Yarar - zarar hesabı...

6 Ekim 2000


       ABD Temsilciler Meclisi'nin Ermeni yanlısı kararı benimseme yolunda adım adım ilerlemesi karşısında, Ankara hazırlamış olduğu Eylem Planı'nı aynı şekilde adım adım uygulamaya koyuyor.
       Planda öngörülen önlemlerin bir kısmı ABD'ye, bir kısmı da Ermenistan'a yönelik.
      Ankara bu konuda kararlılığının ilk sinyallerini vermeye başladı: Genelkurmay Başkanı Gen. Kıvrıkoğlu, ABD ziyaretini iptal ederek Kongre'nin tavrına ilk tepkisini gösterdi... Hükümet, Türkiye'ye gelmek isteyen Ermenistan vatandaşlarına vize uygulamasını yürürlüğe soktu.
       Eğer Ermeni karar tasarısı haftaya Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda onaylanıp kesinleşirse, bunun arkası gelecek, yani Türkiye hızla "yaptırımlar paketi"ni açıp içindekilerini teker teker uygulamaya koyacak.
       * * *
      ANKARA'nın öylesine münasebetsiz bir karar karşısında tepkisini karşı eylemlerle göstermesi doğal. Kimse bunun ikili ilişkilerde ve bölgesel durumda yol açacağı gerginliğin sorumluluğunu Türkiye'ye

Yazının Devamı

"Üç S" faktörü...

5 Ekim 2000


       Ne Türkiye'nin girişimleri, ne de ABD Yönetimi'nin müdahaleleri, sonucu değiştirebildi. ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi, sonunda Ermeni yanlısı karar tasarısını onayladı: Hem de hatırı sayılır (11'e karşı 24) oy farkı ile.
      Sürpriz olan da aslında bu geniş oy farkı. Yoksa kararın komite tarafından benimseneceği tahmin ediliyordu.
       Oysa komitenin bu taslağa "evet" dememesi için gerçekten çok şey yapıldı. Yönetim - Beyaz Saray'ı, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları, Pentagon'u ve istihbarat birimleri ile - tüm ağırlığını ortaya koydu. Komite, Türkiye'den gelen Türk parlamenterleri adına, Mehmet Ali İrtemçelik'e Türk görüşünü anlatma olanağını da verdi. Bu arada, Türk dostu olarak tanınan temsilciler de, güçlü argümanlarla tasarıya karşı çıktılar...       * * *      BUNA rağmen komitenin bu tasarıyı onaylaması nasıl izah edilebilir?
      "Üç S" faktörü, yani baş harfi S ile başlayan üç nedenle:
      1)

Yazının Devamı

Savaş süreci mi?

4 Ekim 2000


       Ortadoğu'da barış sürecinden savaş sürecine doğru mu gidiliyor?
       Kudüs'teki çatışmalarla başlayan ve hızla Batı Şeria ve Gazze'ye yayılan trajik olaylar karşısında, böyle bir kaygıya kapılmamak mümkün değil.
       Nitekim son aylarda barış sürecinin lokomotifi rolünü oynayan ABD, şimdi gelişmelerin bir savaş sürecine yol açmasını önlemek için devreye girmiş bulunuyor.
      Bu çabaların ne kadar başarılı olacağı, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın bugün Paris'te Ehud Barak ve Yaser Arafat ile yapacağı görüşmelerin sonunda anlaşılacak.
       Amerikan diplomasisinin şimdi öncelikli amacı, bölgede ateşkesi sağlamak ve böylece savaş sürecine doğru tırmanışı engellemek. Ama esas hedef, kesintiye uğrayan Camp David barış sürecini, etraf yatışır yatışmaz, yeniden başlatmak. Bunun için de Albright'ın taraflara verdiği mesaj şu: "Acele edin. Başkan Clinton'ı üç ay sonra artık bulamayacaksınız. Anlaşmazlık için önünüzdeki son fırsatı bir an önce kullanın ve şu sırada birbirinizle dalaşmaktan

Yazının Devamı

Paralel eylem planı

3 Ekim 2000


       Bir ameliyat nedeni ile yazılarıma ara verdiğim son on günlük sürede Türk diplomasisini en çok meşgul eden konu, gene Ermeni sorunu oldu.
       ABD Temsilciler Meclisi'nde Ermeni soykırımı iddialarını tescil etmeyi amaçlayan karar tasarısı, alt komiteden üst komiteye geçti; ama bir yandan Türkiye'nin uyarıları, diğer yandan Clinton yönetiminin girişimleri sonunda, tasarı sahiplerinin anında beklediği desteği görmedi.
       Ama bu, tasarının Uluslararası İlişkiler Komitesi'nde (biraz sulandırılmış da olsa) kabul edilmeyeceği anlamına gelmez. Ne var ki, iş bununla bitmiyor: Tasarının Meclis Genel Kurulu'nda müzakere edilmesi gerekir. Bu ise Meclis'in seçim nedeni ile haftaya tatile girmesinden ötürü yetişmeyebilir ve sonunda tasarı da düşer...
      Umarız gelişmeler böyle bir seyir izler. Aksi takdirde (yani kararın Temsilciler Meclisi'nden çıkması halinde), Türkiye'nin dış ilişkilerinde bir gerginlik dönemine girilecektir.
       * * *
       ANKARA, böyle bir durumda

Yazının Devamı

Acele etmeli...

