Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerikalı bakan kısa bir süre sonra medya aracılığıyla açıklayacağı bir karar hakkında Gül'e bilgi veriyor: ABD, İran'ın nükleer programı çerçevesinde uranyumu zenginleştirme işleminden vazgeçmesi halinde, Tahran ile müzakereye oturmaya hazır...Rice Gül'den iki istekte bulunuyor: Birincisi, Türkiye'nin bu öneriyi desteklemesi; ikincisi de, Türk diplomasisinin devreye girerek İran'ı bu öneriyi kabul etmesi için ikna etmeye çalışması...Gül, Rice ile telefon konuşmasını bitirince, tekrar konuğuna dönüyor ve onunla ABD'nin bu yeni önerisini görüşüyor. Bu girişime destek konusunda iki taraf aynı pozisyonu paylaşıyor.Perşembe günü Gül İran Dışişleri Bakanı Muttaki'yi telefonla arıyor ve kendisiyle bir saate yakın görüşüyor. Bakan, İranlı meslektaşıyla açık konuşuyor; İran'ın şimdiye kadar uluslararası camianın şimşeklerini çeken politikasında ısrar etmemesi gerektiğini, şimdi ABD'den ilk kez gelen böyle bir öneriyi değerlendirmesinin doğru olacağını söylüyor. Tabii Muttaki de bilinen görüşlerini tekrarlıyor, ancak Gül de bu arada dost tavsiyesini iletmiş oluyor...Bunun ardından Gül Washington'u arıyor ve Rice'a Muttaki ile görüşmesi hakkında bilgi veriyor... Geçen çarşamba günü, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ankara'ya gelen Rus meslektaşı Sergei Lavrov ile görüşme halinde iken, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Washington'dan arıyor. Gül, konuğundan izin alıp Rice'ın telefonuna yanıt veriyor... Bu telefon diplomasisi, Türkiye'nin İran krizinde oynamaya çalıştığı "aracı" (bunu "arabulucu" olarak algılamamak lazım) rolünün yeni bir göstergesi.Hemen şunu belirtelim: Rice'ın yaptığı açıklamadan birkaç saat önce ABD'nin bu önerisini telefonla paylaştığı tek meslektaşı Gül değildi. Benzer telefonlar İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve İsrail'e de yapıldı. Ancak önemli olan, Rice'ın Türkiye'den İran nezdinde girişimde bulunmasını istemesi idi ki, bu da Türkiye'nin bu konudaki katkısına verilen önemi gösteriyor...Aslında Türkiye bundan önce de çeşitli temaslar sırasında İran'a benzer mesajlar vermiş, Tahran'ın nükleer programı konusunda dünyaya meydan okuyan tutumunu değiştirmesini, bu sorunu uluslararası camiayla işbirliği yaparak halletmeye çalışmasını tavsiye etmiştir.Bu bağlamda ABD'nin İran'la direkt görüşme konusundaki girişimi, Ankara'da olumlu karşılanmıştır. Bunun için İran'ın uranyumu zenginleştirme işini askıya alması şartı da Ankara'da -diğer belli başlı merkezlerde olduğu gibi- benimseniyor. "Aracı" rolü ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve de Almanya dışişleri bakanlarının hazırladığı "teşvik paketi" aslında İran'ı yanıtını vermeden iyice düşünmeye sevk etmelidir. Bu paket, İran'ın ABD'nin önerisini kabul etmesi halinde, kendisine "sivil nükleer enerji" alanında destek (hafif su reaktörünün ve nükleer yakıtın verilmesi dahil), ayrıca güvenlik alanında garantiler içeriyor.Tahran yönetimi bunu kabul edecek mi? Konuyu yakından izleyen Türk diplomatik çevreleri, bunun pek kolay olmayacağını, İran'ın son zamanlarda elde ettiği kazanımlarını bu vesileyle kullanmak isteyeceğini düşünüyorlar. Örneğin Tahran hemen -resmen- "hayır" demese de, oyalama taktikleriyle zaman kazanmaya çalışabilir.Bunun yeni temas ve pazarlıklara yol açması halinde, Türk diplomasisine gene iş düşebilir. skohen@milliyet.com.tr Teşvik paketi