Kapalı kutu açılırken...

28 Ekim 2000


       Ne Türk - Yunan krizi, ne Türkiye - AB ilişkilerindeki belirsizlik... Ne Ortadoğu'daki gerginlik, ne de Türkiye'yi de içeren yeni terörizm tehdidi...
       Bugün bizden çok uzaklardaki bir diyara, Kuzey Kore'ye uzanacağız.
       Bizi doğrudan ilgilendirmiyor gibi görünse de, bu "gözden ırak" ülkedeki gelişmeler, dünya politikası açısından son derece ilginç ve önemli.
       Uzun yıllardan beri uluslararası camiadan tamamen kopuk olarak yaşayan bu "kapalı kutu", şimdi yavaş yavaş dünyaya açılıyor. Hafta içinde, çoğumuzun adını bile duymamış olduğu başkent Pyongyang'da ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'a kırmızı halıların serilmesi, gözleri - 1950'lerde Türk askerlerinin de karşı cephede savaştığı - Kuzey Kore'ye çevirmiş oldu.
       * * *
      PYONGYANG'ın dışa açılması ve hele bir Amerikan Dışişleri Bakanı'nı ağırlaması, inanılması güç bir gelişme.

Yazının Devamı

Havayı bozanlar...

27 Ekim 2000


       Türk - Yunan yakınlaşması sürecinde hep bu soru soruldu: Halklar arasında oluşan dostluk havası, bir anlaşmazlık veya kriz sonucu birdenbire bozulabilir mi? Tekrar zor ve gergin günlere dönülebilir mi? Böyle bir durumu önlemek için ne yapmalı?
       Bu sorular son haftalarda çeşitli Türk ve Yunan sivil toplum ve meslek kuruluşlarının yaptığı toplantılarda enine boyuna tartışıldı. Örneğin bizim de katıldığımız Türk - Yunan Forumu ve Türk - Yunan Medya Konferansı'nda olduğu gibi...
      Son NATO tatbikatı sırasında ortaya çıkan Türk - Yunan sürtüşmesi, ilişkileri birdenbire gölgelemiş bulunuyor. Bunun halklar arasındaki yeni havaya nasıl yansıyacağı, diğer bir deyişle bu havanın Ankara ile Atina arasında, bir krize rağmen devam edip edemeyeceği, önümüzdeki günlerde daha iyi anlaşılacak.
       * * *
       ATİNA'nın iki Yunan adasının statüsüne ilişkin uyuşmazlık nedeni ile NATO tatbikatından çekilmesinden sonra bir dizi olumsuz gelişme birbirini izledi: (1) Yunan Meclisi "güven artırıcı önlemler"

Yazının Devamı

Rusya ile "ortaklık"

26 Ekim 2000


       Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun (DEİK) bünyesindeki Türk - Rus İş Konseyi'nin önceki akşam Çırağan Sarayı'nda konuk Rusya Başbakanı Mikhail Kasyanov'un onuruna düzenlediği "çalışma yemeği"nin sonunda, bir Türk müteahhidi şöyle bir espri yaptı: "Rusya'da faaliyette bulunan şirketimizde çalışan personelimizden 44'ü Rus kadını ile evlendi. Diğer Türk firmalarında da Ruslarla evlilik yapan çok kişi var. Gördüğünüz gibi biz artık akrabayız!.."
       Genç ve güleryüzlü Rus Başbakanı bunun "Türk - Rus işbirliğinin bir ürünü" olduğunu belirtti ve "bu yeni akrabalığı selamlıyorum" dedi...
       * * *
       TÜRK - Rus İş Konseyi'nin toplantısında yapılan konuşmalar, iki ülke arasında ekonomik işbirliğinin daha da nasıl genişletileceği konusunda odaklandı.
       Aslında Rus liderinin 3 günlük Türkiye ziyaretinin ağırlık noktasını, ekonomik ilişkiler oluşturdu. Son zamanlarda gerçekten bu alanda büyük mesafe kat edildi. "Mavi Akım" projesi artık yaşama geçirilme aşamasında. Karadeniz'in 2 bin metre derinliğinden

Yazının Devamı

Geri sayma başlarken...

25 Ekim 2000


       Brüksel'de AB Komisyonu yetkilileri şu sırada Türkiye ile Katılım Ortaklığı Belgesi taslağı üzerindeki çalışmaları tamamlamak üzere. Tasarı üzerinde yapılmakta olan son rötuşlarla, belgenin bu haftanın sonunda hazır olması bekleniyor.
       Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın ilgililerle yaptığı son görüşmelerden sonra, Türk diplomasisi bu hafta metin son şeklini almadan, bazı ifadeleri Türk görüşü doğrultusunda değiştirme veya düzeltme çabası içinde.
       8 Kasım'da açıklanacak olan belge, nihayet AB Konseyi'nin 20 Kasım veya 4 Aralık tarihlerinde yapacakları toplantıda ele alınacak ve kesinleşecek.
      Kısacası önümüzdeki günler, Türkiye - AB ilişkilerinde belirleyici bir geri sayma dönemi oluşturacaktır.
       * * *
       KATILIM Ortaklığı Belgesi ile AB, Türkiye'nin adaylıktan tam üyeliğe geçişi için neler yapması gerektiğini ve bununla ilgili beklentilerini ortaya koyacaktır.