21 Eylül 2000


       Türkiye'nin dış politika gündeminde şu sırada öncelikli iki konu var: Bunlardan biri, acele etmeyi gerektiriyor. Diğeri ise, aksine, acele etmemeyi...      Bir an önce hareket etmeyi gerektiren konu, AB üyeliği ile ilgili.
       Geçen haftaki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi, Türkiye'nin AB'nin takvimine yetişmek için çok hızlı adımlar atması gerekiyor. Aslında bu adımlar daha önce atılmalı idi. Ama bizde malum, yumurta kapıya gelince karar veriliyor veya harekete geçiliyor...
       * * *
       MECLİS hala tatilde, ama hükümetin AB ile ilgili çalışmalarına hız vermesi gerekiyor. Bugün Bakanlar Kurulu, nihayet İnsan Hakları Koordinatörleri Üst Kurulu'nun bir nevi yol haritası sayılan raporunu görüşmeye başlayacak. AB Komisyonu, 8 Kasım'da yayınlayacağı "Katılım Ortaklığı Belgesi" öncesinde, Ankara'nın bu raporu benimsemesi başta olmak üzere, Avrupa normlarına uyma yönünde atacağı adımları merakla bekliyor.
      Hükümet ne yazık ki başka dertlerle uğraşırken, AB

Yazının Devamı

İvme yeniden kazanıldı...

20 Eylül 2000


       Bir ara Türk - Yunan ilişkilerindeki ivmenin zayıflamaya başladığı sanıldı. Halklar arasında değil tabii. Gün değilse bile, hafta olmuyor ki, toplumun çeşitli kesimleri arasında temaslar ve dostane etkinlikler cereyan etmesin. Bu alanda (buna uzmanlar "Track II", yani ikinci yol diyorlar) ilişkiler gerçekten çok iyi gelişiyor.      Ama geçen ay, resmi düzeydeki ilişkilerde sanki bir duraklama veya aksama olduğu izlenimi doğdu. Resmi beyanlarda bazı çatlak sesler yükseldi. İki ülke arasındaki sorunların özüne ilişkin çözüm arayışında sanki bir tıkanıklık oldu...
       Bu durum - ve kaygılar - iki önemli gelişme sonucunda şimdi yeni bir iyimserliğe dönüşmüş görünüyor. Bunlardan biri New York'ta gerçekleşen Cem - Papandreu görüşmesi, diğeri de Türk ve Yunan Genelkurmay başkanlarının Atina ve İstanbul'daki buluşmasıdır...
       * * *
      İki Dışişleri Bakanı'nın New York'taki görüşmesi, en azından bu düzeydeki Türk - Yunan diyaloğunun aynı samimi ve yapıcı hava içinde devam ettiğini gösterdi.
  

Yazının Devamı

Başka yollar da olmalı...

19 Eylül 2000


       Yıllar boyunca "Ermeni soykırımı" iddialarına karşı Türkiye, "böyle bir şey olmadı" karşılığını vermekle yetindi. Daha sonra Ermeni diasporasının giriştiği kampanya karşısında, sadece böyle bir beyanın yeterli ve inandırıcı olmadığı anlaşılınca, yeni bazı çabaların içine girildi: ABD'de bir Türk lobisi oluşturulmaya çalışıldı. Osmanlı arşivlerinin açılabileceği ilan edildi. Bazı yayınlarla Ermeni iddialarına yanıt verildi. Nihayet "gerçeklerin ortaya çıkarılması tarihçilere bırakılsın" dendi...
       Geçen hafta "Ermeni soykırımı" ile ilgili bir karar tasarısının ABD Temsilciler Meclisi'ndeki bir alt komiteye sunulması, "acaba bu kampanyayı etkisiz hale getirmenin yolları nedir" sorusunu gündeme getirdi. Diğer bir deyişle, Türkiye Ermenilerin atağına karşı, daha etkin bir savunma, hatta karşı atak gerçekleştirmek için, ne yapabilir?
       * * *
       ERMENİ yanlısı taslağın Temsilciler Meclisi alt komitesine geldiği gün, bu yönde ilginç bir gelişme oldu. Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan, "tanıklık yapmak" üzere davet edildiği komitedeki

Yazının Devamı

Takvime nasıl yetişilecek?

16 Eylül 2000


       Türkiye'nin AB'de adaylıktan tam üyeliğe geçiş sürecinin ilk kritik aşamasının takvimi artık işlemeye başladı.
      Önümüzdeki günlerde ve haftalarda bir yandan Türk diplomasisinin yapacağı temaslar, diğer yandan da hükümetin ve Meclis'in alması beklenen kararlar, bu bütünleşme sürecinin geleceğini belirleyecek.
       AB takviminde bir dizi önemli olaylar yer alıyor: Önümüzdeki ay AB'nin Türkiye'deki durumu değerlendiren İlerleme Raporu çıkacak. Bunun ardından AB Komisyonu'nun haftalardan beri üzerinde çalıştığı Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB)'nin taslağı son şeklini alacak ve kasım ayında bu organ tarafından kesinleştirilip Bakanlar Konseyi'nin onayına sunulacak. Nihayet Türkiye'nin AB üyeliğinin "yol haritası" sayılan Ulusal Program hazırlıkları da aralık ayına kadar tamamlanacak.
       Bütün bu çalışmaların sonunda Türkiye'nin AB ile ne kadar uyum içinde olduğu ve esas üyelik müzakere sürecinin ne zaman başlayacağı saptanacak. Eğer AB Türkiye'nin bu sürece girmesine hazır olduğu kanısına varırsa, - iyimser bir tahminle - tam üyelik

Yazının Devamı