Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İkilemin nedeni, Avrupanın bütünleşmesi yolunda önemli adımların atıldığı, Avrupa değerlerinin yayılmasına çalışıldığı bir dönemde, bu ideallere ters düşen siyasal akımların meydana gelmesidir.Şu sırada Avrupa, "yüksek değerleri" tehdit eden yeni oluşumlara sahne oluyor. Fransadan Hollandaya, Avusturyadan İtalyaya kadar, çeşitli Avrupa ülkelerinde aşırı milliyetçi yabancı karşıtı ve faşist eğilimli cereyanların güç kazanması, Avrupalıların kâbusu haline geliyor."La Libre Belgique" gazetesinin belirttiği gibi, bu yeni akımın kaygı verici yanı, "artık hiçbir Avrupa ülkesinin bunun dışında kalamamasıdır".* * *FRANSAda Le Penin seçimlerdeki başarısı (Chiraca karşı yenildiği ikinci turda aldığı oranın yüksekliği küçümsenmemeli), ardından Hollandada 15 Mayısta yapılacak parlamento seçimleri öncesi yıldızı epey parlayan Pim Fortuynun öldürülmesi, tüm dikkatleri bu tehlike üzerine çekmiştir.Kuşkusuz Le Pen ile Fortuyn arasında önemli farklar var. Sadece "fiziki görünüş"te değil tabii. 54 yaşındaki dazlak, şık giyimli "Prof. Pim", son zamanlarda kendisini Fransız ırkçı liderine benzetenlere çok kızıyordu. Gerçi Fortuyn da yabancılardan şikâyetçi idi. Hollandanın 16 milyon nüfusunun en az yüzde 10unun göçmenlerden oluşmasından çok rahatsızdı. Ama bu insanları ülkelerine geri göndermeyi de düşünmüyordu. Sadece göçün artık durdurulmasını istiyordu.Aynı şekilde bugün Avusturyadaki, Danimarkadaki veya Norveçteki aşırı sağcı liderlerle Le Pen arasında - veya kendi aralarında - bazı farklılıklar var. Ama temelde bu akım Avrupada - hangi ülkede olursa olsun - son yıllarda çeşitli sosyal ve kültürel sürtüşmelere yol açan yabancı göçüne karşı çıkıyor, ırkçı ve faşist bir nitelik alıyor.İşte Avrupanın "üstün değerleri"ne ters düşen ve bugün Avrupalıları bir ikilem karşısında bırakan da budur. Avrupa - AB çerçevesinde - entegrasyona doğru gidiyor. Avrupa, demokrasi, insan hakları, dolaşma - yerleşme özgürlüğü gibi kavramları savunuyor... Ve tam bu sırada, Avrupa toplumlarında aşırı milliyetçi, ırkçı eğilimler yüzeye çıkıyor.* * * AVRUPALILARIN bugün içine düştükleri bu halin nedenlerini iyi değerlendirmeleri ve bir vicdan muhasebesi yapmaları gerekir.Yabancı göçmenlere ihtiyaç olduğunda kapılarını açan, onlar değil miydi? Avrupa ülkeleri, ikinci hatta üçüncü kuşak "göçmenler"i entegre etmekte gerçekten ciddi çaba harcadı mı? Örneğin Almanya hâlâ Türkleri "gastarbeiter" (misafir - işçi) saymıyor mu?Le Pen, Prof. Pim ve benzerleri, özellikle Üçüncü Dünyadan gelen yabancıların, kendi kültür ve medeniyetlerini - hatta yaşam tarzlarını - "kirlettikleri"ni öne sürmüşler ve bu duyguyu paylaşan kitlelerden rahatça oy alabilmişlerdir.Oysa ortada bir de ABD örneği var. ABD aslında bir göçmenler ülkesidir. Amerikalılar, yeni gelenleri bir yandan eşit sayıp onları entegre ediyor, bir yandan da onların kültür ve geleneklerini korumalarına da olanak sağlıyor. Bu bakımdan ABD çok kültürlü bir toplum ve çeşitli unsurların kaynaştığı bir pota ("melting pot") olarak biliniyor.Bugün Avrupalılar, "Avrupa Günü"nde kendi durumlarını değerlendirirken, başarılı ABD örneğini de bir dikkate alsalar... skohen@milliyet.com.tr Avrupalılar bugün "Avrupa Günü"nü, ciddi bir açmazın içinde bulundukları bir ortamda kutluyorlar.