Bazılarımız Piet Dankert adını hatırlar. Bu ünlü Hollandalı diplomat, özellikle 1980'lerde, Avrupa Parlamentosu'nun Başkanı olarak Türkiye'ye sıkça gelir, Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi çabalarına destek vermekle beraber özellikle demokratikleşme konusunda bazen eleştirel, bazen uyarıcı beyanlarda bulunurdu...
Dankert hafta içinde İstanbul'da idi. Bilgi Üniversitesi'ndeki bir konferansta, Türkiye'nin AB üyeliği için neler yapması gerektiğini anlattı. Ve siyasi reformların gerçekleşmesinin önemini vurgulayarak "Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi için neler yapılacaksa, şimdi yapılmalı" şeklinde bir de mesaj verdi.
Dankert ile önceki akşam bir yemekte buluştuk. Avrupa Parlamentosu'ndaki havanın şimdi eskisine nazaran daha iyi olduğunu söyleyince, bunu neye atfettiğini sorduk. Bunu iki nedene bağladı: Biri, Türkiye'de demokratikleşme yolunda atılan adımlar ve Ulusal Program ile reformlar konusunda girişilen taahhütler. İkincisi, Avrupa Parlamentosu'nda birçok temsilcinin Türkiye'ye daha yakın ilgi ve anlayış göstermesi.
Bu noktada Dankert'e şunu sorduk: Genel olarak Avrupa için Türkiye'ye destek sağlamak için öncelikli faktör hangisidir? Siyasal reformlar (insan hakları, vs.) mı, yoksa Türkiye'nin (jeostratejik, vs.) önemi midir? Yanıtı: "İkisi de..."
* * *
TÜRKİYE'deki siyasal - ekonomik krizin hemen ardından ABD yoğun bir destek kampanyasına girişti. Başkan Bush, Başbakan Ecevit'e telefonla, Cumhurbaşkanı Sezer'e mektupla yeni yönetimin desteğini ifade ederken, Washington'da Türkiye'nin ihtiyacı olan yardımın, (ki 25 milyar dolar olarak tahmin ediliyor) nasıl sağlanacağı konusunda çalışmalar başladı. ABD'nin yaktığı ışıkla şimdi IMF, Dünya Bankası ve benzer kuruluşlar da, Türkiye'yi sıkıntıdan kurtaracak çareler düşünüyorlar. Yani ABD'nin desteği, "moral"den "pratik" alana kayıyor...
ABD desteğinin nedenlerini geçen haftaki bir yazımızda anlatmaya çalışmıştık. Elbet Washington'un davranışı, kendi çıkarlarına uygun geleneksel pragmatik yaklaşımın bir sonucu. ABD'nin gözünde Türkiye, kendi kaderine terk edilmeyecek kadar önemli bir ülke...
AB için değil mi? Avrupalılar da Türkiye'ye önem veriyor ve sarsılmasını istemiyor kuşkusuz. Ama: (1) AB'nin ABD gibi aktif yardımda bulunacak gücü ve etkinliği yok. (2) Avrupalılar için (Dankert'in belirttiği gibi) Türkiye'nin belirli kriterlere uyması, jeostratejik konumu kadar önemli bir faktör...
Bu da Türkiye'yi doğal olarak ABD'ye daha yakın - ve belirli oranda bağımlı - hale getiriyor. Türkiye'de elbet çok kimse Avrupa'nın Türk dış politikasında ABD ile eşdeğerde bir yer almasını istiyor. Bunu sağlamak (ABD ile stratejik işbirliği kurmaktan) daha zor. Üstelik ABD ile her meselede aynı görüşler paylaşılmıyorsa da (Irak gibi) AB ile çok konuda (AGSK gibi) fikirler çok farklı...
Özetle, ABD'nin desteği Ankara'yı Washington'a daha çok yaklaştırıyor. Ama bu da Türkiye'nin Avrupa'dan uzaklaştığı anlamına gelmez...