Mesele bedel "demek değil...

27 Kasım 2001

Başbakan Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem başta olmak üzere, birçok Türk yetkilisi, Kıbrıs için her türlü bedeli "demeye hazır olduğunu s"ylüyor. İlk akla gelen bedel, AB'den uzaklaşmak, Avrupa vizyonundan vazgeçmek olarak g"rünüyor.Şimdi, bakıyoruz, AB yetkilileri de "bedel" lafını dillerine dolamaya başladılar. Genişleme politikasını yürüten Günther Verheugen de "nceki gün ş"yle diyordu: "Türkiye Denktaş için daha ne kadar bedel "demeye hazır olduğunu sorgulayacak... Türkiye Avrupa perspektifinin yok olmasının bedelini "demeye hazırsa, buna benim yapabileceğim bir şey yok..."* * * BEDEL s"zcüğü esas alınarak sürdürülen bu tartışma, hem içerik, hem zamanlama olarak çok yanlış. Gerektiği zaman Türkiye'nin Kıbrıs için, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da fedakarlıkta bulunacağından kimsenin kuşkusu yok. Ama Kıbrıs meselesinde gelinen kritik noktada, "hiçbir "dün vermeyiz", "her türlü bedeli "deriz" demek, pek akıl karı olmasa gerek. Haftaya Denktaş - Klerides g"rüşmesi yapılıyor. ™te yandan Güney Kıbrıs'ın AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili takvim belli. Uzlaşma için zamanı iyi kullanmak şart. Eğer anlaşma olmayacaksa, bu durumdan tüm taraflar (Türkiye,

Yazının Devamı

Mesele bedel ödemek değil...

27 Kasım 2001


<#comment>Günlerden beri bir "bedel" lafıdır gidiyor.
Başbakan Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem başta olmak üzere, birçok Türk yetkilisi, Kıbrıs için her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu söylüyor. İlk akla gelen bedel, AB'den uzaklaşmak, Avrupa vizyonundan vazgeçmek olarak görünüyor.
Şimdi, bakıyoruz, AB yetkilileri de "bedel" lafını dillerine dolamaya başladılar. Genişleme politikasını yürüten Günther Verheugen de önceki gün şöyle diyordu: "Türkiye Denktaş için daha ne kadar bedel ödemeye hazır olduğunu sorgulayacak... Türkiye Avrupa perspektifinin yok olmasının bedelini ödemeye hazırsa, buna benim yapabileceğim bir şey yok..."
* * *
BEDEL sözcüğü esas alınarak sürdürülen bu tartışma, hem içerik, hem zamanlama olarak çok yanlış.Gerektiği zaman Türkiye'nin Kıbrıs için, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da fedakarlıkta bulunacağından kimsenin kuşkusu yok. Ama Kıbrıs meselesinde gelinen kritik noktada, "hiçbir ödün vermeyiz", "her türlü bedeli öderiz" demek, pek akıl karı olmasa gerek.Haftaya Denktaş - Klerides görüşmesi yapılıyor. Öte yandan Güney Kıbrıs'ın AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili takvim belli. Uzlaşma için

Yazının Devamı

Bir şeyler pişiyor ama ne?

24 Kasım 2001


<#comment>ABD şimdi Irak'ı hedef alan bir "ikinci cephe" açmaya mı hazırlanıyor?
Son günlerde Washington'da terörizme karşı savaşın yeni hedefinin Irak olacağı o kadar yüksek sesle konuşuluyor ki, bu "söylentiler"i ciddiye almamak imkansız.
Başta "Irak senaryosu"nu, Paul Wolfowitz, Richard Perle (ve tabii yazar William Safire) gibi "şahinler" gündeme getiriyordu. Şimdi Condoleeza Rice ve hatta Colin Powell gibi "güvercinler" de savaşın Irak'a sıçrayabileceğinden söz ediyorlar.
Belli ki, bu konuda Washington'da - Amerikalıların deyimi ile - "bir şeyler pişiyor"...* * *AMA ne? Orası belli değil işte.
Gerçekten ABD Irak'ı vuracak mı? Ne zaman? Hangi gerekçe ile? Nasıl?* Birinci soruda, giderek "olabilirlik" oranı yükseliyor. Artık şahin veya güvercin, bütün resmi ağızlar, ABD'nin Saddam'ı alaşağı etmeyi aklına koyduğunu açıkça söylüyorlar.
* İkinci soru üzerindeki spekülasyonlar, Amerikan "eylemi"nin Afganistan harekatı bittikten sonra gerçekleşeceği yönünde. Washington'da gözlemciler, Afganistan'da savaş sürerken bir "ikinci cephe"nin açılmasına pek ihtimal vermiyorlar.

