ABD'nin yeni Irak stratejisi

25 Aralık 1998

      ABD'nin "Çöl Tilkisi" operasyonundan sonra, Irak'ın siyasal geleceğine ilişkin planları nedir? Saddam Hüseyin rejimine son vermek için ABD'nin Irak muhalefet gruplarına vereceği destek, sonuçta Irak'ın bölünmesine ve Kuzey'de bir Kürt devletinin oluşmasına yol açmaz mı? Böyle bir oluşumdan kaygı duyan Türkiye, Washington'un gerçekten bunu istemediğinden ve Kürtlerin de ABD'nin desteğini bu amaçla kullanmayacaklarından nasıl emin olabilir? ABD'nin Kuzey Irak'ta Kürt milislerine eğitim ve teçhizat desteği sağladığı doğru mu?..
       Bu soruları "Milliyet" adına Washington'da en yetkili bir kaynağa, önceki akşam "Worldnet" TV sistemi ile sormak fırsatını buldum. Başkan Clinton'ın "özel yardımcısı" ve Milli Güvenlik Kurulu Yakındoğu Dairesi Başkanı Bruce Riedel, verdiği yanıtlarla, Türkiye'de bu konuda duyulan kuşku ve endişeleri yatıştırmaya çalıştı.
       Riedel şöyle konuştu:
      - "ABD'nin Irak'ın bölünmesi ve küçük parçalara ayrılması konusunda hiçbir arzusu yoktur. Bu, ABD'nin çıkarlarına da uygun değildir. ABD her vesile ile,

Yazının Devamı

Apo olayında seçenekler ve olasılıklar...

24 Aralık 1998

       ÖCALAN olayı ile yakından ilgili bir yetkili dün bize şöyle diyordu: "Sabah kalkınca terörist başı İtalya'dan ayrıldı, falan ülkeye gitti diye bir haber alacağım diye ödüm kopuyor... Bilgimiz dışında böyle bir şey olmaması gerekir. Ama olur mu, olur. İtalya bunu yapabilir"...
      Ankara'da bu konuda duyulan kuşkunun - ve güvensizliğin - nedeni açık: Apo'nun Roma'ya gittiği günden beri, İtalya tutarsız davrandı, birbirleriyle çelişen kararlar aldı, şaşırtıcı mesajlar verdi. Başbakan D'Alema'nın dedikleri ile Dışişleri Bakanı Dini'nin söyledikleri, Adalet Bakanlığı'nın açıklamaları ile Başsavcılığın beyanları birbirini tutmadı. İstihbarat birimlerinin tavrı da bir garip. Gizli servisin işin başından beri aciz duruma düştüğü anlaşılıyor. Apo olayı, İtalya'da iktidarla muhalefeti olduğu gibi devlet kurumlarını da birbirine düşürmüş bulunuyor.
      Bu durumda sabah kalkınca, "kötü bir sürpriz" ile karşılaşmamak işten değil doğrusu!
       * * *
       İTALYA'nın son günlerde Öcalan'ı kendi sınırları dışına çıkarmanın

Yazının Devamı

Erken seçim ne değiştirir?

23 Aralık 1998

       İLK bakışta Türkiye ile İsrail'in iç politikasındaki son gelişmelerde bazı benzerlikler var.
       İki ülke de sıkıntılı bir koalisyon döneminin ardından, erken seçime gitme kararında. BiziM erken seçim tarihi 18 Nisan. İsrail'inki ise - büyük olasılıkla - 27 Nisan.
       İki ülke de bir belirsizlik aşamasına giriyor. Türkiye'de olduğu gibi İsrail'de de seçimlerde tek bir partinin çoğunluğu kazanması olasılığı çok zayıf. Sağ ve sol kendi içinde bölünmüş durumda. Seçim sonucunun, yeni bir koalisyon dönemi başlatması kaçınılmaz...
       Bu arada yeni ortaya çıkan bir benzerlik de cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili. Şimdi İsrail'de de bu süre 7 yıla çıkarılmış bulunuyor...
      Ancak bu benzerliklere karşın, önemli bazı farklılıklar var. Türkiye'de Yılmaz hükümeti, ona dışarıdan sağlanan desteğin sona ermesi ve güvensizlik oyu ile çöktü. Erken seçim kararı da hükümetin düşmesinden önce verildi. Şimdi ise yeni bir koalisyon kuruluyor... İsrail'de Netanyahu Meclis'te (Knesset'te) güven oyuna gidilmeden, erken seçim

Yazının Devamı

Kim kazandı?

22 Aralık 1998

       BAĞDAT sokaklarında 4 günlük bombardımanın ardından "Irak'ın zaferi" kutlanıyor. Saddam Hüseyin, Irak ulusunun ABD'ye karşı direnişinin "onur ve itibar" kazandırdığını söylüyor...
       Washington ve Londra'da, teknolojinin son "harikası" seyir füzeleri ve akıllı bombalarla gerçekleştirilen hava operasyonlarının, "daha önce belirlenen hedeflere ulaştığı" belirtiliyor. Bill Clinton ve Tony Blair, görevin başarı ile yerine getirildiğini söylüyorlar...
       İki tarafın beyanlarındaki bu çelişkiye şaşmamak lazım. 1991 Körfez Savaşı'ndan sonra da öyle olmamış mıydı? ABD, müttefiklerinin desteği ile, Irak kuvvetlerini Kuveyt'ten çıkardıktan sonra Irak topraklarında yenilgiye uğratırken, varlığını koruyabilen Saddam yönetimi, halkın coşkusu ile, zafer ilan etmemiş miydi?..
       O günden bu yana Irak'la ilgili tüm krizlerden sonra, iki taraf hep kendilerini kazançlı gösterdiler.
       Garip görünebilir ama, iki tarafın söylediği de - bir ölçüde - doğru.
      ABD "muharebeler"de üstünlük

Yazının Devamı

Esas tilki kim?

