Sıra İspanya'da mı?

16 Ocak 1999

      AMAÇLARI uluslararası sahnede şov yapmak... Ve böylece bir yandan kendilerine destek sağlamak, bir yandan da Türkiye'nin dost ülkelerle arasını açmak...
       "Sürgündeki Kürt parlamentosu"nun bu oyununu daha önce de görmüştük. Bunun sonuncusu geçen eylülde Roma'da, İtalyan parlamentosunda oynanmıştı.
       Bu yapay parlamento veya arkasındaki örgüt, oyunlardan biri bitmeden, bir yenisini hazırlıyor. Nitekim Roma'daki toplantının ardından, İspanya'nın Bask bölgesinde benzer bir etkinliğin hazırlanmakta olduğu saptandı.
       Kürt militanlarının Bask bölgesini ve başkent Bilbao'daki Meclis'i seçmelerinin nedeni var tabii. İspanya'nın bu bölgesi geniş bir özerkliğe sahip. 1980'den beri, bölge halkı tarafından seçilen bir Meclis'i ve bir de hükümeti var. Geçen ekimde yapılan bölgesel seçimlerde, 75 sandalyeli Meclis'in önemli bir kısmına, milliyetçi (ve de radikal) partiler hakim oldu. Hükümeti kuran Bask Milliyetçi Partisi (VNP), ayrılıkçı gruplarla ittifak kurmak zorunda kaldı.
      Bask ayrılıkçılarının "Kürt

Yazının Devamı

Hareketsizlik dönemi...

15 Ocak 1999

       ECEVİT hükümetinin kısa ömürlü olacağının bilinmesi ve Türkiye'nin yeni bir seçim dönemine girmesi yüzünden, birkaç ivedi konu dışında, bazı önemli iç ve dış meselelerin yerinde sayması kaçınılmaz görünüyor.
       Bu bağlamda, örneğin Kıbrıs sorununda ve AB ile ilişkilerde, kozmetik bazı kıpırdamalar olsa bile, hissedilir bir gelişme beklenmiyor.
       Dışarda bunu Türkiye'nin elinde "çözümden kaçmak için bir fırsat" olarak görenler olduğu gibi, bu duruma "çözüm için kaçırılan bir fırsat" olarak bakanlar da var...
       Gerçek şudur ki, geçici hükümet ve erken seçim faktörleri, birçok önemli konularda bir "hareketsizlik" yaratacak. Bu süreçte dikkatler gerektiği gibi temel sorunlar üzerinde odaklanmayacak.
      Bu sonuçta iyi mi olur, kötü mü olur, kestirmek zor; ancak Kıbrıs gibi meselelerde önümüzdeki aylarda bir diplomatın deyişiyle "Türkiye zamanın baskısı altında kalmama lüksüne sahip olacak"... Çünkü şimdiden herkes biliyor ki, herhangi bir yeni girişim karşısında Ankara'dan kesin veya bağlayıcı bir karşılık

Yazının Devamı

Irak'tan iyi ve kötü haberler...

14 Ocak 1999

       IRAK'ta şu sırada Türkiye'yi yakından ilgilendiren önemli gelişmeler oluyor.
       Bu gelişmelerden biri, Kuzey Irak'taki iki Kürt liderinin toplantısı ile ilgili. Selahattin kentinde gerçekleşen bu buluşmada PKK'nın bölgedeki varlığına son verilmesi konusunda bir karar alındı.
       KDP lideri Mesut Barzani'nin Türk sınırına yakın kendi kontrolündeki bölgede PKK faaliyetine izin vermediği, zaman zaman askeri operasyonlara girişen Türk birlikleri ile işbirliği yaptığı biliniyor. Ancak KYB lideri Celal Talabi'nin geçmişte PKK'ya karşı "teşvikkar" bir tavır takındığı ve birçok PKK'lıyı kendi bölgesinde barındırdığı gözden kaçmıyordu.
       Selahattin kentindeki toplantıda, Talabani'nin de kendi denetimindeki bölgede artık PKK'nın her türlü faaliyetini yasaklamaya karar verdiği anlaşılıyor. Nitekim Süleymaniye'deki PKK bürosunun ve yan kuruluşlarının kapatıldığı, birçok PKK'lının dağlara kaçtığı bildiriliyor.
      Eğer PKK konusunda Barzani ile Talabani gerçekten birlikte hareket ederler ve Türkiye ile işbirliği

