Clinton neden bu kadar yakınlık gösteriyor?

17 Kasım 1999


       Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, konuk Başkan Clinton'ı, pazartesi günü ilk görüşmesini yapmak üzere, Çankaya'daki MGK salonuna alıyor. Clinton salona girer girmez, duvarda asılı geniş haritalara gözü takılıyor. Bu haritalar Türkiye'yi ve içinde bulunduğu bölgeleri ayrıntılı şekilde gösteriyor.
       Cliton'ın coğrafya ile ilgilendiğini gören Demirel kendisine teker teker haritaların önünde bilgi veriyor. Türkiye haritasında nehirleri, barajları, GAP'ı göstererek ülkenin büyük ekonomik potansiyelini anlatıyor. Diğer haritalarda, Türkiye'nin bölgedeki konumuna işaret ediyor.
       ABD lideri, haritaların önünde, bu izahatı dikkatle dinledikten sonra, bunun Türkiye'ye bu kadar önem vermekte ne kadar haklı olduğunu gösterdiğini söylüyor...
       Clinton'ın Türkiye'ye ayak bastığı andan itibaren, her konuşmasında, ABD'nin Türkiye'ye biçtiği yüksek değerden söz etmesi ve bunu kanıtlayan (örneğin deprem dolayısı ile bir milyar dolarlık yardım gibi) jestlerde bulunması, şu soruyu akla getiriyor: ABD Başkanı'nın Türkiye'ye şu sırada bu

Yazının Devamı

Clinton'dan jestler, mesajlar...

16 Kasım 1999


ANKARA
      Başkan Clinton, Ankara'da resmi ziyaretinin daha ilk saatlerinde, "hayırlı haber"i verdi: ABD, deprem felaketinden büyük zarar gören Türkiye'ye bir milyar dolarlık yardım yapacak. Daha doğrusu Clinton, bu mali desteğin - Exim Bank kredisi olarak - sağlanması için yoğun çaba harcayacak.
       Kuşkusuz bunda önemli olan, ABD liderinin ilk konuşmasında, böyle bir söz vermiş olunmasıdır. Clinton'ın bu çabaları sonunda, söz konusu yardımın yakında gerçekleşeceği muhakkak.
      ABD Başkanı'nın Ankara'ya böyle iyi bir haberle geleceği doğrusu pek beklenmiyordu. Bu bakımdan yardım açıklaması, Ankara'da hoş bir sürpriz ve ABD'nin olumlu bir jesti olarak karşılandı.
       Başbakan Ecevit'in geçen eylülde, hemen ilk büyük deprem faciasının ardından Washington'a yaptığı ziyarette, Amerikalıların yardım bağlamında ne söyleyecekleri merakla bekleniyordu. Gerçi Türk tarafı, o gezi sırasında açık bir talepte bulunmadı; ama gene de, açıkçası ABD yönetiminin, deprem sonrası yaraların sarılmasına katkıda bulunacağına dair bir söz

Yazının Devamı

Nazar değmesin...

13 Kasım 1999


ATİNA
       Başkan Clinton'ın Atina ziyaretini ertelemeye sevkeden kriz şimdilik atlatılmış görünüyor; ama gezi sırasında ABD - Yunan ilişkilerini etkileyecek nahoş olayların cereyan etmesi tehlikesi hala sürüyor.
       Clinton'ın ziyareti, Atina'da, ABD aleyhtarı gösterilerin ve şiddet eylemlerinin patlak vermesi üzerine, bir hafta sonraya ertelenmişti. Önceki güne kadar, Başkan'ın 19 Kasım'da buraya gelişinin kesin olup olmadığı da belli olmamıştı. Hatta bazı Yunan gazeteleri, ziyaretin iptal edilebileceğini bildiriyordu.
       Dün Başbakan Simitis başkanlığındaki "İç Kabine" (Bakanlar Kurulu'nun bir kısmı) toplantısından sonra, durum aydınlandı: Clinton 19 Kasım'da (yani Türkiye ziyaretinden sonra) gelecek. Hükümet, onun kalacağı ve hareket edeceği bölgede hiçbir gösteriye izin vermeyecek. Clinton - başta planladığı gibi göstericilerin hedefi haline gelen ABD Büyükelçiliği'nde değil - gösterilere yasak bölgedeki Intercontinental Oteli'nde kalacak...
      Kısacası dün Simitis hükümeti, Clinton yönetimine ziyaretin "olaysız"

Yazının Devamı

Atina başına iş açtı...

12 Kasım 1999


ATİNA
       Başkan Clinton'ın Atina ziyaretini ertelemesine neden olan olaylar, sadece ABD'yle Yunanistan arasında soğuk rüzgarların esmesine yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda Yunan siyasal yaşamında bir karmaşa yaratmış bulunuyor.
       Hafta başında Clinton'ın Türkiye gezisi öncesi planlanan Atina ziyaretini protesto etmek için girişilen şiddet eylemleri, Washington'u programın Yunanistan ayağını ertelemeye, buradaki temaslarını kısa kesmeye ve içini boşaltmaya sevketti.
      Özellikle Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun tüm çabalarına rağmen ortaya çıkan bu durum, Yunanlılar tarafından dahi bir fiyasko olarak nitelendiriliyor. Bir gözlemcinin deyişiyle, Yunanistan bu duruma düşmekle "adeta kendi ayağına bizzat ateş etmiş oldu."
       Oysa Yunan diplomasisi Clinton'a, Türkiye'deki görüşmelerinden önce önemli bazı mesajlar vermeyi, yani kendisinden Türkiye'den "beklentileri" konusunda destek sağlamayı ümit ediyordu.
      Şimdi bu umutlar kaybolduğu gibi, son olaylar ABD - Yunan

Yazının Devamı

Kim korkar NGO'lardan!..

