Rusya ile rekabet yerine işbirliği...

6 Kasım 1999


MOSKOVA
      Başbakan Bülent Ecevit ile Rus meslektaşı Vladimir Putin arasında dün baş başa ve ayrıca heyetlerin de katılımı ile yapılan görüşmeler, - imzalanan dört belge ve imzalanamayan bir protokol bir yana bırakılırsa - Türk - Rus ilişkilerine yeni bir ivme ve de yeni bir anlayış kazandırmış bulunuyor. İki tarafın da konuşmalarında vurguladığı bir konsept, "rekabet yerine işbirliği" şeklinde ifade ediliyor.       Ecevit'in Moskova ziyaretini, özellikle ikili ilişkilere böyle yeni bir yön verme konusunda ortaya çıkan ortak kararlılığın ışığında değerlendirmek gerek.       Görüşmeler sonucunda imzalanan dört belgeden, terörle mücadelede işbirliği deklarasyonu önemli. Ama açıkçası özellikle veterinerlik ve diplomatik pasaportların vize muafiyeti ile ilgili anlaşmalar, bu gezinin sıradan bir yan ürünü.       Terörizm ile ilgili deklarasyon genel ilkeleri içeriyor ve bu alanda işbirliği öngörüyor. Bu belgede spesifik olarak PKK'dan veya Çeçenlerden söz edilmiyor. Ama şu da bir gerçektir ki, iki taraf da bu belgedeki ifadeleri,

Yazının Devamı

Zor bir gezi

5 Kasım 1999


MOSKOVA
       Başbakan Bülent Ecevit dün karla karışık yağmurlu bir havada vardığı Moskova'da, 2.5 gün sürecek "zor gezi"sine başladı.
       Esas bugün başlayacak olan görüşmelerde ele alınacak konulardan öne çıkan ikisi de, Ecevit için "zorluk" yaratıyor. Gerek terörizm ile mücadele, gerekse "Mavi Akım" projesi, özellikle iç politikanın baskısı (ayrıca bazı dış politika faktörlerinin etkisi) altında bulunuyor.
       Ancak buna rağmen, Başbakan çok önem verdiği bu ziyaretinin, bu iki konuda mutabakatla sonuçlanması üzerinde kararlı görünüyor.
       Terörizm ile mücadele konusunda, iki tarafın hazırladığı taslaklar, ortak bir deklarasyona dönüştürülmeye hazır. Dolayısıyla bu belgenin bugün Moskova'da yayımlanacağı artık kesin. "Mavi Akım" projesi üzerinde de, şu ana kadar yapılan çalışmalar, "ek protokol"ün imzalanması için gereken zemini oluşturmuş durumda. Yetkililer, iki başbakanın bugün yapacağı "baş başa görüşme"de esas kararın alınacağını söylüyorlar. Yani bu metin de bugün burada ilgili bakanlar tarafından imza edilebilir,

Yazının Devamı

Rusya ile çıkar ayarı

4 Kasım 1999


       Başbakan Bülent Ecevit'in bugün başlayacak olan Moskova ziyareti, Türkiye ile Rusya'nın, bazı konular üzerindeki görüş ayrılıklarına rağmen, temel çıkarlarında nasıl bir ayar yapmaları gerektiğini belirlemeleri için iyi bir fırsat oluşturacak.
       Aslında bu iki buçuk günlük gezinin önemli yanı, uzunca bir süreden sonra iki ülkeyi ilgilendiren bir dizi konu üzerinde üst düzeyde görüşmelerin gerçekleşmesidir. Rusya'da ve Türkiye'de siyasal bunalımlar ve hükümet değişiklikleri nedeni ile geciken böyle bir diyaloğa - hele sıcak gelişmelerin cereyan ettiği şu sırada - büyük ihtiyaç vardı.
       Ankara'dan bakıldığında Rusya'nın Türkiye için, Moskova'dan bakıldığında da Türkiye'nin Rusya için büyük önemi var. Ekonomik alanda iki ülkenin potansiyeli - özellikle 21. yüzyıl için tasarlanan mega - projelerin ışığında - muazzam işbirliği olanakları vaat ediyor. Stratejik açıdan - artık ortak sınırları olmamakla beraber - iki "komşu" ülkenin, benzer kaygıları ve çıkarları mevcut.       İki ülkenin, kendi ulusal politikalarının bir

Yazının Devamı

Kafkas oyunu...

3 Kasım 1999


       Bazı Amerikan siyasal analizcilerinin Türkiye'nin içinde bulunduğu bölge konusundaki değerlendirmelerine şaşmamak mümkün değil.
       Çoğu ABD'nin önde gelen "düşünce kuruluşları"nda yer alan bu uzmanlar, şimdi de Kafkasya konusunda bir "domino teorisi" üretiyorlar. Buna göre, Güney Kafkasya'daki gerginlik arttıkça, bölgedeki başlıca oyuncular arasında çatışma tehlikesi büyüyecek, bu arada Rusya Ermenistan'ın, Türkiye Azerbaycan'ın yanında yer alacak ve sonunda Türkiye ile Rusya bir savaşa sürüklenecektir... "Financial Times" gazetesinin (geçen cuma günkü sayısında) Washington'daki analizcilere atfen bildirdiği senaryo bu!
       Bu "domino teorisi", daha önce gene Amerikan "uzmanları"nın Balkanlar için ortaya attığı senaryoya benziyor. Buna göre de, Kosova'daki kriz, komşu ülkeleri çatışmanın içine çekecek ve sonunda Türkiye ile Yunanistan kendilerini bir savaşın içinde bulacaklardı...
       Bu "uzman görüşü"nün ne kadar fos çıktığını gördük. Azeri - Ermeni uyuşmazlığında Washington'daki analizcilerin son senaryosunun akıbeti

Yazının Devamı

Hesaplaşma mı, gizli hesap mı?

2 Kasım 1999


       Geçen yıl, Basın - Yayın Müdürlüğü'nün aracılığı ile Ermenistan'dan bir gazeteci, ziyaretimize gelmişti. Erivan'daki bir televizyon için Türkiye hakkında bir dizi program hazırladığını söyleyen konuğumuzla, Türkiye'nin Kafkasya politikası, Türkiye - Ermenistan ilişkileri ve bu alandaki olası gelişmeleri görüşmüştük. Sohbetimiz "profesyonel" düzeyde, samimi geçmişti...
      Bu Ermeni konuk, Nairi Unanyan idi. Evet, Erivan'da parlamentoyu basıp Başbakan Sarkisyan dahil, 8 kişiyi öldüren kişinin ta kendisi!
       Kim derdi ki, "Milliyet"te sakin bir söyleşi yaptığımız Nairi Unanyan yanına aldığı birkaç yakını ile böyle vahşi bir katliamı gerçekleştirecekti...
       * * *
       O zaman 34 yaşındaki "gazeteci" - veya eski Taşnak militanı - böyle bir terör eylemi planlanıyor mu idi? Bunu bilemeyiz. Ama kendisi ile, geçen haziranda, Meclis'in açılışı sırasında konuşan bir meslektaşı, Gayane Afrikyan'ın, geçen günkü "Independent"te yazdığına göre, Unanyan şöyle diyormuş: "Ülkemizi temiz tutmak için

Yazının Devamı

İsrail ile "pratik" ilişkiler...

28 Ekim 1999


       İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın Türkiye'ye yaptığı 12 saatlik "çalışma ziyareti", iki ülke arasında hızla gelişen ilişkilere yeni bir ivme kazandırdı.
       Bu gezinin birinci ayağını oluşturan Adapazarı'ndaki prefabrike "İsrail - Türk Köyü"nün açılışı, "halklar arasındaki" yakınlaşmanın simgesini oluşturdu. Ziyaretin Ankara'daki (ve iki Başbakan arasında Adapazarı - Ankara kara yolculuğu sırasındaki) görüşmeler faslı ise, devlet düzeyindeki işbirliğini bir adım daha ileriye götürdü...
       * * *
      ECEVİT - Barak görüşmesinde - genel bölgesel sorunlar üzerindeki görüş alışverişi dışında - savunmadan ticarete, Manavgat suyundan GAP'a, bilimsel çalışmalardan uzay teknolojisine kadar çeşitli alanlarda işbirliği projelerinin ele alınmış olması, Türk - İsrail ilişkilerinin çok geniş bir yelpazeye yayıldığını ortaya koydu.
       Bazı gözlemciler, bunu "stratejik ilişkiler" diye nitelendiriyorlar. Tabii "stratejik" sözcüğü sadece askeri değil, kapsamlı bir ilişki anlamında kullanılıyor.
 

Yazının Devamı

Yoksa Atina şart mı koşacak?

27 Ekim 1999


       Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun Atina'da "Türk - Yunan Forumu" mensupları ile görüşmesinde Türkiye'nin AB adaylığı konusunda söyledikleri, nahoş bir tartışmaya yol açtı. Gerek Bakan, gerekse bakanlık sözcüsü, Yunanistan'ın adaylık için ön şart koşmayacağına ilişkin haberleri yalanladılar ve Atina'nın bu konudaki politikasının değişmediğini belirttiler.
       Önce, notlarımıza dayanarak Bakan'ın söylediklerini tekrarlayalım. "Yunanistan, Türkiye'nin adaylığını destekliyor ve bunun sanal değil, gerçek bir adaylık olmasını istiyor... Helsinki zirvesinde diğer adaylar için hangi ilkeler geçerli sayılıyorsa Türkiye için öyle yapılmalı, çifte standard uygulanmamalıdır... Türkiye için özel bir talebimiz yoktur... Ancak Türkiye'nin bazı hareketlerde bulunması iyi karşılanacaktır... Helsinki'de bir sorunlar listesi sunmayı planlamıyoruz... İsveç'in insan hakları konusunda bazı görüşleri vardır; ama bizim pozisyonumuz farklıdır..."      Papandreu'nun bu sözleri kuşkusuz gerçekçi ve olumlu bir politikanın işaretini veriyor. Bakan daha önce İstanbul'da Taksim

Yazının Devamı

Atina'da AB adaylığına destek...

26 Ekim 1999


ATİNA
      Yunanistan, Helsinki zirvesinde Türkiye'nin adaylığı konusunda ön şart koşmayacak ve bunun gerçekleşmesine doğrudan ya da dolaylı olarak engel olmayacak...
       Bu önemli mesajı dün, Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'dan, "Türk - Yunan Forumu" çerçevesinde yaptığımız bir toplantı sırasında aldık.
       Papandreu başta daha önce İstanbul'da, Taksim toplantısında da belirttiği bir hususu tekrarladı: "Yunanistan'ın ilke olarak tutumu, Türkiye'nin adaylığının göstermelik değil, gerçek olmasıdır. Türkiye'nin adaylığı sadece bir sıfattan ibaret olmamalı, onun öteki adaylar gibi, AB'nin çeşitli organlarına katılımı, yardım programlarından yararlanması sağlanmalıdır... Bizim bunun dışında Türkiye'nin adaylığı konusunda AB'den spesifik bir talebimiz - ya da koşulumuz - yoktur. Ancak Helsinki zirvesine kadar Türkiye'nin bazı hareketlerde bulunması tarafımızdan iyi karşılanacaktır"...       * * *       YUNANLILARIN bu alanda beklediği "hareketler"in - veya jestlerin - ne olduğu belli.

Yazının Devamı