RUSYA ile Türkiye'nin ekonomik ve siyasal durumu arasında ilginç benzerlikler göze çarpıyor.
İkisinin de ciddi ekonomik sorunları var. Bu nedenle Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmak ve onun "tavsiye ettiği" şartları yerine getirmek zorundalar. İki ülke de siyasal ve sosyal kaynaşmaya sahne oluyor. Liderler durumu düzeltmek için gerekli sayılan önlemleri uygulamak konusunda kararlı. Ama birtakım siyasiler buna karşı çıkıyor. Siyasi partilerin gözü, gelecek yıl yapılacak seçimlerde. Tasarlanan reformlar kadar, hükümetin ve de ülkenin siyasal geleceği belirsiz...
Bu benzerliklere rağmen Türkiye ile Rusya'nın durumu arasında önemli farklar da var tabii. Ancak şu sırada Rusya'da olup bitenler, doğrusu Türkiye'deki benzer olaylara da çağrışım yapıyor...
* * *
RUSYA özellikle son geçirdiği mali krizden sonra, IMF ve ABD başta olmak üzere finans kuruluşlarına ve zengin ülkelere acil yardım için "imdat" sinyalleri gönderdi. Daha önce IMF ile varılan ve yürürlüğe konan 9 küsur milyar dolarlık yardım programı, Rusya'yı kurtarmaya yetmiyordu. Bu kez Moskova'nın en az 15 milyar dolara ihtiyacı vardı.
Çetin müzarekelerden sonra, IMF'nin başını çektiği bir düzine kuruluş ve devlet, bu yardımı - hem de fazlası ile - sağlamayı kabul etti. İki yıl gibi kısa bir zamanda, toplam 22.6 milyar dolarlık bir kredi açılması kararlaştırıldı.
Bu ani "cömertlik", Ruslar dahil herkesi şaşırttı. Mali çevreler IMF'nin vaat ettiği 11.2 milyar doların şu anda kendi kasalarında bulunmadığına işaret ederken, Clinton Yönetimi, Kongre'yi ABD'nin katkı payını artırması için sıkıştırdı. Kriz geçiren Japonya dahi bu işe 1.4 milyar dolar ayırıverdi...
Demek ki, uluslararası camia - ve özellikle IMF - istediği zaman, yardım elini uzatabiliyor. Ama, bu tercihin siyasal nedenlerle yapıldığı da bir gerçek... Son Asya krizinde IMF, Endonezya gibi ülkelere karşı "cimri" davranırken, Rusya'ya oldukça "bonkör" davranabilmiştir.
* * *
BUNUN nedenlerini anlamak zor değil. ABD başta olmak üzere, Batılı ülkelerin kaygısı şu: Rusya'daki ekonomik krizin vahimleşmesi Yeltsin yönetiminin devrilmesine, Rusya'nın siyasal ve sosyal kargaşaya sürüklenmesine, Rusya'daki mali bunalımın diğer pek çok ülkeyi ve iş çevrelerini sarsmasına, daha yeni doğan Rus demokrasisinin ölmesine yol açabilir. Böyle bir durum ise, dünyada barış ve istikrarı tehlikeye düşürür. ABD'nin ve diğer Batılı ülkelerin çıkarları sarsılır ve huzuru kaçar...
Kısacası Rusya'nın bir kez daha IMF'nin ve Batılı devletlerin cömertliğine mazhar olması, bu ülkenin jeostratejik konumuna ve bugünkü rejimin devamına verilen önemin bir sonucudur.
Gerçi Türkiye'nin durumu ve dış mali desteğe olan ihtiyacı, Rusya'nınki gibi değil. Ankara ile IMF arasında varılan anlaşmanın niteliği de Rusya'nınkinden farklı. Ancak Yılmaz hükümeti de IMF'nin desteğini elde etmek için az uğraşmadı; bu "yeşil ışık" için de bazı koşulları yerine getirme taahhüdünde bulunmaktan da geri kalmadı...
Şimdi bu koşullar, Rusya'da Yeltsin'in (ve Başbakan Kiriyenko'nun) Türkiye'de de Yılmaz'ın (ve ortaklarının) başını derde sokuyor. İki ülkede de, durumu düzeltmek için gerekli görülen "acı ilac"a karşı sert tepkiler gösteriliyor; yönetim sorumluluğunu taşıyanlar verdikleri sözden geri dönmeyeceklerini söylüyorlar, ama aynı zamanda iktidar adına siyasi bir risk de alıyorlar...
* * *
DÜN "istikrar programını" görüşmeye başlayan Rus Meclisi "Duma"da muhalefet (Komünistler ve milliyetçi gruplar) önerilen "acı ilacı" reddediyor. Bu program, vergilerin yükseltilmesinden, kamu harcamalarının kısılmasına kadar çeşitli "reformlar" öngörüyor. Tabii bunlar popüler önlemler değil.
Tersini söyleyenler elbet sıkıntı çeken kütlelerin alkışını toplar. Ancak, sıkıntıyı yaratan durumu düzeltmek için "istikrar programı"nı uygulamaktan - yani "kemerleri sıkmak"tan - başka çare de yok.
Ne var ki Rusya'da kemerleri sıkmanın acısını en çok çekenler de, halkın belirli bir kesimidir.
Türkiye'de de öyle değil mi?..
Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025