FİLİSTİN lideri Yaser Arafat'ın hafta sonu Ankara'ya yaptığı ziyaretten memnun kaldığı her hali ile belli. Kendisinin temaslarının sonunda söyledikleri ve Filistin basınının yaptığı değerlendirmeler, bunu gösteriyor.
Gerçekten Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dahil, Türk yetkilileri, Arafat'ın dile getirdiği kaygıları, üzüntüleri, düşünceleri paylaştılar. Ayrıca ilettiği dilekleri ve istekleri de yerine getirme sözünü verdiler.
Arafat ile Türk yetkililer arasındaki görüşmelerde ve de basın toplantısında söylenenler, Türkiye ile Filistin yönetimi arasında duygusal yakınlığın yanı sıra, görüş birliğinin de var olduğunu gösterdi.
Bu temasların ortaya koyduğu diğer bir olgu da, Türk diplomasisinin, geliştirdiği yeni ilişkiler sayesinde, Ortadoğu barış sürecinde giderek bir rol sahibi olmaya başladığıdır...
* * *
ANKARA Ortadoğu barış sürecini daha başından itibaren (birçok Arap ülkesinin buna karşı çıktığı dönemde de) desteklemiştir. Bu sürecin son zamanlarda özellikle Netanyahu hükümetinin izlediği politika sonucunda tıkanması, Türkiye'yi kaygılandırmaktadır.
Arafat Ankara'daki temaslarında bu tıkanıklığın ve Netanyahu'nun davranışının yaratabileceği ciddi tehlikeleri de anlatmıştır. Filistin önderi bu nedenle bazı etkin güçlerin ivedilikle devreye girmesini zorunlu görüyor. Arafat'ın şimdi bu etkin güçler arasında Türkiye'yi görmesi, anlamlıdır.
Filistin yönetimi, Türkiye'nin son zamanlarda İsrail ile ilişkilerini oldukça ileri bir aşamaya getirmesi sayesinde, barışla ilgili sorunların çözümünde sözünü dinletebilecek duruma geldiği kanısını taşıyor. Bu tabii, Türk - İsrail ilişkilerine negatif açıdan bakan ve hatta Ankara'nın bu ilişkileri kısması veya kesmesi gerektiğini savunan diğer bazı Arap ülkelerinin tutumundan oldukça farklıdır...
* * *
TÜRKİYE, Arafat'ın bu çerçevede Ankara'dan istediklerini sempati ile dikkate almakta ve bu yönde bazı girişimlerde bulunmayı da üstlenmektedir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Demirel, üç konuda da Arafat'ın dileklerine olumlu yanıt vermiştir.
Birincisi, İsrail'in şimdiki politikasından duyulan şikayetlerin ve kaygıların "tüm ilgililere" iletilmesi ve barış sürecinin yeniden canlandırılmasına çalışılmasıdır. Türkiye bu amaçla ABD, Avrupa ülkeleri ve bizzat İsrail nezdinde gereken demarşları yapacaktır.
İsrail'e ilk elden ve en üst düzeyde Türkiye'nin de paylaştığı bu çağrıyı yapmak için bir fırsat var: Başbakan Mesut Yılmaz 8 Eylül'de İsrail'e resmi bir ziyaret yapacak ve tabii Netanyahu'ya bu meseleyi açacak.
İkinci konu, Kudüs'te İsrail yerleşim bölgesinin ve egemenlik alanının genişletilmesidir. Türkiye Kudüs'ün barış süreci içinde, statüsünün bu şekilde değiştirilmesine karşı olduğunu beyan etmiştir. Ve şimdi, Demirel'in ilan ettiği gibi, Kudüs'te bir kültür merkezinin kurulması kararı ile, bu tutumunu somut olarak sergilemektedir.
Üçüncü konu ise, ekonomik ağırlıklıdır. Arafat 3 yıl önce Türkiye'nin söz verdiği 50 milyon dolarlık kredinin hala verilmemesinden yakınmıştır. Ankara şimdi bu yardımın hızla gerçekleştirilmesine çalışacaktır...
* * *
TÜRK yetkililerin girişimleri sonuç vermezse ne olacak? Türkiye o zaman İsrail ile olan ilişkilerini gözden geçirip işbirliğini mi kısacak?
Türk yetkililerin ifadesine göre, Arafat'ın böyle bir talebi yok. Ankara da, "İsrail ile ilişkilerini, barış sürecine endekse etmek" eğiliminde değil. Ancak İsraillilere söylenen şu: "Barış sürecinin yeniden canlanması ve İsrail'in daha uzlaşıcı davranması, ikili ilişkiler üzerinde de olumlu etki yapar."
Bu, "barış sürecinde gelişme olmazsa, ikili ilişkiler de olumsuz etkilenecektir" demekten farklıdır tabii.
Ancak Türkiye'nin çıkarları açısından önem taşımakla beraber Türk - İsrail yakınlaşmasının, Filistinle ilgili olumsuz gelişmelerin hep etki alanının dışında kalması da zorlaşabilir...
Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025