Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Galatasaray'ın Kopenhag'daki Avrupa kupası zaferini yorumlayan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel "Şimdi Avrupalı olduk" dedi...
       Tabii en azından futbol alanında bu ideal gerçekleşmiş oldu.
       Gerçekten Galatasaray'ın UEFA şampiyonluğuna giden "uzun ince yol"daki fevkalade performansı ve Kopenhag'daki finalde göz kamaştırıcı başarısı sayesinde, Türkiye yeşil sahada "Avrupa standartları"na ulaştı ve Avrupa futbol camiasında yerini aldı.
       Kuşkusuz yıllardan beri hayal edilen bu sonuca varmak kolay olmadı. Demirel'in deyişi ile "bu çok güç bir işti, ama başardılar".
       Bu başarıda birçok faktörün etkisi var: "Bir kere Galatasaray yöneticileri, uzun hazırlık aşamasında iyi "bir yol haritası" çizmesini bildiler. Yetenekli teknik direktör Fatih Terim'in belirttiği gibi, "Türk insanı motive edildiği takdirde, yapamayacağı şey yoktur". GS oyuncuları böyle bir inanç ve hırsla işe sarıldılar. Eşgüdüm, kolektif çalışma düzeni, disiplin başarıya götüren diğer önemli faktörler. Bir de modern teknik, hatta teknoloji...
       Türk takımı ilk kez bu sayede çıtasını yükseltip "Avrupa kriterleri"ni ve standartlarını tutturabildi...
       * * *
       EVET, sadece Galatasaray için değil, bütün Türk ulusu için Avrupa kupasını kazanmak, eski bir arzunun ve hatta vizyonun gerçekleşmesi anlamına geliyor. Buna isterseniz tutku, ister saplantı deyin. Ama böyle bir ideale sahip olmak ve ona ulaşmak, fevkalade güzel bir şey.
      
Bir Avrupalı için UEFA şampiyonluğunun Türkiye'de - ve yurtdışındaki Türkler arasında - sergilenen büyük ve yaygın coşkuyu anlamak belki zor. Türkiye, Avrupa kupasına adeta bir "milli dava" olarak bakmış, başarıyı elde edince de bayram yapmıştır.
      
Bunun bir nedeni, böyle bir şeyin "ilk kez" gerçekleşmesidir. Ama son tahlilde bu kupaya milletçe verilen büyük önemi, Avrupa (ve dünya) standartlarına erişmek, diğer çağdaş ülkelerle aynı düzeye gelmek ve eşit sayılmak tutkusuna bağlamak lazım.
       İleri Avrupa takımları ile mücadele edip onları yenebilmek, hem toplumsal arzuları tatmin etmekte, hem de milli duyguları galeyana getirmektedir.
       İngiltere dahil, Avrupa ülkelerinde, spor kritiklerinin ve basının Galatasaray'ın üstünlüğünü övmesi, Türk halkına "gördünüz mü, bizim onlardan farkımız yok. Biz de Avrupa'nın bir parçasıyız" diye düşünmeye sevk ediyor...
       Olay sırf futbol ile ilgili de olsa, bu sonuç sadece galip gelen takımın değil (başka ülkelerde belki öyle olabilir), ama tüm ulusun gururu oluyor. Çünkü gerçekten Galatasaray'ın zaferi ile, Türkiye'nin Avrupa'daki - ve genelde dışarıdaki - imajı düzeliyor ve güzelleşiyor...
       * * *
       BU olaydan çıkarılacak sonuçlardan biri de, Türk insanının azmettiği ve çalıştığı takdirde, Avrupa veya çağdaş standartlara ulaşabileceğidir.
Diğer bir deyişle, futbolda sergilenen performans, başka alanlarda da gösterilebilir. Mesela güzel sanatlarda, müzikte, edebiyatta, eğitimde, ekonomide, bilimde, teknolojide ve de siyasette... Neden bu alanlarda da Avrupa standartlarına ulaşmayalım, neden Avrupalılarla at başı gitmeyelim?
      
Siyasette dedik. Rastlantıya bakın: Galatasaray finali Kopenhag'da kazandı. Kopenhag, bütünleşmeye çalıştığımız AB'nin lügatında, "kriterleri" ile özdeşleşen bir başkent. Türkiye'nin adaylıktan tam üyeliğe giden "uzun ince yol"da başarısı, "Kopenhag kriterleri"ne (özellikle demokrasi ve insan hakları alanında) uymasına bağlı.
      
Bu hayali - ve tutkuyu - gerçekleştirmek için futbolda GS'nin yaptığı gibi, çıtayı yükseltmek, oyunu kurallarına göre oynamak gerek. Bunu başardığımız gün "şimdi TAM Avrupalı olduk" diyebileceğiz...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr