Geri sayarken dikkatli olalım

27 Kasım 1999


       Uluslararası camianın Öcalan'la ilgili Yargıtay kararına tepkisi, tahmin edilebileceği gibi, olumsuz oldu. Bu tepkiyi gösterenler yalnız Avrupalılar değil, ABD'den Rusya'ya kadar pek çok ülke. Ama Helsinki zirvesine bu kadar yaklaşıldığı bir sırada, önemli olan kuşkusuz AB ülkelerinin reaksiyonudur.
       AB'nin üst düzey yöneticileri, karar konusunda düş kırıklığı ifade ettiler, ancak cezanın infaz edilmemesini beklediklerini de belirttiler. AB üyesi ülkelerin diplomatları da aynı duyguları dile getirirken, Avrupa Topluluğu'na katılmak isteyen herhangi bir ülkenin idam cezasını kaldırması gerektiğini ve Türkiye'nin artık bu yönde bir işaret vermesi zamanının geldiğini öne sürdüler. Ankara'daki Avrupa diplomatları ise, Yargıtay'ın tam Helsinki zirvesi öncesi kararını açıklamasını "zamanlama açısından bir talihsizlik" olarak nitelendirdiler...
       Bütün bu demeçlerin ardından, sorulması gereken soru şudur: Bu karar, Helsinki zirvesinde Türkiye'nin adaylığı konusunda alınacak kararı ne ölçüde etkileyecek?
       * * *
 &n

Yazının Devamı

Tercih meselesi

26 Kasım 1999


       Türkiye'nin AB adaylığı hakkında kararın verileceği Helsinki zirvesi yaklaştıkça, Avrupa ile bütünleşmenin ne anlama geldiği konusu da kamuoyunda şimdi biraz daha iyi anlaşılıyor.
       Aslında Türkiye gibi, AB üyeliğini çoktan hedefleyen ve bu yönde çaba harcayan bir ülkede, siyasilerden aydınlara kadar çeşitli çevrelerin bunu bilmesi gerekirdi. Daha açık bir deyişle, AB ile temasları yürüten kadroların dışındaki kesimler, Avrupa ile entegrasyonun ne gibi yükümlülükler getireceğini veya özveriler gerektireceğini pek sezemediler. Birçoğu, "Türkiye'nin hakkı" olan AB adaylığını, bir "etiket" ya da "rozet" olarak gördüler ve bunu da bir ulusal onur meselesi haline getirdiler.
      Oysa, Türkiye'nin zorlukla ulaşabileceği "adaylık", sadece bir sıfat ve üyelik yolunu açan bir fırsat değildir. Adaylıktan üyeliğe geçiş sürecinde dahi, yerine getirilmesi gereken birtakım yükümlülükler vardır. Bunlar görmezlikten gelinir, icabı yapılmazsa, aday bir kenarda aday olarak kalır, bir adım ileriye gidemez...
       * * *
   

Yazının Devamı

Avrupa'nın NATO'su mu?

25 Kasım 1999


       Başta ekonomik bir örgüt olarak ortaya çıktı. Daha sonra hem genişledi, hem de siyasal bir kimlik aldı. Bunun ardından askeri bir yapılanma sürecine girdi...
       Avrupa Birliği'nin hızlı gelişmesinin vardığı nokta bu.
       Bu aşamada AB bir yandan "ekonomik" alanda tek para sistemi ile tam bir entegrasyona doğru giderken, diğer yandan "siyasal" birliğini pekiştirmeye ve aynı zamanda genişlemeye yöneliyor. Ve şimdi de, kendi bünyesindeki, Batı Avrupa Birliği'nin (BAB) yerine, "Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği" (AGSK) adı altında yeni bir "askeri" misyon üstlenmeye hazırlanıyor.
       Bu hafta Lüksemburg'da toplanan BAB Dışişleri ve Savunma Bakanları, Avrupa'da güvenlik ve savunma işlerinin - AB şemsiyesi altında - nasıl yürütülmesi gerektiğini tartıştılar. Bugün de AGSK'nin "fikir babası" durumundaki Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ile İngiltere Başbakanı Blair, Londra'da toplanıp, AB'nin Helsinki zirvesine bu bağlamda sunulacak planın ayrıntılarını görüşecekler.
      Hedef, AGSK'yi 2003

Yazının Devamı

Biz ne kadar istiyoruz?

24 Kasım 1999


      Avrupa Birliği'nin Helsinki zirvesine iki buçuk hafta kala, Türkiye'nin adaylığının onaylanacağına ilişkin umut verici işaretler geliyor.
       Son günlerde - bir kısmı AGİT zirvesi sırasında - Türkiye'yi ziyaret eden Avrupalı liderlerin bu konuda getirdiği mesajlar olumlu. Aynı şekilde çeşitli Avrupa başkentlerinde temaslar yapan Dışişleri Bakanı ve Bakanlık yetkililerinden parti liderlerine ve işadamlarına kadar, tüm ilgililerin edindiği izlenim de, 10 - 11 Aralık'ta yapılacak zirvede, Türkiye'nin adaylığının kabul edileceği yönünde.
       AB'li meslektaşları ile sıkı temas halinde bulunan Fransa'nın Avrupa işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Pierre Moscovici, kendi kanaatini bize şu kelimelerle aktarıyor: "İki buçuk yıldır bu işin içindeyim. İlk kez Türkiye'nin adaylığı lehinde öylesine güçlü bir siyasi irade görüyorum. Helsinki konusunda iyimser olduğumu açıkça söyleyebilirim."
       * * *
       BUNLARIN hepsi güzel; ama gene akıllara takılan bir soru var: Adaylık, şartsız gerçekleşecek mi?

