PASCAL Boniface, deyim yerinde ise, her parmağında bir marifeti olan bir Fransız aydını. Kendisi akademisyendir, stratejistir, yazardır. Uzmanlık alanı, uluslararası ilişkilerden silahsızlanmaya, çevreden futbola kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu konularda yayımlanmış pek çok eseri var.
44 yaşındaki Boniface'yi dün Galatasaray Üniversitesi'nde Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin düzenlediği AB - Türkiye ilişkileri üzerindeki 2 günlük seminerin ilk konuşmacısı olarak dinledik. Ele aldığı konu, "Savunma Avrupası", yani AB'nin geliştirmeye çalıştığı Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) veya daha açık bir ifade ile, Avrupa ordusu tasarısı idi.
Şimdiye kadar ekonomik ve siyasal alanda varlık gösteren AB'nin son zamanlarda özellikle Fransa ve İngiltere'nin ortak çabaları ile bir askeri boyut kazanmak üzere olduğu malum.
Bu fikrin temelinde yatan arzu, Avrupalıların güvenlik ve savunma konularında NATO'dan - ve dolayısı ile ABD'den - daha bağımsız hareket etmesidir. İleride Avrupa'da veya ona yakın bölgelerde öyle krizler veya çatışmalar çıkabilir ki, Avrupa'nın çıkarları (ABD'ninkinden farklı olarak) direkt müdahaleyi gerektirebilir. Amaç, NATO'ya rakip bir örgüt kurmak değil. Aksine, 2003 yılına kadar oluşturulması tasarlanan 50 - 60 bin kişilik AB ordusu, NATO'ya ek veya destek olacaktır.* * *
BONIFACE sunuşunda AGSK'nın kuruluş nedenleri ve geleceği üzerinde görüşlerini açıkladıktan sonra, Türk katılımcılarının özellikle Türkiye'yi yakından ilgilendiren hususlarda sordukları soruları yanıtladı.
Bu sorulardan biri şu idi:
AB, bu yeni oluşumda Türkiye'ye nasıl bir yer verecek?Bu konu, aylardır Türk ve AB yetkilileri arasında tartışılıyor. Daha geçen hafta NATO'nun Floransa'da yapılan Dışişleri Bakanları toplantısında bu sorun tekrar gündeme geldi. Ama açıkçası henüz ortak bir anlayış sağlanamadı. Taraflar temel görüşlerini koruyorlar.
* AB'nin görüşü şu mantığa dayanıyor: Üye olan ülke, diğer konularda olduğu gibi savunma alanında da AB'nin mekanizmalarına eşit şartlarla katılır. Türkiye henüz üye olmadığına göre aynı statüye sahip olamaz. Ama, Boniface'nin dediği gibi "Türkiye Avrupa'nın güvenliğinde kilit bir ülke. AB'nin stratejik bir güç olarak Türkiye'ye mutlaka ihtiyacı olacaktır"...
Ama Türkiye'nin bu stratejide yer alması nasıl gerçekleşecek? Yıllar sonra mümkün olacak tam üyeliği beklemek mi gerekecek?
* Türkiye'nin bu konuda görüşü şu: AGSK veya kurulması tasarlanan Avrupa ordusu, daha önce Batı Avrupa Birliği (BAB) adı altında oluşturulan savunma örgütünün yerini alıyor. Türkiye, yoğun çabalardan sonra, BAB'ın içinde "ortaklık statüsü"ne kavuşabilmişti.
AB şimdi AGSK için de Türkiye'ye en azından aynı hakkı tanımalıdır.
Floransa'daki toplantıda da görüldüğü gibi, AB henüz bu isteği kabul etmiyor. Ama onun yerine başka formüller bulmaya çalışıyor.
* * *
BONİFACE dünkü konuşmasında AB'yi bir
"müzakere şantiyesi"ne benzetti ve pragmatik yoldan bir çözüm bulunabileceğini belirtti.
Onun deyişi ile, AB, Türkiye'yi bu alanda oluşturulacak stratejinin dışında tutamaz. Türkiye'nin jeostratejik konumu, onun en güçlü kozudur.
Kaldı ki, gene kendi ifadesi ile, AB'nin Türkiye'ye yakın bölgelerde girişebileceği herhangi bir müdahale için, kendi kararını veya isteğini Türkiye'ye empoze etmesi söz konusu olamaz.
Esneklik ve uzlaşma ile sonunda herhalde tatmin edici bir formül bulunacaktır...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr