Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     AMERİKAN liderlerinden genelde bol bol övgü duymaya alışık olan Türk kamuoyu, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in zehir zemberek sözlerine fena halde bozulmuş olabilir. Ancak "şahin" olarak görülse de, Wolfowitz'in bir "Türk düşmanı" olmadığı açık. Aksine, kendisi - aynen Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Marc Grossman gibi - yıllardan beri Türkiye'nin en yakın dostu ve savunucusu olarak bilinir.
     Bu bakımdan Wolfowitz'in CNN - Türk'e demecinde kullandığı üslup sert ve sarsıcı da olsa, vermeye çalıştığı mesajları soğukkanlılıkla dikkate almakta yarar var.
     Kaldı ki, Grossman'ın da CNN - Türk'e söyledikleri, üslup olarak daha "diplomatik" olmakla beraber, benzer mesajlar içeriyor.
     Diğer bir deyişle, Wolfowitz'in sözleri, "kişisel duyguları"ndan çok, Bush yönetiminin Türkiye'ye karşı takındığı yeni tavrı net biçimde yansıtıyor. Dile getirdiği düş kırıklığı, eleştiriler, uyarılar ve istekler konusunda, Pentagon'dan Dışişleri Bakanlığı'na, Kongre'den düşünce kuruluşlarına ve medyaya kadar Amerikan kamuoyunun önemli bir kesiminde görüş birliği var. Hoşa gitmese de, bu bir gerçek. Dolayısı ile, değerlendirmelerin de bunun bilinci içinde yapılması gerekir...
     * * *
     WOLFOWITZ'in demecinde Türk - ABD ilişkilerinde şimdiye kadar alışmadığımız cinsten eleştiriler ve uyarılar duyduk.
     Yönetimin askeri kanadının 2 numaralı yetkilisi, ilk kez TSK'yi, Irak savaşında malum tezkerenin lehinde ağırlığını koymamasından ötürü eletirdi... Gene ilk kez Washington'un Irak'ta görevlendirilecek çokuluslu güçte en azından şimdilik Türk askerinin yer alamayacağını açıkladı... Aynı şekilde ilk kez, Kuzey Irak'taki Türk askeri varlığının yeniden gözden geçirilebileceğini, bu güçlerin de ABD komutanlığı ile uyum halinde olması gerektiğini vurguladı... Ve nihayet ilk kez ABD'nin Türkiye'nin Irak, İran ve Suriye konusunda nasıl bir politika izlemesini beklediğini açık seçik anlattı...
     * * *
     WOLFOWITZ'in Türkiye'nin hatalarını kabul etmesini ve ABD'nin istekleri doğrultusunda bir politika izlemesini istemesi, Türk kamuoyunun kulaklarına pek hoş gelmiyor. Ama bu sözleri de Türkiye'nin çıkıp özür dilemesi talebi olarak algılanmamalı. Tavsiye edilen şey, Ankara'nın (Washington'da birçok yetkilinin ve de kurumların yaptığı gibi) olup bitenlere yeni bir yaklaşımla eğilmesi ve varsa nerede hata edildiğini, ilişkileri bozan faktörlerin ne olduğunu değerlendirip buna göre bundan sonraki politikasını belirlemesidir.
     Wolfowitz'in eleştirilerinde ve suçlamalarında haksız sayılabilecek bazı hususlar var muhakkak. Bunları diplomasi ve üst düzey diyalog yolu ile tartışmak, aleni polemik konusu yapmaktan çok daha yararlı olur. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün gösterdiği olgun tepki, bu bakımdan memnuniyet vericidir. Keşke diğer yetkililer ve politikacılar da gerginliği artıracak demeçler vermekten kaçınsalar...
     Dün de belirttiğimiz gibi, şimdi öncelik bozulan ilişkilerin düzelmesi ve işbirliği yolunun yeniden açılması olmalıdır. Tabii bunun da Türkiye'nin hayati çıkarlarının gereği olduğunu hatırda tutarak...