Yazının Devamı

Cem'in öncelikleri

13 Ocak 1999

      YENİ hükümetin Dışişleri Bakanı İsmail Cem için değişen bir şey yok: Görevi aynı, kadrosu aynı, gündemi de aynı...
       Diğer hükümet üyeleri gibi, onun önünde de ancak 3 aylık bir çalışma dönemi var. Bu kısa sürede tabii büyük sorunların çözümlenmesini kimse bekleyemez. Ancak Cem'in "ajanda"sında bazı ivedili konular yer alıyor.
       Birincisi, Roma'ya yeni bir büyükelçinin atanması. Bakan, seçimlere katılacağı için istifa eden Büyükelçi İnal Batu'nun yerine Dışişleri Enformasyon Dairesi Müdürü Büyükelçi Necati Utkan'ı getirmek kararında. İtalya'da şu sırada büyükelçilik mevkii, bir an boş bırakılmaya gelmez.
      Cem, dünkü söyleşimiz sırasında, İtalya'nın - daha doğrusu D'Alema hükümetinin - Apo'nun Roma'ya sığınmasından bu yana, tavrını bir hayli düzelttiğini söyledi. "Terörist başı Öcalan'ın bir Che Guevara olmadığı artık İtalya'da ve Avrupa'da anlaşıldı" diyor Bakan. "Dünya kamuoyu şimdi Öcalan'ı ve PKK'yı gerçek yüzü ile tanıyor... Başta Apo'nun Roma'ya gitmesi ile PKK'nın Avrupa'da siyasileşeceği ve sorunu enternasyonalize edeceği

Yazının Devamı

Dış politikada Ecevit damgası

12 Ocak 1999

       BAŞBAKAN Bülent Ecevit yeni seçimlere kadar iktidarda sadece üç ay kalabilecek. Ancak bu üç ay, dış politika açısından oldukça hareketli bir dönem oluşturacak.
       Yeni hükümet bu zaman zarfında, Kıbrıs'tan Irak'a, AB'den Ceyhan boru hattı projesine kadar, birçok ivedi dış politika konusunda bir tavır koymak zorunda kalacak.
       Bu bağlamda Ecevit'in dezavantajı ve sıkıntısı, karar verme ve uygulama süresinin çok dar olması, hükümetine de "geçici" gözü ile bakılmasıdır. Buna karşılık avantajı ve rahatlığı da, hükümetinin (azınlık adını da taşısa) "tek partili iktidar" niteliğini taşımasıdır.
       Bu bakımdan Ecevit, aynı görevi sürdürecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile birlikte, dış konularda bir hareket serbestisine sahip olabilecek.
       Aslında Mesut Yılmaz başkanlığındaki koalisyon hükümetinde de dış politikada DSP kanadının, daha doğrusu Ecevit - Cem - Gürel üçlüsünün etkili olduğunu unutmamalı. Özellikle Kıbrıs, AB ile ilişkiler, Irak politikası gibi konularda Ecevit'in yönlendirici rolü olmuştur.
&nb

Yazının Devamı

Farklı bir "Irak krizi"...

