İşimiz çok zor...

21 Kasım 1998

      İTALYAN İstinaf Mahkemesi'nin Apo'nun tutuklu halini kaldırması D'Alema hükümetinin "terörün başı"na bu gözle bakmadığını, ona siyasal bir statü vermeyi amaçladığını gösteriyor.
       Mahkemenin dün bu kararı, Adalet Bakanlığı'nın isteği ile vermiş olması, hükümetin bu yöndeki eğilimi konusunda artık hiçbir kuşku bırakmıyor.
      Başbakan D'Alema bunu, İtalyan yasalarına uymak gerekçesi ile haklı göstermeye çalışadursun, gerçek şudur ki, mahkemenin kararı, hükümetin siyasi tutumu doğrultusundadır.
       Kuşkusuz bu tutum, Interpol'ün "kırmızı bülten"ini ve uluslararası sözleşmeleri hiçe sayıyor. Zaten İtalyan makamları Apo'yu, Roma'ya varışından sonra formalite gereği tutuklamakla beraber, hastanelerde "konuk" etmiş ve onu hareketlerinde bir hayli serbest bırakmıştı. Şimdi tutuklama halinin kaldırılması ile, kendisinin daha da serbest kalması sağlanıyor...
       * * *
      APO lehindeki peşpeşe kararları ve davranışları ile İtalya, bu işi nereye götürmek istiyor?
   &nbs

Yazının Devamı

Kriz tırmanırsa...

20 Kasım 1998

       GARİP, ama sevindirici bir haber: İtalya Başbakanı Massimo D'Alema önümüzdeki çarşamba, Galatasaray - Juventus maçını izlemek için İstanbul'a gelecekmiş...
       Bu konuda Roma'da henüz resmi bir açıklama yapılmış değil. Fakat Savunma Bakanı İsmet Sezgin bunu söylediğine göre, doğru olsa gerek.
       Umarız son günlerde iki ülke arasında tırmanmaya yüztutan Apo krizi yatışmaya başlar ve hem bu önemli maç, hem de - ondan da önemli - bu ziyaret gerçekleşir. Sezgin'in de dediği gibi, D'Alema'nın İstanbul'a gelmesi, gerginliğin giderilmesi ve bir yakınlaşma sağlanması için iyi bir fırsat olabilir.
      Apo krizi ikinci haftasına girerken, böyle bir yumuşamaya ihtiyaç var. Türkiye hem hükümet, hem halk olarak, İtalya'nın Apo olayında aldığı tavra karşı sert ve kararlı tepkisini yeterince göstermiştir. Bu tepkiyi daha da şiddetlendirerek sürdürmenin yararı yoktur. Sanıyoruz, İtalya - hem resmi çevreleri hem de kamuoyu ile - mesajı almıştır. Eğer gerçekten D'Alema İstanbul'a gelmeyi planlıyorsa, bu Galatasaray - Juventus maçına duyduğu büyük ilgiden çok,

Yazının Devamı

Bir başka İtalya...

19 Kasım 1998

      NE oldu şu İtalya'ya?
       Türk halkının yıllar boyunca büyük sempati duyduğu, kendisine yakın hissettiği, sıcak ilişkiler içerisinde bulunduğu İtalya...
       Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne başvurusundan terörizme karşı savaşına ve Kıbrıs sorununa kadar, çeşitli konularda Türkiye'nin tutumuna anlayış gösteren, hatta arka çıkan İtalya...
      Şimdi başka bir İtalya ile karşı karşıyayız.
       Apo'yu terörist başı olarak görmek istemeyen, nerede ise ona siyasal bir statü vermeye hazırlanan, PKK'nın çizgisindeki Kürt militanlarının görüşlerini savunan ve Türkiye'nin tepkisini hiçe sayan bir İtalya...
       Deneyimli bir Türk diplomatının deyişi ile, "İtalya imaj değiştirdi"... En azından Türk ulusunun gözünde...
       Veya üst düzey bir Türk yetkilisinin dediği gibi, "bu İtalya, bizim bildiğimiz İtalya değil artık"...

Yazının Devamı

Uzun ve çetin bir süreç daha...

18 Kasım 1998

       ROMA Büyükelçimiz İnal Batu haklı: "Apo konusunda tam bir kargaşa yaşanıyor. Adamın nerede olduğu dahi bilinmiyor. Yeri devamlı değişiyor veya resmi makamlar öyle diyor. Statüsü de, yani tutuklu olup olmadığı da belli değil"...
       Buna bir de İtalya'nın Apo'nun geleceği ile ilgili ne yapacağının da belirsiz olduğunu eklemek lazım. Dokuz partili koalisyon hükümeti mensuplarından farklı sesler çıkıyor. Dışişleri Bakanı Dini'nin söyledikleri ile Başbakan D'Alema'nın beyanları çelişiyor.
      Zihinleri karıştıran bu kargaşa arasında Apo'nun Türkiye'ye mi iade edileceği, Almanya'ya mı teslim edileceği, başka bir ülkeye mi "postalanacağı", yoksa siyasi mülteci olarak kabul edileceği sorularına kesin bir yanıt vermek olanaksız.
       Ancak İtalya'da karar verme yetkisine sahip çevrelerde Apo'nun Türkiye'ye iadesi seçeneğinin pek rağbet görmediği seziliyor. Ayrıca bu çevrelerin bir kısmı da, kendisine siyasi sığınma hakkının verilmesi eğiliminde görünüyor.
       Bunlar tabii kötü haberler. Ama Apo'nun Roma'da tutuklandığı

Yazının Devamı

PKK'nın "Avrupa cephesi"...

