyan ettiler. İsrail'e g"re, Bağdat b"yle bir durumda, elindeki "dehşet silahları"nı bu ülkeye karşı y"neltebilir. Bu ise, İsrail'i de b"yle bir savaşın içine itmiş olur...İsrailliler, bu g"rüşlerini ve kaygılarını her vesile ile ABD'ye iletiyorlar. İsrail Başbakanı Şaron'un bugün Washington'da Başkan Bush ve diğer y"neticilerle yapacağı g"rüşmelerde bu mesajı tekrarlaması bekleniyor.Son günlerde İsrail, Irak'ın yanı sıra İran'ı da potansiyel bir tehlike olarak "ne çıkarmış bulunuyor. Dışişleri Bakanı Şimon Peres, İsrail'in Lübnan'a
<#comment>#comment>İntifadanın tırmanarak sürdüğü bir buçuk yıl boyunca, şu soru hep soruldu: Böyle giderse, İsrail ile Filistin arasındaki çatışma, diğer Ortadoğu ülkelerini de içine alacak şekilde, bölgesel bir savaşa yol açabilir mi?
Şimdiye kadar buna verilen yanıt, çatışmaların İsrail - Gazze - Batı Şeria üçgeni içinde kalacağı, yani bölgeye yayılmayacağı yönünde idi.
Ancak son günlerde İsrail ile İran ve Irak arasında başlayan "söz savaşı", bölgesel çatışma tehlikesinin ciddiye alınacak boyutlar aldığını gösteriyor.Başkan Bush'un "şer ekseni"ne dahil ettiği Irak ve İran üzerinde kara bulutlar toplanmışken, şimdi buna bir de İsrail tarafında esen gerginlik rüzgarları ekleniyor...* * *ABD, Irak'ı vurabileceği konusunda ilk işaretleri vermeye başladığı zaman, İsrail yetkilileri böyle bir müdahale sırasında Saddam'ın - Körfez Savaşı'nda yaptığı gibi - İsrail'i hedef alabileceğini beyan ettiler. İsrail'e göre, Bağdat böyle bir durumda, elindeki "dehşet silahları"nı bu ülkeye karşı yöneltebilir. Bu ise, İsrail'i de böyle bir savaşın içine itmiş olur...
İsrailliler, bu görüşlerini ve kaygılarını her vesile ile ABD'ye iletiyorlar. İsrail Başbakanı