Bugün köşemizde bu bölgedeki gelişmelere eğilmemizin nedeni, dün İstanbul'da "Karadeniz'de Demokratikleşme ve Güvenlik" başlıklı bir konferansın başlamasıdır. "Arı Hareketi"nin, "Marshall Fonu" ortaklığıyla birlikte düzenlediği bu iki günlük konferansta, bölgeden ve -ABD gibi- daha uzak ülkelerden gelen hükümet yetkilileri, diplomatlar, akademisyenler, "geniş Karadeniz" coğrafyasındaki sorunları ve fırsatları enine boyuna tartışıyorlar"Geniş Karadeniz"den kastedilen nedir? İlginçtir, son zamanlarda "genişletilmiş" bölgelerden söz etmek moda oldu! Örneğin, "genişletilmiş Ortadoğu" projesi, veya "geniş Avrupa" konsepti gibi...Dün baktık, İstanbul'daki konferansta birçok konuşmacı bu terimi Karadeniz bölgesi için de kullandılar. Nitekim şimdi genişletilmiş Karadeniz bölgesine sadece bu denizde sahili olan ("kıyıdaş") 6 ülke değil, civardaki ülkeler de dahil ediliyor. Böylece sayısı 10'u bulan ülkelerle, "genişletilmiş" Karadeniz, Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar uzanıyor ve bir bakıma Avrupa ile Asya'yı birleştiren bir köprü durumuna geliyor. ORTADOĞU'nun giderek karıştığı ve gerginleştiği bir sırada, gözleri bir an için de olsa, başka bir bölgeye çevirmek zamansız görünebilir. Hele bu bölge, nispeten sakin olan Karadeniz olursa... Bölgenin önemi stratejik olduğu kadar ekonomiktir de. Buraları petrol ve doğalgaz bakımından dünyanın en zengin kaynaklarından birini kapsıyor. Son zamanlarda kurulan veya kurulması planlanan boru hatlarıyla da, hayati bir "enerji koridoru" oluşturuyor.Siyasal alanda da, bölge köklü bir değişim geçiriyor. Gürcistan'daki "karanfil", Ukrayna'daki "turuncu" devrimleri, bölge ülkelerinin giderek demokratik rejime yönelişindeki önemli gelişmelerdir.Demokrasinin bütün dünyaya yayılması gereğine inanan ve bunu dış politikasının başlıca hedefi haline getiren ABD, bu gelişmeden memnun. Nitekim ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson da konuşmasında bu hususu vurguladı. Ancak diğer birçok konuşmacı, demokrasinin bu bölge ülkelerinde dahi, kısa sürede gelişip kurumlaşmasının mümkün olmadığını belirttiler. Renkli devrimler Rusya'da demokrasinin yetersizliğine değinen ABD Büyükelçisi'ne yanıt veren Rusya Bilim Akademisi üyesi Victor Nadein-Raevsky, demokrasinin zihniyet değişikliği ve sivil toplumun kurumlaşmasını gerektirdiğini, bunun da zaman alacağını söyledi. Aynı doğrultuda konuşan ASAM Başkanı Gündüz Aktan da, "demokrasinin gereksiz yere idealleştirildiğini", bazı hallerde demokrasinin siyasi istikrarsızlığa yol açtığını ve dolayısıyla ekonomik gelişmeye öncelik veren Uzakdoğu ülkelerinin bu konuda örnek alınabileceğini belirtti...Konferansta güvenlik konusu çerçevesinde, Boğazların statüsü de gündeme geldi. Bu statü, 1936 Montreux Antlaşması'na dayanıyor. Ne var ki, Boğazlarda artan trafik (yılda 50 bin gemi) İstanbul için sorun yaratıyor. Bu sorunun çözümü, bu trafiğe alternatif yollar kullanılarak da sağlanabilir. Antlaşmayı değiştirmeye kalkışmak daha büyük anlaşmazlıklar ve krizler yaratabilir.Nitekim konferansta bu görüş hâkim oldu. ABD Büyükelçisi Wilson, ABD'nin Montreux Antlaşması'na "tamamen saygılı olduğunu" vurguladı. Marshall Fonu Türkiye Direktörü Suat Kırıklıoğlu da bu hassas konuya noktayı koydu: "Bu statüyü değiştirmek, Pandora'nın kutusunu açmak demek olur"... skohen@milliyet.com.tr Pandora kutusu