Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Fransa'daki seçim depreminin şok dalgaları Fransızlar kadar Avrupalıları da derinden sarstı.
Paris sokaklarında Jean - Marie Le Pen'in başarısına karşı gösterilen tepkiye paralel olarak, Avrupa'da da büyük kaygı yankılanıyor.
Le Pen'in Fransa'da yarattığı sansasyon kadar olmasa da, son aylarda İtalya'dan Danimarka'ya, Portekiz'den Norveç'e kadar birçok Avrupa ülkesinde ırkçı, faşist eğilimli sağın "yükselişi" ile alarm zilleri çalmaya başlamıştı.
Bu olayda tehlikeli olan, aslında başta hiç önemsenmeyen bağnaz, aşırı milliyetçi grupların, mevcut siyasal sistemden ve toplumsal ortamdan yararlanıp iktidara aday olabilecek ölçüde güçlenmesidir.
Avusturya'dan İtalya'ya kadar birkaç Avrupa ülkesinde bugün bu tür uç partiler, koalisyon ortağı durumunda. Bazısında (Belçika'da) yerel yönetiminde...
* * *
ŞİMDİ Fransızlar gibi bütün Avrupalılar aşırı sağın önünün mutlaka kesilmesi gerektiğini, avazları çıktığı kadar yüksek sesle söylüyorlar.
Bu nasıl olacak?
Her şeyden önce "tehlike"nin bilincine varmakla... Bu aşırı akımın Avrupa'nın çağdaş değerlerini yıkacağını, zamanla demokrasiyi tehdit edeceğini, yaşlı kıtayı karmaşaya ve huzursuzluğa sevk edeceğini şimdiden fark etmekle...
Le Pen'in başarısı, galiba böyle bir hareket başlatıyor. Fransa'da özellikle solda (ve sağda da) bir "vicdan muhasebesi" yapılıyor, toparlanma, bir araya gelme yönünde çaba harcanıyor.
Bu Avrupa çapında da öyle. İsveç Başbakanı Goran Persson "aşırı sağa karşı herkes birleşsin" çağrısı yapıyor. Birçok Avrupalı analist, Fransa'da ve Avrupa'da bütün siyasal güçlerin bir "özeleştiri" sürecine girmesi ve olanlardan ders çıkarıp kendilerine yeni bir çekidüzen vermesi gerektiğini belirtiyorlar.
Gerçekten son zamanlarda Avrupa - ve genelde medeniyet - büyük değişikliklere uğramış, politik sınıflar - yani yönetici kadrolar ise - toplumdaki bu değişikliklerin gerisinde kalmıştır. Le Pen gibilerinin siyasal yaşamdaki bu zaafı istismar edip bir yerlere çıktığı bir gerçek...
Şimdi onların önünü kesmek, demokratik güçlerin elinde...
* * *
AŞIRI sağın Avrupa'daki yükselişi Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor.
Gerçi Türkiye, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerindeki gibi sorunlar (örneğin yabancı göçü) ile karşı karşıya değil. Türkiye'de böyle bir ırkçı - faşist hareket yok. Le Pen, Haider gibi liderler de yok. (Türkiye'nin problemleri başka alandadır)...
Ama Avrupa'da aşırı sağın yükselişi, Türkiye'yi iki şekilde etkileyecektir.
1) Avrupa'da 3 milyondan fazla Türk yaşıyor. Yabancı düşmanlığı bu geniş kitle için ciddi bir tehlikedir. Bunun bazı örnekleri Almanya'da ve diğer ülkelerde görüldü. Hele aşırı sağcıların yönetime gelmesi, Türk topluluklarının geleceğini (hatta oradaki varlıklarını) tehdit edebilir.
2) Aşırı sağcılar, - hatta onlardan daha az aşırı olan muhafazakarlar da - Türkiye'nin AB üyeliğine karşıdır. Bu çevreler Türkiye'yi AB'ye din, kültür, vs. olarak da "yabancı" olarak görürler.
Kısacası Avrupa'da aşırı sağın önü kesilmezse, oradaki Türklerin ve Türkiye'nin de çekeceği vardır...