Yazının Devamı

Artık hayal değil, ama...

23 Kasım 1999


      Anlaşmalar tamam; şimdi sıra onları yaşama geçirmekte...
       Enerji alanında 21'inci yüzyılda Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamanın da ötesinde, ülkemizi Avrasya boru hatları sisteminin anahtarı haline getirecek olan anlaşmalar konusunda dün "Milliyet"i ziyaret eden Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in verdiği bilgiler, umut verici.
       Bu anlaşmaların en önemlisi, kuşkusuz Bakü - Ceyhan petrol boru hattı ile ilgili olanıdır. Geçen hafta AGİT zirvesi sırasında imzalanan bu anlaşma, yıllardan beri süregelen zorlu ve yoğun çabaların ürünü. Tümü 1.730 km. uzunluğundaki (Türkiye içindeki kısmı 1.037 km.) bu boru hattının yapımı 2.7 milyar dolara mal olacak. Türkiye bunun 1.4 milyar dolarını garanti ediyor. (Türkiye bizzat bu parayı yatırmıyor, ancak kredi teminini taahhüt ediyor)... Boru hattından Hazar havzası petrolünden yılda toplam 45 - 50 milyon ton pompalanması bekleniyor. Bu operasyon o takdirde rantabl hale gelebiliyor.
       Bakanın izahatına göre, Türkiye ve bu işteki ortakları, 1 Ocak 2000 yılından itibaren kolları

Yazının Devamı

Zirvedeki "mutlu son" neler getirdi?

20 Kasım 1999


       İstanbul Deklarasyonu... Avrupa Güvenlik Şartı... Güncelleştirilmiş Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA)...
       Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT'in İstanbul'daki zirvesinin ürettiği üç önemli belge bunlar.
      Bu belgeler, AGİT'in yapısını ve misyonunu günün koşullarına uygun şekilde güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda, 21'inci yüzyılda Atlantik'ten Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bölgede, 55 ülkenin politikalarını etkileyecek olan bir yol haritası çiziyor.
       AGİT, İstanbul'daki toplantısından, daha güçlü ve etkin bir örgüt olarak çıkmayı başardı. Oysa zirvenin ilk gününde esen fırtınalı hava, konferansın fiyasko ile sonuçlanacağı ve nerede ise soğuk savaş dönemine dönüleceği kaygısını yaratmıştı. Ama yoğun çabalardan sonra, uzlaşma sağlandı ve zirve "mutlu son" ile noktalanabildi.
       Yüzyılın, hatta binyılın sonunda gerçekleşen İstanbul zirvesinin tarihe bu şekilde geçecek olması herhalde herkesten fazla ev sahipliği yapan Türkiye için çok sevindirici bir

Yazının Devamı

Simitis'ten 'beklentili' destek

19 Kasım 1999


       Türk kamuoyunun çeyrek yüzyıl önce kurulan AGİT'in ne olduğunu, ne yaptığını öğrenmesi için, zirve toplantısını İstanbul'da yapması gerekiyormuş!
       Günlerdir Türk medyası AGİT'ten söz ediyor. Dün TV kanallarının çoğu, zirvenin açılışını ve basına açık yapılan konuşmaları, saatler boyunca canlı olarak yayımladı.
       Ne kadar sevindirici bir olay... Bu vesile ile, kamuoyumuz sadece AGİT ile tanışmakla kalmadı, aynı zamanda bu geniş forumda tartışılan ve ayrıca ikili görüşmelerde ele alınan sorunlar hakkında da bilgi ahibi oldu...
       * * *
       TABİİ Çeçenistan bu sorunların başında geliyor. Dün de belirttiğimiz gibi, İstanbul zirvesi, Çeçenistan'ın gölgesi altında yapılıyor. Daha ilk açılış konuşmalarında Rusya ile Batı arasındaki uçurum kendini belli etti.
       Dünkü konuşmalarda da gördük ki, AGİT üyeleri arasında iki temel ilke üzerinde mutabakat var: Birincisi ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması, diğeri ise, terörizme izin verilmemesidir.

Yazının Devamı

Zirvelerin zirvesi...

18 Kasım 1999


       İstanbul, sayıca ve önem açısından, hiç bu kadar lideri bir arada görmemişti.
       Aslında, 55 ülkenin liderlerinin katılımı ile yapılan (BM Genel Kurulu'nun bazı olağanüstü oturumları dışında) zirvelerin sayısı da fazla değil.
       Bugün açılışı yapılacak 2 günlük AGİT zirvesinin önemli bir özelliği daha var: Bu, yüzyılın, hatta binyılın son geniş zirvesi olacak. Bu toplantı tarihe böyle kaydedilecek... İstanbul'un adı ile birlikte...
       Zirvenin sonunda yayımlanması beklenen esas belge de, aynı şekilde tarihe İstanbul Bildirgesi olarak geçecek...
      Büyük kentimiz - ve Türkiye - için ne kadar mutlu bir olay!
       Olayın ülkemize sağlayacağı tanıtım ve itibar herhalde İstanbul sakinlerine, özellikle yol trafiğinin neden olduğu sıkıntıları unutturacak ve sonunda kentin - bütün dünyanın gözü önünde - yoğun diplomasi trafiğine sahne olmasının gururunu yaşatacaktır...

Yazının Devamı