17 Kasım 1998

       GEÇEN ay Antalya'da AB tarafından düzenlenen bir konferansta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, Türkiye'de "PKK sorunu"nun sona erdiğini söylemesi üzerine, bir Alman meslektaşımız şöyle demişti: "Doğru, Türkiye'de PKK sorunu artık bitiyor, ama şimdi Avrupa'da başlıyor"...
      Apo'nun Roma'da tutuklanmasından sonraki olaylar, gerçekten bu sorunun İtalya'nın ve genelde Avrupa'nın başına bela olmaya başladığını gösteriyor.
       PKK "Anadolu cephesi"nde uğradığı yenilgiden sonra, başta Suriye'nin, ardından Rusya'nın kendi topraklarından çıkardığı Öcalan'ı kullanarak, şimdi Türkiye'ye karşı kavgasını, değişik biçimde "Avrupa cephesi"ne taşıyor.
       Türkiye içinde terör ile yürütülmeye çalışılan bu kavga, Avrupa'da siyasal alana naklediliyor. Bu amaçla bir süreden beri PKK yanlılarının yürüttüğü yoğun kampanya, "yeşiller" ve "kızıllar" başta olmak üzere birtakım siyasileri kendi saflarına çekiyor. Şimdi de, Apo'nun tutuklanmasının ardından, PKK destekçileri, Roma'da ve diğer Avrupa başkentlerinde sokaklara dökülüyor, gösteriler yapıyor (bu arada Türk

Yazının Devamı

Nihayet...

14 Kasım 1998

       FAZLA gerilere gitmeye gerek yok; henüz 2 ay önce Apo'nun yakalanabileceğini kim tahmin ederdi?
       PKK elebaşısının nihayet yakayı ele vermesi, Türkiye'nin özellikle son haftalarda enerjik tavır almasının ve kararlılığını sözle ve hareketle göstermesinin bir sonucu.
       Bunda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önemli bir rol oynadığını hatırlamak gerek. Yıllardır terör örgütüne destek veren, Öcalan'ın kendi topraklarında üslendiğini dahi inkar eden Suriye'ye karşı sert uyarılar, başta TSK komutanlarından (Eylül ayından itibaren) geldi. Türk hükümeti Şam üzerindeki baskılarını askeri bir müdahale seçeneğini de gündeme getirerek yoğunlaştırdı.
       Güce dayanan diplomasi, sonuç vermekte gecikmedi. Hafız Esad yönetimi Apo'nun ve PKK'nın Suriye'deki varlığını kabul etmek ve Türkiye'nin isteği doğrultusunda Öcalan'ı kendi topraklarından çıkarmak, teröristleri de artık barındırmama sözünü vermek zorunda kaldı.
       Bu defa Apo'nun Rusya'ya sığınmaya çalıştığı öğrenilince, Türkiye aynı kararlı tavrını göstererek Moskova'nın

Yazının Devamı

Krizin dış etkisi

13 Kasım 1998

       TÜRKİYE'nin yeni bir siyasi krize sürüklenmesi tehlikesi, dış politika açısından büyük bir talihsizlik.
      Türk diplomasisi için - birçok alanlarda atağa kalktığı ve hatta bazı sonuçlar elde etmeye başladığı bir sırada - sıkıntılı bir dönem başlıyor.      Günlük "teknik" konuların dışında, işler yerinde sayacak. Ankara dış sorunlara eğilemeyecek, yeni politikalar üretemeyecek, yeni kararlar veya inisiyatifler alamayacak... Parlamento dış politika ile hiç ilgilenemeyecek... Kamuoyu içerdeki siyasi fırtınaların kaldırdığı toz bulutu arasında, dışarda olup bitenleri göremeyecek bile...       Tabii şu anda krizin ne boyutlar alacağını kestirmek zor. Hükümet dağılacak veya devrilecek mi? Gelinen noktada bu iktidarın sürmesi şansı artık olmadığına göre, yönetim değişikliği nasıl olacak, nasıl bir hükümet ortaya çıkacak? Erken seçimler öngörüldüğü gibi Nisan'da yapılacak mı? Yapılacaksa önümüzdeki birkaç ayda geçici nitelikteki hükümet dış politikayı nasıl yürütecek? Nihayet bu kriz Türkiye'nin dış imajını, dış ekonomik ilişkilerini - ve de ekonomisini

Yazının Devamı

Hükümetin aklı başka yerde...

12 Kasım 1998

       AB Komisyonu'nun Türkiye'yi fiilen adaylar arasına alan "jest"inin yarattığı heyecan sönmeye yüz tutuyor gibi...
       Önceki akşam yerli ve yabancı bir grup gazeteci ile sohbet eden AB'nin Ankara temsilcisi Karen Fogg'un deyişi ile, böyle giderse raporun yaktığı "ufak ateş"in küllenmesi olasılığı var.
      Neden?
       Bir neden, Türk hükümetinin bu konuda kesin bir tavır ortaya koymaması. Yabancı diplomatlar, Ankara'nın stratejisini anlamakta zorluk çekiyorlar. Bakanların beyanları birbirini tutmuyor. Başbakan ise bu konuda bir şey söylemiyor!.. Yani Komisyon'un sergilediği son tavırdan sonra, Türkiye'nin nasıl hareket edeceği belli değil.
      Bir başka neden de, Türkiye'nin adaylığın gerektirdiği işleri yapmak konusunda bir irade, bir hareketlilik göstermemesi. Gene Büyükelçi Fogg'un deyişi ile, "adaylığın ciddi bir iş" olduğu, bunun ekonomik ve siyasal alanda sistemli bir çalışma gerektirdiği Türkiye'de henüz tam anlaşılmış değil... Oysa diğer 11 aday, bu yönde yoğun bir faaliyet içinde. Peşpeşe yasalar

Yazının Devamı