Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       DIŞİŞLERİ yetkililerinden iş çevrelerine, meslek kuruluşlarından medyaya kadar, herkes "dozu kaçırmayalım" diyor.
Hatta emniyet makamları, gösterilere artık son verilmesinin daha uygun olacağını söylüyorlar.
Apo olayından dolayı Türkiye'yi kaplayan İtalyan aleyhtarlığının tırmanmaya yüztutmasının yarardan çok zarar getireceği görüşü şimdi birçok çevrelerde hakim.
Bu görüş doğrultusunda, halka gereken işareti vermek, (istifa etmiş, geçici statüsüne rağmen) Yılmaz hükümetine düşen bir görevdir...
* * *
İTALYAN hükümetinin Öcalan konusundaki yanlış - ve Türkiye aleyhindeki - tavrına karşı devletçe ve milletçe tepki göstermenin doğal ve yararlı olacağını daha ilk günden yazmış, ancak bu reaksiyonun ölçülü tutulması ve tüm İtalyan ulusunu hedef alan ve kışkırtan bir şekle dönüşmemesi gerektiğini belirtmiştik.
Son günlerde bayrak yakmaktan İtalyanlara hakaret yağdırmaya ve çığırından çıkmaya başlayan boykot kampanyasına kadar yayılan İtalyan aleyhtarı eylemler, ne yazık ki, dozunu kaçırmaya yüztuttu. Bu hareketler, Türkiye'nin dışardaki imajını sarstığı gibi, ülke içinde de rahatsızlık yaratmaya başladı.
Gösterilerde yakışıksız pankartlar sergileme ve bayrak yakma gibi eylemlerin Türkiye'nin savunmaya çalıştığı davaya hizmet etmediğini anlamak, hiç de zor değil. Aynı şekilde, Türk mallarını kapsayan ve Türk firmalarında çalışanları da etkileyen "İtalya'ya karşı boykot" dalgasının geri tepme tehlikesi de ortada...
* * *
BOYKOTUN Türk firmalarına ve Türk ekonomisine zarar vermemesi ve bir de ciddiyetten uzaklaşmaması önemli.
Örneğin İtalyan adını taşıyan her malı (hatta İtalyan yemeklerini) kara listeye almak, gazetelerimizin de mizah sütunlarına konu oluyor! (Bu 1950'lerde Rus salatasının adının Amerikan salatası olarak değiştirildiği günleri anımsatıyor)...
Türkiye'nin zaman zaman çeşitli ülkelerle ciddi sorunları olmuştur. Örneğin 1970'lerde ABD'nin Türkiye'ye ambargo koyması gibi... Veya Fransa'nın 1980'lerde Ermeni terör örgütü ASALA'ya göz yumması ve "Ermeni sorunu"na arka çıkması gibi... Ya da Almanya'nın bir ara PKK'nın faaliyetine izin vermesi ve onunla pazarlığa oturması gibi...
Bütün bu olaylarda Türk hükümeti ve halkı infialini çeşitli yollardan göstermiş ve bu ülkelerin politikalarını değiştirmelerini sağlamıştır.
İtalya'ya karşı Apo olayında duyulan öfkenin ilk kez böyle bir boykot hareketine dönüşmesi, ilginçtir.
* * *
TÜRKİYE ile İtalya arasındaki bunalım, giderek AB'yi de işin içine çekiyor. Özellikle boykot olayı, AB'den bir uyarının gelmesine de neden oldu.
AB Komisyonu Başkanı Jacques Santer, "resmi bir boykotun Türkiye ile Birlik arasındaki anlaşmaları ihlal edeceğini" ve bunun "misilleme"ye yol açabileceğini söyledi.
Gerçi bu aşamada boykotun "resmi" olup olmadığı tam belli olmadığı için, böyle bir misilleme söz konusu değil. Ama AB bunu araştırıyor. Türkiye'nin AB Büyükelçisi Nihat Akyol önceki gün, boykotun hükümetten değil, halktan geldiğini bildirdi. Ancak AB yetkilileri bu hareketin şimdiye kadar hükümetçe de teşvik edildiği veya hoş görüldüğü kanısındalar.
Bu olayın, önümüzdeki günlerde Türkiye'nin adaylığının görüşüleceği AB Parlamentosu, AB Konseyi ve AB Zirve toplantılarının arifesinde cereyan etmesi, bir talihsizlik.
Tabii bunun Türkiye'nin "hükümetsiz" kaldığı bir döneme rastlaması da, ayrı bir şanssızlık...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr