Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       RESMİ gerekçe aynı: Güvenlik...
Hindistan'dan sonra Pakistan da, "güvenliğini sağlamak" için, 5 nükleer deneme yaparak, "Atom Kulübü"ne girdi.
Pakistan'ın, bütün dış baskılara rağmen, nükleer bombalarını patlatmasının nedenini anlamak zor değil. Hindistan iki hafta önce denemelere başlamasaydı, herhalde Pakistan da aynı yola girmeyecekti.
Eğer resmi açıklamaları dikkate alarak, Hindistan'ın bu denemeyi "güvenlik" nedenleri ile gerçekleştirdiğini varsayarsak, Pakistan'ın da aynı şeyi, benzer bir sebeple yapmasını da "kaçınılmaz bir sonuç" saymamız gerek.
Pakistan böylece, kendisinden nüfustan askeri güce kadar birçok bakımdan daha üstün olan doğu komşusu ile, nükleer alanda bir denge sağlamak zorunluğunu hissetmiştir.
Ne var ki, iki komşu ülkenin nükleer güce sahip olduklarını kanıtlamaları, bölgenin barış ve huzuru açısından, kaygı verici bir olay. Böylece iki ülke arasında bir nükleer silah yarışı başlıyor. "Güvenlik" adına girişilen bu yarış, aslında güvenliği daha çok tehlikeye düşürüyor...
* * *
HİNDİSTAN ile Pakistan'ın "Nükleer Kulüb"e girmesi şu gerçekleri gözlerin önüne seriyor:
* Soğuk Savaş yıllarında, nükleer güce sahip ülkeler, ikisi Süper Devlet olmak üzere, o dönemin başlıca aktörleri olan "beş büyükler" idi. Bugünkü "Soğuk Barış" döneminde ise, artık "küçükler" de bu güce kavuşuyorlar. Ve onlar, tüm uyarılara ve baskılara rağmen, "büyüklere" meydan okuyabiliyorlar.
* Hint ve Pakistan deneyleri, nükleer silahların yayılması tehlikesini artırıyor. İsrail'in zaten böyle bir yeteneğe (ve hatta stoka) sahip olduğu bilinen bir "sır"dır. Irak, İran, Kuzey Kore ve hatta Cezayir'in de, bu alanda yoğun çalışmalar yaptığı biliniyor. Şimdi onları durdurmak daha zorlaşacaktır.
* Hindistan ile Pakistan arasında 3 savaştan kaynaklanan eski düşmanlık ve Keşmir sorunu üzerindeki anlaşmazlık, şimdi nükleer yarış yüzünden daha da kızışacaktır. Diğer bir deyişle, atom silahlarının gölgesi, Yeni Delhi ile İslamabad arasında zaten pek iyi olmayan ilişkilerin üzerine düşecektir.
* İki ülke de, nükleer silah yapacak kadar bilimsel yeteneğe sahip olduklarını gösterdi. Ancak ikisinin de, bir ayağı modern çağda, diğer ayağı ise orta çağda!
Hindistan'ın nükleer denemesi ile ilgili "Bomba mı, ekmek mi?" başlıklı yazımda belirttiğim sosyo - ekonomik şartlar, aynen Pakistan'da da var:
Halkın önemli bir bölümü aç, hasta, sefil. İki ulus da doğru dürüst sağlık, eğitim gibi hizmetlerden yoksun. Aslında Yeni Delhi'de de, İslamabad'da da yöneticilerin esas hedefi ve önceliği, ülke kaynaklarını bu yönde kullanmak olmalı. Oysa şimdi silah yarışına milyarlar harcanıyor, tüm dikkatler nükleer güce sahip olma amacı üzerinde odaklanıyor. Bunun faturasını halk ödüyor. Ve işin garibi, halk da "bir nükleer güç olma gururu ve coşkusu" ile böyle bir fatura ödediğini farketmiyor!..
* * *
SOĞUK Savaş sırasında büyük devletler arasındaki "nükleer denge", sıcak savaşın çıkmasını engelleyen, "caydırıcı" bir rol oynamıştı. Acaba şimdi Hindistan ile Pakistan arasındaki bu yeni denge, aynı etkiyi yapabilir mi? Yani açıkçası, karşı tarafın atom bombasını kullanabileceği kaygısı, askeri bir zorlamayı veya savaşı frenler mi?
"Caydırıcılık" faktörünün etkili olacağını düşünsek dahi, bu çılgın yarışın durdurulması için dünyanın - ve iki ülkenin kamuoyunun - seferber olması lazım. İvedilikle denemeler üzerinde ikili bir moratoryum sağlamak, ayrıca iki ülkeyi nükleer silahlarla ilgili çeşitli uluslararası sözleşmelerin içine çekmek şart.
Şimdi olan oldu artık: Hindistan da, Pakistan da, "nükleer rüştü"nü ispat etti! Şimdi sıra, birbirlerine ve dünyaya bu yeteneği, bir çılgınlık için kullanmayacak kadar olgunlaştıklarını kanıtlamakta...
Aksi halde, bunun en büyük zararını kendileri görür...


Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr