ABD farkı...

3 Aralık 1998

       APO olayında ABD, Avrupa'ya ters düşme pahasına, farklı tavrını açıkça ortaya koyuyor.
      Washington'un pozisyonu kısaca şudur: PKK'nın başı bir teröristtir. İşlediği cinayetlerden ötürü Türkiye'ye iade edilmelidir. Apo, mutlaka adalet önüne çıkarılmalıdır. Tercihan Türkiye'de. Bu olmazsa, İtalya'da. Ama suçu cezasız kalmamalıdır...
       Dışişleri Bakanı Albright dahil, Amerikan yetkililerinin bu konuda daha baştan ortaya koyduğu bu tavır, önceki gün Dışişleri Bakanlığı sözcüsü James Rubin'in söyledikleri ile daha da netleşti.
      Tabii bu tutum, özellikle İtalyan ve Alman hükümetlerinin izlediği politika ile çelişiyor. Gerçi D'Alema, Apo'ya artık terörist gözü ile bakıyor; ama öte yandan ondan kurtulmanın yollarını arıyor. Schröder ise, Öcalan'ı Almanya'dan uzak tutma çabasında. İki başbakan şimdi sırf PKK'nın başını yargılamak için uluslararası bir mahkeme kurma peşindeler...
       ABD, İtalya başta olmak üzere, Avrupalı müttefiklerine, yanlış yolda olduklarını anlatmaya çalışıyor. Bu arada Clinton Yönetimi,

Yazının Devamı

Yeni yaklaşım gerek...

2 Aralık 1998

       APO'nun Roma'ya gitmesinin üçüncü haftasında ortaya çıkan gerçeklerden biri - hoşumuza hiç gitmese de - Kürt konusunun Avrupa'nın gündemine oturmuş olmasıdır.
      Bu, bütün Avrupalıların Öcalan'a ve PKK'ya sempati ile baktığı anlamına gelmez. Aksine, Avrupa basınının ve kamuoyunun önemli bir kesimi, PKK'yı bir terör örgütü, Apo'yu da Türkiye'de korkunç cinayetler işleyen bir terörist olarak görüyor.
      Ancak, Avrupa ülkelerinde çoğu siyasetçinin, diplomatın, düşünürün, yazarın bu vesile ile güncelleşen Kürt konusuna, terör dışındaki yönleri ile de eğilmeye başladığı bir gerçek. Bu da, tüm Avrupalıların bu olayla, Türkiye'yi bölmek veya zayıflatmak istediği için ilgilendiği anlamına gelmez. Zaten çoğu da Türkiye'nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini vurguluyor. Resmi beyanlar da bu yöndedir.
       * * *
      KABUL etmeli ki, son gelişmeler Türkiye'yi hazırlıksız yakalayan yeni bir durum ortaya çıkarmış bulunuyor.
       Buna verilecek karşılık, Avrupalıların "frekans"ına

Yazının Devamı

Tehlikeli gidiş...

1 Aralık 1998

      APO olayında Türkiye'yi çileden çıkarmak için ne lazımsa yapılıyor...
       İtalya terörist başını Türkiye'ye iade etmemekte ısrar ediyor, hatta şimdi onu Rusya'ya postalamanın yolunu arıyor. Öcalan Roma'dan (belki de Suriye'den daha rahat ve etkili biçimde) PKK'nin faaliyetini yönlendirebiliyor, hatta TV aracılığı ile veya yazışarak mesajlar gönderebiliyor...
       Almanya, daha önce çıkardığı tutuklama emirlerini bir yana bırakarak, PKK başının kendisine teslim edilmesi talebinden vazgeçiyor. Bunun kendi topraklarında bir Türk - Kürt çatışmasına yol açacağı gerekçesinin arkasında saklanan Schröder hükümeti, Apo'yu - Almanya'da işlediği suçlar nedeni ile dahi - yargılama sorumluluğundan kaçıyor...
       Bunlar yetmezmiş gibi, İtalya ve Almanya, iki "dahiyane"(!) fikir ortaya atıyor: Biri, Öcalan'ın uluslararası bir mahkemede yargılanması, diğeri de, "Kürt sorunu"nun barışçıl yoldan çözümü için bir "Avrupa girişimi"nin başlatılması ile ilgili.
       * * *
      İTALYA ve Almanya'nın

Yazının Devamı

İsteyen kim?..

28 Kasım 1998

       TERÖRİST başı Abdullah Öcalan, "aranan adam" iken, şimdi bir de "istenmeyen adam" oldu.
       Suriye'den çıkarıldığı andan itibaren, Apo'nun her gittiği veya gitmek istediği ülke, kendisinden kurtulmaya veya ondan uzak durmaya çalışıyor.
       Rusya onu sınır dışı etti. İtalya gerçi başta bazı siyasi güçlerin çabası ile ona yakınlık gösterdi, ama artık D'Alema hükümeti de onu kendi topraklarında tutmak istemiyor. İtalyanlar idam cezasının hala Türk yasalarında yer alması nedeni ile, Öcalan'ı Türkiye'ye iade etmeye taraftar değiller; ama onu mahkeme kararı ve tutuklama emri çıkartan Almanya'ya pas etmek peşindeler. Ne var ki, Almanya, Öcalan'ın Almanya'da PKK yanlısı gösterilere ve Türk - Kürt çatışmalarına yol açacağı korkusu ile buna yanaşmıyor. Bu dün, Schroeder - D'Alema görüşmesinde de açıkça ortaya çıktı.
       * * *
       PEKİ, Avrupa'da (ve herhalde bir iki ülke dışında dünyada) kimse tarafından "istenmeyen" terörist başı ne olacak? İtalya'da bir süre daha (bugünkü statüsü ile) mı kalacak, yoksa bir "üçüncü

Yazının Devamı

Dozunu kaçırmadan...

27 Kasım 1998

       DIŞİŞLERİ yetkililerinden iş çevrelerine, meslek kuruluşlarından medyaya kadar, herkes "dozu kaçırmayalım" diyor.
       Hatta emniyet makamları, gösterilere artık son verilmesinin daha uygun olacağını söylüyorlar.
      Apo olayından dolayı Türkiye'yi kaplayan İtalyan aleyhtarlığının tırmanmaya yüztutmasının yarardan çok zarar getireceği görüşü şimdi birçok çevrelerde hakim.
       Bu görüş doğrultusunda, halka gereken işareti vermek, (istifa etmiş, geçici statüsüne rağmen) Yılmaz hükümetine düşen bir görevdir...
       * * *
       İTALYAN hükümetinin Öcalan konusundaki yanlış - ve Türkiye aleyhindeki - tavrına karşı devletçe ve milletçe tepki göstermenin doğal ve yararlı olacağını daha ilk günden yazmış, ancak bu reaksiyonun ölçülü tutulması ve tüm İtalyan ulusunu hedef alan ve kışkırtan bir şekle dönüşmemesi gerektiğini belirtmiştik.
       Son günlerde bayrak yakmaktan İtalyanlara hakaret yağdırmaya ve çığırından çıkmaya başlayan boykot kampanyasına kadar

Yazının Devamı

55. hükümetin dış politika bilançosu

26 Kasım 1998

       DÜN varlığı sona eren 16 aylık 55. hükümet nasıl bir dış politika izledi? Ne ölçüde başarılı veya başarısız oldu?
      İlk bakışta bu hükümet, belki de Cumhuriyet tarihinde en fazla dış sorunla karşılaşan yönetim oldu. Bu sorunların büyük kısmı kendisine, daha önceki dönemlerden miras kaldı. Bir kısmı Türkiye'nin kontrolü dışındaki dış olaylardan kaynaklandı. Nihayet bazı sorunlar da bu hükümetin politikaları (ve ayrıca Meclis gibi kurumların tutumu ya da ülkedeki genel siyasal koşullar) sonucunda çözümsüz kaldı veya daha ciddi boyutlar aldı...
       Ama genel bir bakışla biz 55. hükümetin dış politika bilançosunda, artıları eksilerden daha fazla görüyoruz.
       * * *
       YILMAZ hükümeti dış politikaya yeni bir anlayış getirdi. Bu, Türkiye'nin jeostratejik konumunu, siyasal ve ekonomik gücünü ve etkinliğini ön plana çıkaran ve dolayısı ile bunu dünyaya kabul ettirmeye çalışan bir anlayış.
      Pratikte bu, Ankara'nın kendi çıkarları ve görüşleri konusunda daha duyarlı ve kararlı

Yazının Devamı

Almanya iyi seçenek değil

25 Kasım 1998

       TÜRKİYE bugün veya yarın Apo'nun iadesi istemine neden oluşturan suç dosyasını Roma'ya ulaştırıyor. Bu dosyadaki belgeler, PKK'nın başının insanlık suçu tanımlamasına giren cürümleri hakkında epey inandırıcı malzeme sağlıyor.
       İtalyan makamları bundan etkilenebilirler. Ancak buna rağmen İtalyan hükümetinin Öcalan'ı Türkiye'ye iade etmek istemeyeceği kesin. Bunu Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu da açıkça söylüyor. Nedeni de - gene Bakan'ın büyük üzüntü ile ifade ettiği gibi - Türkiye'de idam cezasının kaldırılması için harcanan son çabaların sonuç vermemesidir.
      D'Alema hükümetinin de Apo'nun "üstüne yıkılması"ndan artık hoşlanmadığı anlaşılıyor. İtalyan makamlarının Türkiye'den gelecek dosyayı incelemesi, herhangi bir karara yol açmayacağına göre, sadece bir "formalite"den ibaret kalacak. Bu ise, İtalya'yı üç seçenekle karşı karşıya bırakıyor:       Birincisi, Apo'yu, kendi topraklarında işlediği suçlardan ötürü isteyecek olan bir başka ülkeye - yani Almanya'ya - teslim etmek. Bunun zorluğunu aşağıda

Yazının Devamı

Kritik hafta...

24 Kasım 1998

       APO olayında önümüzde kritik günler var.
       Bu hafta beklenen gelişmelere bir bakalım: Türkiye Öcalan'ın tutukluluk halini kaldıran mahkeme kararını temyiz ediyor; bu arada onun iadesini isteyen dosyayı Roma'ya gönderiyor... Eğer aksine bir karar çıkmazsa, Galatasaray - Juventus maçı bu gergin hava içinde yapılıyor... İtalyan hükümeti Almanya'nın Apo'nun iadesine ilişkin talebini yapması için Bonn ve diğer AB başkentleri nezdinde girişimlerde bulunuyor...
       Bunlar haftanın takviminde kayıtlı, beklenen olaylar. Bir de beklenmeyenler de olabilir...
      Sorunun istediğimiz biçimde çözümlenmesi (ve arzulamadığımız mecraya dökülmemesi için) bu hafta gerçekten çok dikkatli olmamız gerek.
       Öcalan'ın Roma'ya gelmesinden itibaren uzun ve çetin bir sürenin başladığını daha önce belirtmiştik. Bu süreçte - Apo'nun artık tutuklu sayılmaması gibi - hoşa gitmeyecek durumlarla karşılaşabiliriz. Ama bu, Türkiye'nin mücadelesini sabırla ve akılcı şekilde sürdürmesine engel olmamalı. Bu kritik aşamada önemli olan, ters

Yazının Devamı