Yazının Devamı

Rusya ile yeni ortaklık

23 Kasım 2001


<#comment>"İKİLİ İşbirliğinden Çok Boyutlu Ortaklığa"...Bu, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in geçen hafta New York'ta Rus meslektaşı İvanov ile imzaladığı "Eylem Planı"nın başlığı.
Sözü geçen "çok boyutlu ortaklık" Avrasya için öngörülüyor. Yani Türkiye ile Rusya bundan böyle sadece ikili işbirliğini sürdürmekle kalmayacak, buna ilaveten bir de Asya coğrafyasında beraber çalışacak. Böylece, imzalanan belgede de ifade edildiği gibi, iki ülke mevcut ilişkilerini "güçlendirilmiş yapıcı ortaklık düzeyi"ne taşımış olacak.
Bu mutabakat, Türk - Rus ilişkilerinin gerçekten ileri bir aşamaya geldiğini gösteriyor. Bu ilişkilerin henüz birkaç yıl öncesine kadar oldukça sınırlı (bazen de soğuk) olduğu anımsanırsa, kat edilen mesafenin önemi daha iyi anlaşılır.
Bu noktaya gelinmesinde rol oynayan bir Türk yetkilisinin deyişi ile, "halen Türk - Rus ilişkileri altın devrini yaşıyor"...* * *EYLEM Planı'nın üç boyutu var.
* Birincisi, siyasal alanda iki ülkenin Avrasya'da işbirliği yapmasını öngörüyor. Bu amaçla bir istişare mekanizması kurulacak. Bunun da bir ortak komite olarak önümüzdeki yılın başlarında faaliyete geçmesi bekleniyor. Amaç, Avrasya ile

Yazının Devamı

Terörle savaşın bedeli

22 Kasım 2001


<#comment>11 Eylül saldırısı ile gündeme gelen uluslararası terörizm tehdidi, Batı demokrasilerini birtakım kısıtlayıcı önlemler almaya itiyor.
ABD'de ve Avrupa ülkelerinde son olarak bu yönde tasarlanan veya uygulamaya konan kararlar, büyük bir tartışmayı da başlatmış bulunuyor.
Terörün neden olduğu olağanüstü durum yüzünden, demokrasilerin mevcut yasaları ve liberal düzeni değiştirmesi doğru mudur? Yeni kararlar ve uygulamalar, sonuçta demokratik değerleri, insan hak ve özgürlüklerini de tehlikeye düşürmez mi? Kriz nedeni ile ön plana alınan "güvenlik faktörü", demokratik sistem zedelenmeden de sağlanamaz mı?..
İşte Batı'da şu anda bu soruların yanıtları aranıyor.* * *BU tartışmayı kızıştıran son gelişme, Başkan Bush'un bundan böyle uluslararası teröre karışan zanlıların ABD'de askeri mahkemelerde yargılanmasına ilişkin kararnamesidir.
Silahlı kuvvetler başkomutanı sıfatını da taşıyan Başkan'ın böyle bir karar almasının gerekçesini, yardımcısı Dick Cheney şu sözlerle açıkladı: "Bu teröristler, savaş suçlusudurlar. Bu nedenle ABD Anayasası'nın himayesine layık değildirler."
Daha açık bir deyişle, eğer Bin Ladin ve El Kaide mensupları