11 Kasım 1999


       Birkaç ay öncesine kadar Türkiye'de 100 kişiye "NGO nedir?" diye sorulacak olsaydı, herhalde 99'u "bilmiyorum" diyecekti. Soru biraz daha açık biçimde "sivil toplum örgütü ne demek?" diye sorulsaydı, gene de çoğunluk buna doğru dürüst yanıt veremeyecekti.
       Ya şimdi? Sanıyoruz bugün Türkiye'de sivil toplum örgütünün ne olduğunu bilenlerin, hatta bunları NGO olarak tanıyanların sayısında bir hayli artış var. İki nedenden: Birincisi, ağustos ayındaki depremin özellikle AKUT'un öne çıkması ile, Türk insanını, sivil toplum hareketi konusunda bilinçlendirmesi. İkincisi AGİT Zirvesi öncesi, önemli bir kısmı Türk olmak üzere, 170 sivil toplum örgütünün İstanbul'da toplanması...
       Böylece Türk kamuoyu da, NGO'larla tanışmış bulunuyor. Tıpkı Batı'daki birçok ülkede olduğu gibi...
       * * *
       NGO'lar, demokratik ülkelerde de, nispeten yeni bir sosyo - politik oluşumun ürünü. Sivil toplum örgütleri, günümüzde, yeni bir güç. Hükümetleri, yönetici kadroları etkileyen, devlet politikalarına

Yazının Devamı

Clinton'ın Türk tarihi merakı...

10 Kasım 1999


       Başkan Clinton'ın Berlin duvarının yıkılışı vesilesi ile Washington'da Georgetown Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin geçmişteki ve gelecekti rolünden söz etmesi, ülkemize verdiği önemi gösteriyor. Ancak Başkan'ın görüşlerini açıklarken, Osmanlı İmparatorluğu'na değinmesi, çok ilginç.
       Clinton'ın konuyu bu şekilde tarihi bir çerçeve içine alması ve "20'nci yüzyılın tarihi, Birinci Dünya Savaşı'ndan öncesi ve sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması ile şekillendi" demesi, herhalde çok kişiyi şaşırtmış olmalı. Bu hayret, söylediklerinin yanlış olmasından değil, bu vesile ile Başkan'ın Osmanlı tarihi konusundaki ilgisinin ve bilgisinin ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor...
       * * *
      GERÇEKTEN Clinton'ın Osmanlı tarihine merakını ilk kez, eylül sonunda Başbakan Ecevit'in ABD ziyareti sırasında öğrendik. Beyaz Saray'daki yemek sırasında, ABD liderinin Osmanlı tarihi konusunu bizzat açarak bu konudaki değerlendirmesini uzun uzun anlatması, Ecevit ve yanındaki heyeti şaşırtmıştı. Bu çalışma

Yazının Devamı

On yıl sonra...

9 Kasım 1999


       Televizyon ekranlarındaki o heyecan verici, etkileyici görünüm hala belleklerde: Binlerce Alman, Berlin'deki Utanç Duvarı'nı balyozlarla yıkıyor. Duvar boyunca toplanan yüzbinlerce Alman, olayı büyük bir coşku ile kutluyor... Ve bütün dünya bu tarihi anı, medyadan aynı sevinçle izliyor...
       Bundan tam 10 yıl önce, 9 Kasım 1989'da, Berlin Duvarı'nın yıkılışı, bir halk hareketi veya kansız bir darbe niteliğini taşıyordu.
      Bunun anlamı büyüktü: Duvarla birlikte bir dönemin sonu geliyordu. Soğuk Savaş bitiyordu. Berlin kentinin olduğu gibi, Almanya'nın ve Avrupa'nın bölünmüşlüğü noktalanıyordu. Ve komünizm - sadece Almanya'da değil, bütün Doğu Avrupa'da ve Sovyetler Birliği'nde - çöküyordu...
       Bugün 10'uncu yıldönümü kutlanmakta olan Duvar'ın yıkılışı, işte öylesine tarihi önemi olan, sembolik bir olay...
       * * *
       EVET, Berlin Duvarı, yapılışı ile de, yıkılışı ile de, bir semboldü.

Yazının Devamı

Ziyaretin bilançosu...

7 Kasım 1999


MOSKOVA
       Kimine göre başarılı, kimine göre zamansız, kimine göre de sıkıntı yaratan bir ziyaret...
       Başbakan Bülent Ecevit'in iki buçuk günlük Moskova gezisi, böyle farklı değerlendirmelere yol açmış bulunuyor.
       Geniş bir bakan - bürokrat - işadamı kadrosu ile gerçekleştirilen bu ziyaret, herhalde önümüzdeki günlerde de tartışılacak birçok soruyu akla getiriyor.
      * Rusya'ya şu sırada gitmenin zamanı mı idi? Bu ziyaret gerçekten gerekli mi idi?
       Türkiye'de bazı çevreler, özellikle Çeçenistan olayları nedeni ile Batı'nın ve İslam dünyasının Rusya'ya sert tepki gösterdiği bir sırada, Ecevit'in Moskova'ya gitmesini ve hele terörle ilgili bir deklarasyona imza atmasını doğru bulmuyorlar.

Yazının Devamı