Türkiye'nin Orta Asya cumhuriyetleri ile ilişkilerine son zamanlarda sanki bir şeyler oldu. Kişisel bazı temaslar ve karşılıklı sempati dışında, Ankara ile bu cumhuriyetler arasında bir hareketsizlik, hatta bir soğukluk hakim olmaya başladı.
Oysa, 1990'ların başında bu cumhuriyetlerin bağımsızlığa kavuşmalarından sonra, sıcak ve coşkulu bir hava esti. "Türk dünyası" Ankara'nın dış politikasının yeni ve önemli bir boyutu oldu. Ortak tarih, din, dil, kültür faktörünün bu "kardeş ülkeler" ile, her alanda sıkı bağların kurulmasına yol açacağı düşünüldü.
Özal ve Demirel zamanında, liderler düzeyinde gerçekten ilişkiler samimi biçimde gelişti. Bu arada ticaretten eğitime kadar birçok alanda işbirliği de kuruldu.
Ama açıkçası, ilişkiler pratikte beklendiği düzeye yükselemedi. Bu, iki taraf arasında düş kırıklığı dahi yarattı. Bu arada Demirel'in cumhurbaşkanlığı görevinin son bulmasından sonra, ilişkilerin daha da soğuyabileceği öne sürüldü.
Gerçekte Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı devralmasına rastlayan yeni dönemde,