19 Aralık 1998

       ABD'nin İngiltere ile birlikte bu kez Irak'a karşı giriştiği askeri harekata, her nedense "Çöl Tilkisi Operasyonu" adını vermişler.
       1991'de "Çöl Fırtınası" Körfez'de bir hayli toz koparmıştı. Ama daha sonra, bu fırtınanın beklendiği gibi Saddam Hüseyin rejimini sarsmadığı, kalkan toz bulutunun da bir türlü dağılmadığı görüldü.
       Şimdi umutlar "Çöl Tilkisi"ne bağlanıyor.
      Ama sakın bu kez de esas tilki olarak - Clinton değil de - Saddam ortaya çıkmasın!..
       * * *
       ŞİMDİKİ askeri müdahalenin gerçek amacı ve olası sonuçları üzerinde kafalarda pek çok soru var. Biz burada 5 ana soruya yanıt verelim.
      "* HAREKATIN AMACI NE?

Yazının Devamı

Türkiye bu kez nasıl etkilenecek?

18 Aralık 1998

      ABD'nin Irak'ı vurması bu kez Türkiye'yi nasıl etkileyecek?
       Bu sorunun içinde bir kaygı ifadesi var. Çünkü Irak'a karşı ne zaman bir müdahale olsa, Türkiye zor duruma düşüyor ve ayrıca krizden veya çatışmadan hep zarar görüyor.       Şimdi de böyle olacağı endişesi hakim Ankara'da. Nitekim Dışişleri Bakanı İsmail Cem dün "sınırlarımızın hemen bitişiğinde, yeniden sıcak çatışmalar yaşanmasının kaygı verici bir gelişme" olduğunu, bunun "olumsuz yansımalarının tekrarlanmaması için gereken önlemlerin alındığını" söyledi.       Bu müdahale Türk diplomasisi için sıkıntı yaratıyor. Türkiye yanıbaşında, nereye varacağı belirsiz, yeni bir çatışmanın cereyan etmesini istemez. Her vesile ile tekrarladığı gibi, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını, Bağdat'ın kışkırtıcı politikalardan vazgeçip uluslararası camiadaki yerini almasını arzular. Türkiye'nin temel çıkarı bu yöndedir.       Ancak Ankara, Saddam rejiminin dünyaya meydan okuyan ve bölge için tehdit oluşturan politikalarına da karşıdır. Bunu yıllardır Türk

Yazının Devamı

Olacağı buydu

17 Aralık 1998

       BU kez uyarısız ve ani oldu: ABD kimsenin pek farkında olmadığı bir sırada Irak'ı vurdu...
       Başkan Clinton bu saldırı için, BM'nin Irak'taki kitle imha silahlarını denetleyen özel komisyonu UNSCOM'un Başkanı Richard Butler'nin raporunu yeterli bir neden saydı. Raporda Saddam yönetiminin, BM uzmanlarının Irak'ın kimyasal ve biyolojik silahlarını kontrol etmesini önlemeye devam ettiği, bu alanda daha önce verdiği sözü yerine getirmediği öne sürülüyor.
       Saddam Hüseyin'in bu tutumu yeni değil. Irak yönetimi daha önce de UNSCOM'un çalışmalarını engellediği ve varılan anlaşmayı uygulamadığı için, benzer krizler yaşanmıştı. Bunun sonuncusu kasım ayı başlarında idi. O zaman da ABD, İngiltere'nin de desteği ile, Irak'a karşı bir hava harekatına girişmek üzere idi. Ne var ki, Saddam son dakikada, geri adım atmış ve böylece askeri müdahalenin gerçekleşmesini önlemişti.
       Ancak o zaman ABD, Irak'ın bir daha yan çizmesi halinde, önceden uyarıda bulunmadan Irak'ı vuracağını açıkça bildirmişti. Dün gece geç yarısına doğru gerçekleşen operasyon, işte

Yazının Devamı

Yarım kalan işler...

16 Aralık 1998

      HER şey dönüp dolaşıp Türkiye'nin ev ödevini gerektiği gibi yapmaması noktasında düğümleniyor.
       Bunun nedeni ister ilgisizlik veya atalet olsun, ister siyasi kriz veya liderlik eksikliği olsun, sonuç olarak Türkiye vakit kaybediyor, fırsat kaçırıyor ve avantajlarını tam olarak kullanamıyor.
       Bugünlerde hangi yabancı ile konuşsak (diplomat, akademisyen, işadamı, vs.) hepsi Türkiye'nin daha girişimci ve atılımcı davranması gereken bir dönemde, içinden çıkılması zor bir hükümet krizine sürüklenmesini büyük bir talihsizlik olarak nitelendiriyorlar.
      Gerçekten şu sırada Türkiye'nin gündeminde, ciddi boyutlar almaya başlayan ekonomik bunalımın yanı sıra, Apo olayından AB ile uyuşmazlığa kadar, siyasi karar ve cesur inisiyatif isteyen pek çok dış politika sorunu var.
       Bu sorunların bir kısmı ile, başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere, bürokratik kadrolar günlük bazda ilgileniyor ve kısa süreli önlemler almaya çalışıyor. Gerçekten bu kadrolar (ve istifa eden hükümetin mensupları) daha önce belirlenen

Yazının Devamı