Aslında bunun mümkün olup olmadığı sorusundan önce, Avrupalıların gerçekten bunu arzu edip etmediklerini, ABnin de böyle bir amaç güdüp gütmediğini sormak lazım.Bu konuda AB içinde kesinleşmiş ortak bir görüş yok. Bazı ülkeler (Fransa gibi), Birliğin federal bir yapıya sahip olmasını, siyasal bir bütünleşmeye gitmesini arzuluyorlar. Diğer bazı üyeler ise (başta İngiltere), Birlik içinde daha gevşek bağların hakim olmasını, buna dahil ülkelerin kendi egemenliklerini kaybetmemelerini istiyorlar.Önümüzdeki haziran ayında üye ülkelerin meclislerine (veya referanduma) sunulması beklenen yeni AB Anayasası ile ilgili tartışmalar, bu konuda görüş ayrılıklarının ne kadar derin olduğunu ortaya koydu.Şu bir gerçek ki, yeni anayasası ile dahi, AB, yukarıda belirttiğimiz anlamda bir ABD olmayacak. Ama gene de, 1950lerde Avrupanın birleşmesi projesini ortaya atan "fikir babaları"nın düşlediği biçimde bir "Avrupa Ulusları Birliği" olarak varlığını sürdürecek...***BUGÜN 10 ülkenin törenle katılması ile üye sayısı 25i bulacak olan ABnin kendi geleceği ile ilgili gündeminde, birçok soru var. Bunlardan biri de, "sınırlarının nereye kadar uzanması", veya diğer bir deyişle "genişlemenin durması mı, yoksa devam etmesi mi" gerektiği ile ilgili.Bu konuda da bir görüş birliği yok. Bazısı (başta İngiltere) "devam"dan yana. Bazısı ise (özellikle Fransa) artık "genişleme"nin yerine "derinleşme" aşamasına geçilmesini istiyor. Bu son görüşe göre, AB yeterince genişlemiştir. Şimdi hem yeni gelenleri entegre etmeye, hem de iç mekanizmaları geliştirmeye ihtiyaç vardır. Bu yapılmazsa, Birlik kendi bünyesi içinde birlik sağlayamaz; dağılmazsa bile, rolünü tam oynayamaz...ABnin "ekonomik bir dev" haline geldiği, ama "siyasal bir cüce" olarak kaldığı bir gerçek. Birlik şimdiye kadar gerçek bir siyasal varlık gösteremedi. Örneğin Balkanlardaki krizler sırasında etkin bir katkıda bulunamadı ve bu işi ABDye havale etti... Irak sorununda ise, AB bir rol oynamak şöyle dursun, kendi içinde bölündü ve ciddi bir sarsıntı geçirdi.AB "ortak bir dış politika" gibi, "ortak bir savunma ve güvenlik politikası" da oluşturmak için çok zorlandı, ama başaramadı. Halen AB bu konularda tek sesli bir Birlik olmaktan çok uzak. Şimdi 10 yeni üye ile (ki bunların önemli bir kısmı genelde ABD sempatizanıdır) ne olacağı merak konusu...***AByi oluşturan ülkelerin kendi milli kimliklerini, egemenliklerini, siyasal duruşlarını korumak istemeleri, Birliğin yeni bir ABD olmasına imkan vermiyor.ABnin büyük sıkıntısının asıl nedeni, "kimlik arayışında" yatıyor. Fransız stratejisti Dominique Moisi "Herald Tribune"deki bir yazısında ABnin gerçekten bir "kimlik krizi" geçirmekte olduğunu belirtiyor ve - en önemlisi - Türkiyenin ABye kabul edilip edilmemesi meselesinin de, bu kimlik bunalımı ile ilgili olduğunu vurguluyor.Evet, son günlerde Türkiye AB içinde (özellikle Fransada) hararetli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Türkiyenin üyeliği "sorunu" ABnin bu "kimlik krizi"nin bir unsuru olarak ortaya çıkıyor... Nitekim "genişleme" ile ilgili sorunlar (din - kültür farkı, büyük nüfus, geniş coğrafya, ekonomik ve sosyal dengesizlik vs.) tartışılırken, Türkiye, anlaşmazlıkların odak noktası oluyor.Biz de "AB Türkiyeyi alacak mı?" sorusunu tartışırken, ABdeki bu kimlik arayışı ile ilgili gelişmeleri göz önünde bulundurmalıyız... skohen@milliyet.com.tr AVRUPA Birliği ileride bir gün ABD (Amerika Birleşik Devletleri) gibi bir ikinci ABD (Avrupa Birleşik Devletleri) olabilecek mi?
Özay Şendir
Hamaset ile siyaset arasına sıkışmak...
20 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yıllık izin hakkında her şey
20 Haziran 2025
Abbas Güçlü
İşsizlik mi iş bilmezlik mi (5)
20 Haziran 2025
Zafer Şahin
İsrail’in sessiz Kıbrıs işgali ve Ekim seçimi..
20 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş ne zaman bitecek?
20 Haziran 2025