Yazının Devamı

Balkan dersi

21 Kasım 2001


<#comment>BUGÜN gözlerimizi uzun süre şiddet ve gerginliğe sahne olan, ama şimdi barış ve huzur yolunda ileri adımlar atan bir bölgeye - Balkanlar'a - çevirelim.
Genellikle iyi haberler, kötü haberler kadar dikkatleri çekmediği için, son günlerde Makedonya'da ve Kosova'da meydana gelen olumlu gelişmeler fazla ilgi görmedi.
Daha birkaç ay öncesine kadar bu iki Balkan ülkesi kaosa sürüklenirken, uluslararası camianın odak noktası haline gelmişti. Ne var ki, hafta sonunda Üsküp'ten ve Priştina'dan gelen "hayırlı haberler"i gerçekten sevinçle karşılamamız gerek...* * *MAKEDONYA'daki anayasa değişikliği ve Kosova'daki parlamento seçimleri, şu önemli gerçeği ortaya koymuştur: Balkanlar'da etnik ve dinsel kökenli şiddeti durdurmak, bölgenin mozaik yapısını yeniden canlandırmak ve barışı sağlamak pekala mümkündür.Makedonya'da ve Kosova'da bu, bir yandan uluslararası camianın (BM'nin ve NATO'nun) müdahaleleri, öte yandan da uyuşmazlık halindeki tarafların liderlerinin sağduyusu sayesinde mümkün olmuştur.
"Balkan dersi" benzer sürtüşmelere sahne olan ülkeler için de bir ilham kaynağı olmalıdır.* * *BURADA birkaç satırla Balkanlar'dan gelen

Yazının Devamı

Türk modeli

20 Kasım 2001


<#comment>SON günlerde Batı'da ve özellikle ABD'de gerek diplomatlar, gerekse basın sık sık "Türk modeli"nden söz etmeye başladı.
11 Eylül sonrası olayların ve Afganistan'daki değişimin ışığında yapılan değerlendirmelerde, Türkiye İslam dünyası için bir örnek olarak gösteriliyor.
Bu bağlamda Türkiye'nin Batı'nın gözünde bu kadar önemli ve etkin bir yer almasının (diğer bazı niteliklerinin yanı sıra) başlıca nedeni, laik devlet yapısıdır.
Türkiye'nin bu özelliği, hele Taliban'ın uç noktaya getirdiği İslam radikalizmine karşı, en iyi alternatif sayılıyor.Aslında bu, ABD'nin stratejisinde önemli bir değişikliği de ortaya koyuyor: Soğuk Savaş yıllarında İslamı (hatta Taliban'ın ideolojisini) komünizme (ve Sovyetler'e) karşı, "Yeşil Kuşak" doktrini çerçevesinde, bir nevi "panzehir" olarak gören Washington, şimdi "ılımlı İslam"ı - aşırılığa karşı - destekliyor ve özendirmeye gayret ediyor.
* * *
GEÇEN hafta İstanbul'da bir grup yazarla bir araya gelen Washington'daki Ulusal Demokratik Enstitüsü (NDI) yöneticilerinden, tanınmış eski diplomat Nelson Ledsky, 11 Eylül'den sonra Türkiye'nin İslam dünyası için cazip bir model olabileceğini belirtirken,

Yazının Devamı

Nükleer kabus...

17 Kasım 2001


<#comment>KABİL'de, "El Kaide" mensuplarının kullandığı bir evde bulunan belgeler, bütün dünya için ürkütücü bir manzara sergiliyor.
TV ekranlarına da yansıyan görüntüler, "nükleer kabus"un insanlığın başında "Damokles'in kılıcı" gibi sallanmakta olduğunu ortaya koyuyor.Kabil'deki evde ele geçirilen belgeler, nükleer ve biyolojik silahların üretimi ile ilgili. Belli ki, bu evde bu yönde çalışmalar ve hazırlıklar yapılmış.
Pentagon dahi, bu bulguları ciddiye alıyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: Evet, bu evdeki belgeler Bin Ladin'in adamlarının bu tür dehşet silahlar üzerinde çalıştıklarını gösteriyor. Gerçi bu, böyle silahları üretecek durumda olduklarını göstermez. Ama gene de, temkinli olmak lazım...
* * *
BU yeni bulgular, Usame bin Ladin'in geçen hafta Pakistanlı gazeteci Hamid Mir'e söylediklerinin ışığında, herkesi korkutuyor doğrusu.
Bin Ladin, ABD'nin ve koalisyonun Afganistan'a karşı nükleer ve biyolojik silahlar kullanmaya kalkıştığı takdirde, "El Kaide"nin de aynen karşılık vereceğini öne sürmüştü.

Yazının Devamı