Yazının Devamı

Sirtaki'den gene kavgaya mı?

24 Ekim 2000


       İki hafta önce 6 Yunan F - 16 uçağı Balıkesir Havaalanı'na iniyor, havacılar çiçeklerle ve dostluk gösterileri ile karşılanıyordu... Bunun ardından bir Yunan çıkarma birliği de, 78 yıldan beri ilk kez İzmir'e yakın Doğanbey Körfezi'nde, Türk toprağına ayak basıyor, birliğin başındaki Binbaşı Dimitris Dados, "Burada kendimi evimde gibi hissediyorum" diyordu...
       NATO'nun "Mutlak Zafer" adlı tatbikatın çerçevesinde gerçekleşen bu olay, bir süredir Türkiye ile Yunanistan arasında esen sıcak havayı, askeri alana da taşıyordu. Nitekim, geçen ay iki ülkenin Genelkurmay Başkanları, daha sonra da Savunma Bakanları bir araya geliyor ve yakınlaşmanın artık bu hassas alanda da hayata geçirilebileceği mesajını veriyordu.
      İşte NATO tatbikatı çerçevesinde Türk ve Yunan askerleri bu umutlarla bir araya geliyordu...
       * * *
       BU umutlar tatbikatın ortasında dağıldığı gibi, ortaya çıkan anlaşmazlık ve özellikle Yunanistan'ın terslenerek kuvvetlerini geri çekmesi, son zamanlarda hızla gelişen

Yazının Devamı

Bu ders olmalı...

21 Ekim 2000


      Türk - ABD ilişkileri ciddi bir badireyi atlattı.
       Bir an için düşünün: ABD Temsilciler Meclisi "Ermeni soykırımı tasarısı"nı onaylasaydı, şu sırada ne sert tepkiler olacak, hava ne kadar gerginleşecekti.
      Önceki gece, o noktaya çok yaklaşılmıştı.
       Heyecanlı beklemenin ardından, sürpriz gerçekleşti: Meclis Başkanı Dennis Hastert tasarıyı geri çektiğini ilan etti.
      Böylece son dakikada krizin eşiğinden dönülmüş oldu...
       * * *

Yazının Devamı

Sezer'in Orta Asya atağı

20 Ekim 2000


       Türkiye'nin Orta Asya cumhuriyetleri ile ilişkilerine son zamanlarda sanki bir şeyler oldu. Kişisel bazı temaslar ve karşılıklı sempati dışında, Ankara ile bu cumhuriyetler arasında bir hareketsizlik, hatta bir soğukluk hakim olmaya başladı.
       Oysa, 1990'ların başında bu cumhuriyetlerin bağımsızlığa kavuşmalarından sonra, sıcak ve coşkulu bir hava esti. "Türk dünyası" Ankara'nın dış politikasının yeni ve önemli bir boyutu oldu. Ortak tarih, din, dil, kültür faktörünün bu "kardeş ülkeler" ile, her alanda sıkı bağların kurulmasına yol açacağı düşünüldü.
       Özal ve Demirel zamanında, liderler düzeyinde gerçekten ilişkiler samimi biçimde gelişti. Bu arada ticaretten eğitime kadar birçok alanda işbirliği de kuruldu. Ama açıkçası, ilişkiler pratikte beklendiği düzeye yükselemedi. Bu, iki taraf arasında düş kırıklığı dahi yarattı. Bu arada Demirel'in cumhurbaşkanlığı görevinin son bulmasından sonra, ilişkilerin daha da soğuyabileceği öne sürüldü.
      Gerçekte Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı devralmasına rastlayan yeni dönemde,

Yazının Devamı

"En kötü durum" senaryosu...

19 Ekim 2000


       İsrail - Filistin çatışmalarına son verilmesi için Şarm el Şeyh zirvesinde varılan mutabakatın yaşama geçirilememesi halinde, bölgede ve dünyada neler olabileceğini düşünmek bile insanı ürkütüyor.
       Mutabakattan 24 saat sonra "olay yeri"nden gelen haberler sağlam bir ateşkesin sağlanması olasılığının zayıf olduğunu gösteriyor.
      Ne yazık ki, ses verenler, daha çok şiddetten ve sertlikten yana olan güçler. Şarm el Şeyh'te zorlukla - veya zorla - çatışmaları durdurma sözünü veren liderlerin sesi ise kendi topraklarında cılız kalıyor.
       Sağduyunun hakim olması gereken bu dönemde, öfke ve intikam duyguları doludizgin tırmanıyor ve yayılıyor.
       * * *
       BU böyle devam ettiği, yani son zirvede alınan kararlar uygulanamadığı ve çatışmalar devam ettiği takdirde neler olabileceğinin senaryosu, gerçekten bir kabus.

Yazının Devamı