Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun amacı, belgenin oldukça uzun olan (12 kelime) başlığının ilk kısmında şöyle ifade ediliyor: "Türk-Amerikan stratejik ortaklığının ilerlemesi için"...Bu ifade, iki ülke arasında esasen bir "stratejik ortaklığın" var olduğunu kabul ediyor ki, bu öteden beri Türkiye'de ve ABD'de, bazı akademik ve diplomatik çevrelerde tartışma konusu...İlişkilerin halihazırdaki boyutu "stratejik" olsun veya olmasın, başta ABD'nin inisiyatifi, sonra iki tarafın isteğiyle girişilen bu "ortak vizyon" projesi, pratikte fazla yeni bir şey getirmiyor, bilinen pozisyonları teyit ediyor... Kâğıt üstünde tek önemli yenilik belgenin ikinci kısmında sürekli diyalog ve istişare için öngörülen bu mekanizmanın kurulmasıyla ilgili...Ama belgenin asıl "esprisi" yeni bir "ortaklık" anlayışı getirmesidir. Madde madde çok genel hatlarıyla ifade edilen bu anlayış, "mart tezkeresi"yle bozulan ilişkileri tekrar rayına oturtmak için yeni esaslara bağlamak ihtiyacından doğmuştur. Yani iki taraf da, bu aşamada ilişkilerdeki yeni anlayışı "belgelemek"te yarar görmüştür. Bu belge, karşılıklı olarak imzalanan bir "anlaşma" niteliğini taşımasa bile... WASHINGTON'da önceki gün Dışişleri Bakanı Gül ve ABD'li meslektaşı Rice'ın ilan ettiği "ortak vizyon" belgesi için akla gelen ilk soru bu... Gerçekten böyle bir ortak deklarasyona neden ihtiyaç duyuldu? Ve bu belge neye yarayacak?.. Türk-Amerikan ilişkilerindeki bu gelişme çeşitli şekillerde değerlendirilebilir.Sistematik olarak ABD'ye hasım gözüyle bakanlar ve Türkiye-ABD yakınlaşmasına karşı olanlar elbet bu belgeyi de yereceklerdir... Kimileri de -ideolojik veya politik nedenlerden- bu belgeyi Türkiye'yi ABD'nin kucağına iten, onu Washington'un dümen suyundan gitmeye zorlayan bir angajman olanak göreceklerdir...Kuşkusuz her mutabakatta olduğu gibi, bu belgede de eleştirilebilecek veya eksik ya da yetersiz bulunacak noktalar vardır.Ancak bunun sadece bir "çerçeve" olduğu, amacın da kurulacak olan mekanizmaların da yardımıyla, çeşitli dünya meselelerinde ve ulusal sorunlar üzerinde, bir "pozisyon ayarı" yapmak olduğu unutulmamalıdır.Gene unutulmaması gereken bir nokta da, belgede sıralanan birçok sorunlar üzerinde (Arap-İsrail anlaşmazlığından enerji güvenliğine, Irak ve İran sorunlarından Orta Asya ve Kafkasya'da işbirliğine kadar) Türk dış politikasının, ABD politikasından pek farklı bir çizgide bulunmadığıdır. Türk diplomasisi, bu ve diğer birçok konuda kendi inisiyatifini kullanmakta, kendi çizgisini belirlemektedir. Bunun ABD'nin politikalarına paralel olmasını, bir "boyun eğme"nin sonucu olarak görmemek lazım. Siyasi ayarlar... Belgenin Kıbrıs'la ilgili paragrafındaki ifadeler (özellikle izolasyonun kaldırılması), olumlu sayılabilir. PKK ile mücadele konusundaki ifadeler gibi...Ancak bunların kâğıt üstünde kalmayıp hayata geçirilmesi önemli. "Stratejik ortaklık" anlayışı bunu gerektirir.Dolayısıyla Türkiye -özellikle Türk kamuoyu- "ortak vizyon" belgesinde yer almayan "uygulama yöntemleri"yle ilgili "ayrıntılar"ın fiiliyatta açıklık kazanmasını bekleyecektir.Sonuç olarak "ortak vizyon"un sadece hükümetlerin belge (yani kâğıt) üzerinde paylaştığı bir hedeften ibaret kalmamasının ve bunun toplumun çeşitli kesimleri tarafından da benimsenmesinin esas olduğu unutulmamalıdır... skohen@milliyet.com.tr Kâğıtta kalmamalı