Yorum Annapolis'e daha baştan olumsuz bakanlar, şimdi sonucu değerlendirirken, bu diplomatik egzersizi kötülemekten geri kalmıyorlar.Ancak akla şu soru da geliyor: Geniş bir uluslararası destekle gerçekleşen bu diplomatik girişim dışında, meselenin çözümü için başka alternatif var mı? Bu alternatif şiddet veya topyekûn bir savaş mıdır?Diplomasi yolunu karalayanlar, yıllardan beri süregelen kanlı çatışmalarla da bir yere varılamadığını herhalde hatırlıyorlardır.Doğru; diplomasiyle de her zaman istenen sonuca varılamıyor. Ama Arap-İsrail ihtilafında dahi, anlaşmaya varıldığı, hatta ikili ilişkilerin de kurulduğu haller olmuştur.En azından kan dökmeden bu yolu denemek, daha mantıklı olsa gerek... Karamsarlar için, Annapolis'teki Ortadoğu Konferansı'nın sonucu hakkında olumsuz yönde öne sürülebilecek birçok argüman var. Nitekim bardağın sadece boş tarafına bakanlar, bir şova dönüşen bu konferanstan barışı sağlayacak elle tutulur herhangi bir sonuç çıkmadığını, meselenin bir nevi komisyona havale edildiğini, Başkan Bush'un da Annapolis'te sadece kendi oyununu sahnelediğini iddia ediyorlar. Annapolis'ten çıkan sonuç, beklenti çıtasını makul düzeyde tutan gözlemcilerin öngördüğü gibi oldu: Bu iki günlük konferansta elbet Filistin meselesinin özüne ilişkin konular tartışılmayacaktı. Annapolis, yeni bir müzakere süreci başlatacak ve yeni bir yol haritası ortaya koyacaktı.Nitekim varılan sonuç da bu. Üstelik müzakere süreci bir takvime bağlandı, iki tarafın iki haftada bir kez bir araya gelip 2008'in sonuna kadar, sorunun çeşitli yönlerini (sınırlar, güvenlik, mülteciler, yerleşim bölgeleri ve Kudüs'ün statüsü) ele alıp bir anlaşmaya varmaya çalışacak. Bu da, özellikle ABD'nin ve uluslararası camianın gözetimi altında yapılacak.Kısacası Annapolis'ten bir "start" işareti çıktı. Bu bile, küçümsenmeyecek bir sonuç. Kaldı ki, toplantılarda, nispeten yumuşak bir hava esti ve en önemlisi konferans bir fiyaskoya veya kesintiye uğramadı.Evet, bu mütevazı sayılacak bir sonuç. Ama tarafları -ve uluslararası camiayı da- yeni bir barış sürecine angaje eden bir gelişme...Şimdi esas mesele, bu "başlangıç"ın gerçekten arzulanan "nihai sonuç"a (yani anlaşmaya) yol açıp açmayacağıdır. Sadece bir başlangıç... Unutmamalı ki, Annapolis'te genel ve muğlak ifadeler üzerinde varılan mutabakattan sonra, şimdi yukarıda saydığımız esas meseleler tek tek tartışılacak ve karşılıklı ödünlerle ortak bir çizgide buluşmaya çalışılacak... "Şeytan ayrıntıdadır" lafını boşuna dememişler!Açıkçası İsrail ve Filistin liderlerinin sunulan takvim ve yol haritası çerçevesinde mutabakata varmaları kadar, böyle bir anlaşmayı hayata geçirmeleri için bir mucize gerek!Diyelim ki 2008'in sonunda anlaştılar. Sözü edilen "iki devlet" formülü, İsrail ile bağımsız Filistin'in yan yana yaşamasını öngörüyor. Oysa şu anda "iki Filistin" var. Ve "ikincisi", yani Gazze, her türlü anlaşmaya karşı. Hamas'ın şimdiki tutumu devam ederse -ve hele olası bir mutabakatı engellemeye çalışırsa- ne olacak? Üstelik Batı Şeria'da da (ayrıca İsrail'de de) şimdiden Annapolis sürecine karşı sert tepkiler var...Ama yukarıda belirttiğimiz gibi, barış sürecine şans tanımaktan başka çare yok. Tabii şiddeti ve savaşı alternatif olarak görmeyenler için... skohen@milliyet.com.tr Şeytan ayrıntıda!