9 Ocak 1999

      BU kez, Irak haklı çıktı. Saddam Hüseyin rejiminin Batılılar tarafından yalanlanan iddiası doğrulandı. Hem de Amerikan basını tarafından...
       Bağdat kitle imha silahlarını denetlemekle görevli BM Özel Komisyonu UNSCOM'un faaliyetini yasakladığı zaman, başta Richard Butler olmak üzere birçok deneticinin "casusluk" yaptığını, bu arada birtakım gizli bilgileri ABD'ye ilettiğini öne sürmüştü. Tabii o zaman Washington - ve BM - bu iddiayı reddetmiş, Saddam Yönetimini UNSCOM'u çalıştırmamakla suçlamış, arkasından da "Çöl Tilkisi" operasyonuna girişmişti.
       Bu hafta ABD basını, UNSCOM'un gerçekten sadece Irak'ın gizli silah programı ile ilgili değil, aynı zamanda Saddam'ın hareketleri ve onu koruyan birimler konusunda da önemli bilgileri ABD gizli servislerine aktardığını bildirdi. Başta "Washington Post" ve "Boston Globe"da, daha sonra da "New York Times" ve "Wall Street Journal"da çıkan konu ile ilgili haberler, bir bomba etkisi yaptı.
       Yetkili ağızlar ve bu arada geçen yıl istifa eden denetici Scott Ritter, UNSCOM'un sağladığı bilgileri ABD

Yazının Devamı

Türkiye kazançlı çıkabilir

8 Ocak 1999

       DÜNKÜ "Financial Times" gazetesi, "Euro"nun Türkiye'yi nasıl etkileyeceğine ilişkin bir yazısına şöyle giriyor: "Yıl 2006. AB'nin desteğinde yapılan görüşmelerde, Kıbrıs sorunu çözüme kavuşmak üzere. Türk askerleri AB'nin kurduğu yeni savunma gücü ile tatbikatta. Türkiye AB üyesi olmasa da, enflasyonla ve bütçe açığı ile mücadelesinde, Euro uygulamasına katılabilecek hale gelmiş durumda... Eğer Türkiye'nin AB ile sorunlu ilişkilerinde her iki tarafın da yeni yaklaşımına inanıyorsanız, bunlar fantezi sayılmaz"...
       Ünlü İngiliz gazetesi bu senaryodan sonra, Ankara'da yetkililerin Euro'nun yürürlüğe girişini Türkiye için büyük bir fırsat olarak değerlendirdiklerini belirtiyor ve bunun şeffaflık ve rekabeti artıracağına, makro - ekonomik politikalarda yüksek standartların belirlenmesine yol açacağına inandıklarını bildiriyor. Yazıda, AB'nin de bu olayı Türkiye ile ilişkilerinde olumlu bir atmosfer yaratmasını beklediği kaydediliyor, ancak Ankara'daki siyasal istikrarsızlığın bir engel olarak görüldüğü de vurgulanıyor.
      FT'nin sunduğu 2006 yılına ilişkin senaryonun ne ölçüde

Yazının Devamı

Bizim için Avrupa ne demek?

7 Ocak 1999

       EURO'nun tedavüle girmesi ile yeni bir ivme kazanan Avrupa entegrasyonu, Türkiye için ne ifade eder? AB'nin "derinleşmesi ve genişlemesi" Türkiye'yi nasıl etkiler?
      Bu soruların yanıtı aranırken, önce Türkiye'nin Avrupa denince ne anladığını incelemek gerek. Tıpkı dünkü yazımızda Avrupa'nın Avrupalılar için ne anlam taşıdığını anlattığımız gibi...
      İlk bakışta "bizim için Avrupa ne demektir?" sorusu da basit görünebilir. Bir kere coğrafik bakımdan Türkiye (kısmen yaşlı kıtada bulunması nedeni ile) Avrupalı sayılır. Ayrıca Avrupalı olmak ve Avrupalı olarak kabul edilmek, Türklerin eski bir emelidir.
      Bu güçlü istek, siyasal ve sosyal değişiklik sürecinin başladığı Tanzimat'tan beri vardır. Cumhuriyet'in kurulması ile birlikte Atatürk, Batılılaşmayı (yani o dönemde Avrupa ile sıkı bağlar kurmayı), "muasır medeniyet seviyesi"ne ulaşmak için temel bir hedef olarak belirlemişti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Türkiye bu yönde önemli adımlar atmış, Avrupa'daki tüm oluşumlara katılmıştır. Bu bağlamda Türkiye daha baştan Avrupa Konseyi'nde

Yazının Devamı