Yorum Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Vatikan'a gidip Papa 16. Benedictus'tan "onursal piskopos" unvanını alıyor... İngiltere'nin eski başbakanı Tony Blair de Vatikan'a gidip Papa'nın huzurunda Katolik mezhebine geçiyor... ABD'de başkanlık seçimine katılacak aday adayları, konuşmalarında din teması üzerinde yarışıyorlar... Avrupa'da ve Amerika'da esen "din rüzgârları" onları da kendi toplumlarında daha "inançlı" göstermeye itiyor.Oysa bu ülkelerin çoğunda, din ile siyaset çok önceleri ayrılmıştı. Geçmişte politikacılar bu düzene gölge düşürebilecek beyanlardan ve davranışlardan sakınırlardı.Şimdi bunun değişmekte olduğu görülüyor. Birçok Batılı ülkede, din ve inanç konularını gündeme getiren siyasetçiler, din-devlet ayrımı veya laiklik ilkesine yeni bir anlayış getirmeye çalışıyorlar... Batılı siyasetçilere ne oluyor? Fransa, bir yüzyıldan beri uyguladığı laiklik sistemiyle övünen bir ülke. Fransızların laiklik konsepti, diğer pek çok ülkeye de örnek olmuştur.Genelde Fransız liderleri politikaya dini karıştırmamaya özen göstermişlerdir. Bu yüzden Sarkozy'nin Vatikan'a gidip Papa'dan o yeni sıfatını alması ve hele orada yaptığı konuşmada farklı bir laiklik anlayışı sergilemesi, Fransızları şaşırtmış, bir kısmını da şoke etmiştir.Sarkozy'ye göre, Fransa Hıristiyan kökenli bir ülkedir. Laikliğin Fransa'yı bu kökünden ayırması mümkün değil. Sarko konuşmasında eski katı laiklik yerine "pozitif laiklik" konseptini işledi ve fikir özgürlüğü kadar inanç özgürlüğünün tam olması, yani devletin buna karışmaması gerektiğini vurguladı.Bu sözler, Fransa'da birdenbire din ve laiklik konusu üzerinde hararetli tartışmalara yol açtı. Laikliğe bağlı politikacılar, aydınlar, bunu ülkeyi bir yüzyıl gerilere götüren bir olay olarak nitelendiriyor. Muhafazakâr çevreler ise günümüzde laiklik konseptinin yeniden tanımlanması lüzumunu belirtiyorlar. Neden icap etti? Tony Blair'in Katolikliğe geçmesi, farklı bir olay tabii. Eşi ve çocukları Katolik olan ve yıllardan beri ailesiyle Katolik kilisesine giden eski başbakan, bu görevde iken mezhep değiştirmemeyi yeğlemişti. Ama şimdi bunu yapmakta kendisini serbest hissetti.Bu olay, İngiltere'de Katolikler arasında dindarlığın, Protestanlara göre çok güçlendiği bir zamana rastladı. Bazı İngiliz yorumcular, bu gidişle Katolikliğin Britanya'da hâkim din haline geleceğini, bunun ise Birleşik Krallık'ın kuruluşundan beri süregelen Anglikan Kilisesi'nin egemenliğini tehdit edeceğini belirtiyorlar.Bunun olup olmayacağı bir yana, ama dikkat edilirse Britanya'da da şu anda tartışılan konu din... Şimdi aile tamam! ABD'de zaten George W. Bush Beyaz Saray'a girdikten sonra, muhafazakâr akımlar epey güçlendi. Bu akım şimdi seçim kampanyasını kapsıyor. Aday adayları, dinsel konular ekseninde, destek kazanmaya çalışıyorlar.Bu adaylar arasında en fanatiği, Cumhuriyetçi Mike Huckabee. Kendisi politikaya "Hazreti İsa'yı ABD'ye getirmek için" atıldığını söylüyor! Tabii Cumhuriyetçi rakipleri -ve hatta Demokratların bir kısmı da- dini konuları işlemekten geri kalmıyorlar.Tabii, ABD'de de devlet ile din arasındaki ayrıma önem verenler, bu trende karşı çıkıyorlar. "Washington Post"ta bir köşe yazarı şöyle diyor: "Eğer seçim kampanyasında din bir araç olarak kullanılacaksa, devlet ile din arasında kurulmuş bulunan siyasal dengeler kadar inançlarımız da bozulacaktır"... skohen@milliyet.com.tr Adaylar yarışıyor!